Dünyanın koronavirüs belasıyla ilgilendiği dönemi fırsat bilen Ermenistan yönetimi, işgal ettiği Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ'da bugün yeni bir provokasyona hazırlanıyor. Dünyadan gelen tepkilere rağmen, sözde Dağlık Karabağ cumhurbaşkanı seçilen Arayik Harutyunyan'ın bugün yemin töreni yapılacak.
Azerbaycan'ın işgal altındaki bölgelerinde yaratılan sözde devlet, dünyanın koronavirüs (Kovid-19) salgını ile uğraştığı zamanda, sözde "Cumhurbaşkanlığı seçimleri" düzenleyen Ermenistan, bugün hiçbir ülkenin tanımadığı sözde devletin cumhurbaşkanı seçilen Arayik Harutyunyan'ın yemin törenine üst düzey katılım sağlayacak.
Geçtiğimiz ay Dağlık Karabağ’da, Azerbaycan'ın Ermenistan tarafından işgal edilen topraklarında, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde sözde “Cumhurbaşkanlığı seçimi” yapılması yetmiyormuş gibi bugün (21 Mayıs) bölgede Cumhurbaşkanlığı yemin töreni yapılacak olması, bölgedeki barış ve kalkınmaya yönelik en büyük tehdit olarak algılandı.
Sözde cumhurbaşkanı seçilen Arayik Harutyunyan’ın yemin törenine Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın da katılacak olması, Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal etmekten vazgeçme niyetinde olmadığını ortaya koydu.
DÜNYADAN TEPKİ
Avrupa Birliği, AGİT, NATO, İslam İşbirliği Teşkilatı, Katılmama Harekatı, Türk Konseyi, GUAM, Avrupa Parlamentosu, TURKPA, yetkili medya ve önde gelen bireyler de dahil olmak üzere dünya çapında birçok ülke bu "seçim"i sabotaj olarak nitelendirmişti. Uluslararası kurumlar, Kafkasya'da barış ve istikrara yönelik sorumsuz siyasi adımı, sorunun barışçıl yollardan çözülmesinin önünde ciddi bir engel ve uluslararası hukuka bir tehdit olarak nitelendirerek, bu "seçimleri" ve sonuçlarını yasadışı ilan etmişlerdi.
TÜRKİYE'DE YAŞAYAN AZERİLER'DEN TEPKİ
Türkiye'de yaşayan Azeriler, Ermenistan'ın provokasyonuna tepki gösterdikleri açıklamada, "Azerbaycan'ın işgal altındaki bölgelerinde yaratılan sözde devlet, dünyanın pandemi ile uğraştığı zamanda, sözde cumhurbaşkanlığı seçimleri düzenleyerek, daha sonra 21 Mayıs'ta Şuşa'daki yemin töreni yapmaya hazırlanarak, uluslararası hukuk, barış ve istikrar için bir tehdit oluşturmaktadır ve bu Azerbaycan'a karşı bir provokasyondur" denildi.
İşte o açıklama:
Karabağ Azerbaycandır! Bazı devletler ve uluslararası örgütler Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü desteklediklerini ve Dağlık Karabağ Cumhuriyeti denilen sözde devletdeki seçimleri tanımadıklarını söyleyerek sözde seçim şovunu kınadılar. Avrupa Birliği, AGİT, NATO, İslam İşbirliği Teşkilatı, Katılmama Harekatı, Türk Konseyi, GUAM, Avrupa Parlamentosu, TURKPA, yetkili medya ve önde gelen bireyler de dahil olmak üzere dünya çapında birçok ülke bu sözde seçimi sabotaj olarak nitelendirdi. Onlar Kafkasya'da barış ve istikrara yönelik sorumsuz siyasi adımı, sorunun barışçıl yollardan çözülmesinin önünde ciddi bir engel ve uluslararası hukuka bir tehdit olarak nitelendirerek, bu sözde seçimleri ve sonuçlarını yasadışı ilan ettiler. Sadece Ermeni liderliği, çakma rejimler ve Ermeni lobisin tarafından desteklenen, başka hiç bir uluslararası örgüt veya ülke tarafından tanınmayan sözde rejim tarafından düzenlenen sözde seçimler uluslararası hukuka aykırıdır.
Aynı zamanda, Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ sorununun çözümüne ilişkin müzakirələri kötü etkileyen bu adım, diğer tarafın gerçek niyetini bir kez daha ortaya koyuyor ve sorunu çözmeği amaclamıyor. Yasadışı bir parlamento tarafından hileli seçim yapılması Ermenistan'ın barış görüşmelerinde uluslararası toplumu kandırmaya çalıştığını kanıtlıyor. Bu nedenle dünya güçleri ve uluslararası örgütler Ermenistanı uluslararası hukuk normlarına uymaya zorlayarak daha ciddi baskı ve yaptırımlar uygulamalıdır.
Biz Azerbaycan'ın uluslararası hukuk tarafından tanınan toprak bütünlüğüne aykırı olarak geçirilmiş sahte cumhurbaşkanlığı seçimleri ve yemin törenlerini kabul etmiyoruz. Türkiye'de yaşayan Azerbaycanlılar, işgalci Azerbaycan topraklarında, bunu özellikle Hocalı faciasında sivilleri öldüren bölücü rejimin ve Ermenistan'ın suç faaliyetlerinin devamı olarak kabul ediyor ve bu kışkırtıcı eylemleri şiddetle kınıyoruz.
Bölücü rejimin sahte cumhurbaşkanının yemin törenine izin verilmemesini ve Ermenistan'ın bu suç eylemine verdiği desteği durdurmak için derhal müdahale etmenizi istiyoruz.
TARİHTE İLK KEZ İKİ ÜLKENİN LİDERİ BİR PANELDE DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNU KONUŞTU
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, 56. Münih Güvenlik Konferansı kapsamında düzenlenen bir panelde Dağlık Karabağ konusunu tartıştı.
Bu panelle, tarihte ilk kez bir Azerbaycan ve Ermenistan lideri kamuoyu önünde açık tartışma gerçekleştirdi. Aliyev konuşmasında Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan'ın ayrılmaz bir parçası olduğunu ve Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün uluslararası toplum tarafından tanındığını hatırlattı. Bugün Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinin Ermenistan'ın işgali altında bulunduğunu ve 1 milyondan fazla Azerbaycanlının topraklarını terk etmek zorunda kaldığını hatırlatan Aliyev, Azerbaycan halkına karşı etnik temizlik yapıldığını belirtti. Aliyev, Hocalı'da 613 sivilin Ermenilerce katledildiğini anımsatarak "Uluslararası hukuk açısından bakarsak Karabağ Azerbaycan toprağıdır. Birleşmiş Milletler'in Ermenistan ordusunun işgale son vermesi gerektiği yönünde 4 kararı var. Bu kararlar uygulanmadı. Çözüm, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü temel alınarak elde edilmelidir." diye konuştu.
Çözüm sürecini yürüten AGİT Minsk Grubunun Ermenistan'a Dağlık Karabağ'ın Ermenistan toprağı olmadığını daha iyi anlatması ve uluslararası kamuoyunun bu konuda Ermenistan'a baskı yapması gerektiğini söyleyen Aliyev, "Ermenistan Başbakanı barıştan bahsediyor. Fakat bugün cephe hattında Azerbaycan askeri Ermeni keskin nişancısı tarafından katledildi." ifadelerini kullandı.
Aliyev, Ermenistan yönetiminin mevcut durumu çeşitli yollarla korumaya çalıştığına işaret ederek "Topraklarından çıkartılan Azerbaycanlılar kendi topraklarına geri dönmelidir. İşgal altındaki bölgelerdeki ordunun yüzde 80'i Ermenistan askerlerinden oluşmaktadır. Onlar bu topraklarını daima kontrol altında tutacaklarını düşünüyorlar. Fakat asla böyle olmayacak." şeklinde konuştu.
Dağlık Karabağ sorununun aşamalı olarak çözülmesi gerektiğini vurgulayan Aliyev, "Ermeniler her zaman 'milletlerin kendi mukadderatını belirleme' ilkesinden bahsediyor. Ermeni halkı kendi mukadderatını belirledi. Onların bir devleti var. Kendi mukadderatlarını ikinci kez belirlemek istiyorlarsa bunun için başka yer bulmalarını öneriyorum, Azerbaycan'ı değil." değerlendirmesinde bulundu.
PAŞİNYAN'DAN HOCALI KATLİAMI İNKARI
Paşinyan ise Hocalı Katliamı'nı inkar etti. Sorunun barış yoluyla çözülmesi gerektiğinin farkında olduğunu söyleyen Ermenistan Başbakanı Paşinyan, Dağlık Karabağ'da Ermenistan ordusunun değil, Karabağ Ermenilerinin silahlı güçlerinin bulunduğunu iddia etti fakat daha sonra kendi oğlunun da Karabağ'da, cephe hattında askerlik yaptığını söyledi.
DAĞLIK KARABAĞ SORUNU
Dağlık Karabağ, hukuken Azerbaycan sınırları içerisinde yer alıyor ancak fiilen Ermenistan tarafından işgal altında bulunuyor. Sovyetler Birliği'nin 1991'de dağılmasının ardından Güney Kafkasya cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmasıyla bölgede iki bağımsız devlet arasında kanlı bir savaş başladı. Ermenistan bu süreçte Dağlık Karabağ ve çevresi dahil olmak üzere Azerbaycan topraklarının yüzde 20'lik bölümünü işgal etti. Rusya ara buluculuğuyla 1994'te ateşkes ilan edilmiş olsa da gerginlik bugüne kadar sürdü. Bazı dönemlerde ateşkesin bozulduğu ve yerel çatışmaların yaşandığı bölge, Kafkasya'nın kriz sahalarından birisi haline geldi.
Öte yandan eş başkanlığını Rusya, Fransa ve ABD'nin yürüttüğü AGİT Minsk Grubu da birçok girişimde bulunmasına rağmen Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik somut netice elde edemedi.
HOCALI KATLİAMI
25-26 Şubat 1992 tarihlerinde, Hankendi’deki 366 sayılı eski Sovyet Zırhlı Birliğinin de desteğini alan Ermenistan ordusu Azerbaycan’ın Karabağ bölgesindeki Hocalı’da sivil, kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan 613 kişiyi en ağır işkenceler uygulayarak soykırıma tabi tuttu. Katledilenlerin 63’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’i ise yaşlıydı. Soykırım sırasında 8 aile tamamen yok edildi.
Bu vahim olaydan 487 kişi ağır yaralı olarak kurtuldu. Bin 275 kişi esir alındı, 150 kişi ise kayboldu. Yirmi altı çocuk hem yetim hem öksüz kaldı, 130 çocuk ise ebeveynlerinden birini kaybetti. Kuşatma altındaki insanların çoğu acımasız yöntemlerle öldürüldü. Uluslararası kuruluşlar ve dünya medyası olayı insanlık dramı olarak nitelendirdi. Esir alınanlara, özellikle de kadın ve çocuklara karşı acımasız işkenceler uygulandı, ailelerinin gözü önünde tecavüz edildi.