Dördüncü kitabı ‘Fotoğrafta Çirkin Çıkan’ Ötüken Yayınları tarafından okuyucuyla buluşturulan şair Cengizhan Orakçı ile konuştuk. Kitaptaki bütün şiirlerini fotoğraflardan hareketle yazarak edebiyatımızda bir ilke imza atan Orakçı “Fotoğraf, bizde şiirin etkisi gibi bir etki meydan getirebilir. Fotoğraf için hayalin şiiridir dense çok yanlış olmaz” diyor.
NECATİ TONGA/İSTANBUL
Fotoğrafta Çirkin Çıkan’ adlı son kitabınızdaki bütün şiirlerin hareket noktası fotoğraflar ve albümler. Albümlerin yok olmaya yüz tuttuğu bu çağda, nostaljinin ve hüznün ağır bastığı bu tarz şiirler yazmaya sizi sevk eden şey nedir?
‘Fotoğrafta Çirkin Çıkan’ tematik bir kitap, şiirlerin hepsi fotoğraf etrafında söylenmiş şiirler. Kendi şahsi albümümdeki fotoğraflar değil sadece söz konusu olan, dünyayı ve olayları fotoğraf üzerinden şiirle söyleme denemesi de denilebilir yaptığıma. Temayı baştan belirlememe rağmen, uzun yıllar içinde yazıldı şiirler. Sahafta eski fotoğrafların satıldığını gördüm. Bu bana çok dehşetli bir şey olarak geldi. Ürkütücüydü. Sahipsiz kalmış albümlerdeki fotoğraflar kartpostal gibi tane ile satılıyordu. Ben onlara bakmaya bile korktum. Bir fotoğraf nasıl sahipsiz kalırdı, aklım almadı bunu. Yine bir sahaf ilanı görmüştüm internette. Bu ilan üzerine, ‘Efemara’ şiirini yazdım mesela. Fotoğraflar aile tarihinin canlı şahitleri olduğu hâlde, onları koruma, muhafaza etme gibi bir endişesi yok günümüz insanın. Bu bir yönüyle insanın ‘tarihsizleşmesi’ gibi geliyor bana. Tarihsizlik ve bunun umursanmadığı bir anlayışı tehlikeli buluyorum. Bana bu şiirleri yazdıran duygu biraz da bu oldu sanırım.
Aklıma ediplerimizin birbirlerine yolladıkları vesikalık fotoğraflar ve bu fotoğraflar altına yazdıkları şiirler geliyor. Bir bütün halinde değerlendirdiğimizde Türk edebiyatında fotoğraf ve şiir arasında nasıl bir ilişki vardır?
Fotoğrafın kolay çekilmediği dönemlerde edebiyatçılarımızın birbirlerine fotoğraflarını hediye ettiklerini biliyoruz. Gönderdikleri bu fotoğrafların altına bir de şiir yazarak hediyeyi daha itibarlı hâle getirmeye çalışmışlar. Genel anlamda edebiyatımızda fotoğrafla şiir arasında derin bir ilgiden bahsetmek çok da mümkün görülmüyor. Her şairde fotoğrafa rastlamak elbette mümkün, şairlerin kimi şiirleri doğrudan bir fotoğraf karesinden doğmuştur. Mesela Cemal Süreya’nın ‘Durakta üç kişi /Adam kadın ve çocuk’ diye başlayan ‘Fotoğraf’ başlıklı şiiri böyledir.
Susan Sontag’ın dediği gibi fotoğraflar bize donmuş o anı getirir ve zamanın eriyişini de bize göstermiş olur. Zaman eriyen ve solan bir şeydir fotoğraflarda. Kişi çok eski fotoğraflarına baktığında kendisini tanımakta zorlanabilir hatta. Cahit Sıtkı’nın dediği gibi, zamanla değişir ve ‘Hangi resmime baksam ben değilim’ diyebilir. Fotoğraf, bizde şiirin etkisi gibi bir etki meydan getirebilir. Fotoğraf için hayalin şiiridir dense çok yanlış olmaz kanaatimce. Gerçek sandığımız anları kayıt altına alan fotoğrafın anlattığı bir hikâye zaten var. O hikâyeyi edebiyatçı şiirin veya öykünün malzemesi yapabilir. Kitabımdaki şiirler bütüncül olarak fotoğrafı imgeleştiren şiirler.
PORTRESİNİ YAZDIĞIM ŞAİRLERİN ÜZERİMDE ETKİSİ VAR
Kitabın dikkat çeken bölümlerinden biri de ‘Portreler’ kısmı. Bu bölümle âdeta bazı şairlerin fotoğraflarını çekiyorsunuz. Sizin poetik serüveninizde bu isimlerin yeri nedir?
Şiirimde doğrudan etkisi olduğunu söyleyemem ama bir şekilde bu şairlerin üzerimde etkisi vardır. Mesela Akif’in kişiliği beni çok etkilemiştir, ona hayranım; abide bir şahsiyet oluşu bence onun şiirlerini bile geçen bir özelliktir. O sebeple ona ‘sesini geçen şair’ dedim. Yine Yahya Kemal, 20. yüzyılın başında Türk şiirini yenileyen, modern şiirin önünü açan önemli bir şairimiz. Onun şiirleri kadar, nesirlerinde ve sohbetlerinde söylediklerini de çok önemli buluyorum. Sistemli bir tarih felsefesi elbette yapmadı ama tarihimizi en doğru şekilde yorumlayanlardan biridir. Üzerimde bu yönüyle etkisi vardır. Şiirimin takip ettiği çizgi daha fazla Ahmet Haşim’den gelen çizgidir diyebilirim. Bu anlamda Behçet Necatigil de şiirim üzerinde etkili olmuştur. Asaf Hâlet şirinin sesi de benim çok önemsediğim bir sestir. Rilke de benim şairlerimden biri. Yazmak istediğim başka şairler de vardı ama mümkün olmadı.