7 Ekim Aksa Tufanı’na şahitlik eden ve aylarca Gazze'de bombardıman altında kalan genç kız "Tüm direniş örgütleri, halka çok yakın insanlardan oluşuyor ve birbirlerinden farklı ideolojik görüşlerine rağmen yan yanalar. Hangi şartlar altında olursa olsun direnmeye devam edeceğiz. Çünkü bu ahlakla yetiştik" ifadelerini kullandı.
FEYZA NUR ÇALIKOĞLU
Gazzze’deki Azhar Üniversitesi’nde Diş Hekimliği Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi Rukayya, İsrail bombardımanının ilk hedeflerinden biri olan Rimal şehrinde ailesiyle birlikte yaşadıklarını ve soykırımın ilk günlerinde evlerinden edilerek göçe zorlandıklarını söyledi:
“Gazze’nin ortasındaki Rimal Mahallesi’nde yaşıyorduk. Rimal Mahallesi İsrail tarafından boşaltılması için ilk uyarı alan bölgelerdendi. Savaşın ilk haftasında Gazze’nin güneyine gitmek zorunda kaldık. Gittiğimiz yerde evimizden çok daha küçük bir yer bulduk. Her gün savaşın şiddeti bir önceki günden daha kötü oluyordu. Herkes çok zor şartlar altında yaşamaya çalışıyordu ki bu bahsettiğim savaşın ilk aylarıydı.”
AFAD YARDIMIYLA GAZZE’DEN ÇIKTIK
Gazze’den çıkmanın ancak başka bir ülkenin vatandaşlığına sahip olmak ya da sahip olan bir akrabanın olmasıyla mümkün olduğunu belirten Rukayya, kendilerinin Türk vatandaşı olan bir akrabaları sayesinde savaştan çıkarıldıklarını aktardı:
“AFAD yardımıyla Gazze’den çıkarılacak listesindeydik. Gazze’den çıkmak için Refah kapısı kullanılıyordu ama bu süreç çok uzun ve zorluydu. Gazze'de kalan akrabalarımız ve arkadaşlarım şehrin kuzeyinde ve güneyinde yaşıyor. Onlarla iletişim genellikle internet üzerinden mesajlaşarak sağlanıyoruz. Ancak, kişinin bulunduğu yere ve internetin erişilebilirliğine bağlı olarak, çoğu zaman iletişim kurmak zor olabiliyor.”
ABLUKAYA RAĞMEN GAZZE’DE KİMSE AÇ UYUMUYORDU
Rukayya, öncelikle kendisinin ve ailesinin çıkmasına izin verildiğini ama babasının onlarla birlikte çıkamadığını hazırlanan tahliye listesinde genellikle erkeklerin daha geri sırada olduğunu söyledi. Soykırımdan önce Gazze’de normal şartlarda yaşamadıklarının altını çizerek “Gazze’de yaşam çok zordu ama insanlar birlik içerisinde mütevazi bir hayat sürüyorlardı” dedi.
“Dünyayla kıyasladığımızda Gazze’de normal şartlar altında yaşamıyorduk. Abluka altında olan bir şehir. Özellikle üniversiteden mezun olan gençler için işsizlik oranı çok yüksek. Bir sürü imkânın Gazze’de oluşturulması yasak. Dışarıdaki insanlarla kıyasladığımızda Gazze’de yaşamak çok zor olmasına rağmen Gazze halkı bu şartlara alışmıştı herkes birbirine yardım ediyordu. Bir ailenin içinde bir kişi çalışıyorsa bu aile bir şekilde geçinebiliyordu. Herkes için doğal hak olarak görülen şeyler bizim için imkansızdı. Yolculuk yapmamıza izin vermiyorlardı. Birçok insan hasta olmasına ve yurtdışında tedavi olmak için izin almayarak vefat ediyordu. Tüm bu kısıtlamalara rağmen bugün olduğu gibi bir açlık yoktu. Kimse aç uyumuyordu. Gazze halkı birbirlerine yardım ederek çok mütevazi bir hayat sürüyorlardı.”
DİRENİŞİ HERZAMAN SÜRÜYORDU
Rukayya, 7 Ekim sabahının direniş için yeni bir başlangıç olmasıyla birlikte aslında zaten hayatlarının mücadeleyle geçtiğini anlattı:
“Direnişi mutlu günlerde, mutsuz günlerde hayatın her ayrıntısında yakamızda taşıyarak direniş bilinciyle yetiştirildik. 7 Ekim’de işgalciye karşı saldırı yapıldığını duyduğumuzda hem çok şaşırdık hem de çok gurur duyduk. Ancak insanlar daha önce savaşın ne olduğunu gördüğü için ve savaşı yaşadıkları için korkuyorlardı. Bundan sonrası için endişelenmişlerdi. Füzeleri işgalcinin yerleşim alanına giderken gördükçe onlarca yıl devam eden işgalin karşılığında bu tepkinin artık verilmesi gerektiğinden de emindik.”
DİRENİŞ HALKIN İÇİNDEYDİ
Direniş örgütlerinin Gazze’de yaşayan halkın içinde büyüyen gençlerden oluştuğunu anlatan Rukayya, tüm direniş örgütleri halka çok yakın insanlardan oluştuğunu ve birbirlerinden farklı ideolojik görüşlerine rağmen yan yana olduklarını ifade etti:
“Gazze hem abluka altında hem de çok küçük bir şehir bu nedenle direniş örgütleri ve halk birbiriyle iç içe çünkü direniş örgütleri dediğimiz örgütler Filistin halkının gençlerinden oluşuyor. Gazze’nin dışına ilk kez çıkıyorum ve dışarıya çıktığımda aslında Gazze’nin ne kadar küçük bir yer olduğunu fark ettim ve anladım ki Gazze’deki gençlerin yaptığı şeyin çok kısıtlı imkanlarda gerçekleşiyor. Ne kadar direniş örgütleri arasında bazı görüş ayrılıkları olsa da herkes aynı şehrin insanı ve birbiriyle dayanışma içinde.”
Savaştan bir hafta önce öğrencisi olduğu okuldan uluslararası bir yarışmaya katılarak dünyaya Gazze’nin varlığını göstermek istediklerini Gazzeli gençlerin bunu her fırsatta yaptığından söz eden Rukayya, “Gazze ne kadar dünyadan kopuk bir yer gibi olsa da biz orada dünyayı yakından takip ediyorduk” dedi. Savaşın içerisindeyken dünya halklarının onlar için yaptığı eylemlerden haberdar olduklarını söyledi
“Gazze ne kadar çok dünyadan koparılmış ve abluka altında bir şehir olsa bile aslında dünyaya çok açık, dünyaya bağımlı ve genel olarak savaştan önce de dünyadaki gelişmeleri takip eden bir şehirdi. Özellikle Gazzeli gençler dünyayı takip ediyordu. Savaştan bir hafta önce üniversitede bir ekibe liderlik ediyordum. Bu ekip uluslararası bir yarışmaya katılmıştı. Biz bu tarz yarışmalara sıklıkla katılıyorduk. Sadece kariyer için değil Gazze’yi dünyaya tanıtmak için yapıyorduk çünkü bu bizim için çok anlamlı oluyordu. Bunun yanı sıra dünyadaki insanların bizim için yaptığı destekler, yürüyüşler, eylemler ve maddi yardımlar çok değerliydi. Gazze halkı bilinçli halkların devletlere benzemediğini biliyor. Çoğu halkın bir şeyler yapmak istiyor ancak bu dünya düzeni buna izin vermiyor.”
ALLAH ZAFERİ BİZE NASİP EDECEK
Rukayya, direnişin zaferle sonuçlanacağına emin olduğunu söylerken, Gazze ve Filistin halkının hangi şartlar altında olursa olsun direnmeye devam edeceğini çünkü bu ahlakla yetiştirildiklerini vurguladı:
“Filistin’de verilen mücadelenin yapılan büyük fedakarlığın sonunda Gazze’nin yalnız kalmasına, tüm dünya düzeninin Gazze’ye karşı olmasına ve çok büyük yaralar almamıza rağmen Allah bize bu fedakârlık karşısında ödül olarak zaferi nasip edeceğine eminim. Herkesin duruşu böyle olmalı. Haklıyı herkes görebiliyor ve isterse yanında olabiliyor. Aynı zamanda Filistin halkı nereye gitse, hangi şartlar altında yaşarsa yaşasın direneceğine inanıyorum.”
Rukayya, Türkiye’deki insanların Filistinlileri evlat gibi gördüklerini söyleyerek hala hayatta olmasının Türkiye sayesinde olduğunu ifade etti:
“Türkiye’de yaşayan insanların duruşunu gerçekten takdir ediyorum çünkü şu an ben ve ailem hayatta kalanlar arasında yer alıyoruz ve onlar bize savaşın zor şartlarından kurtarmak istediler. Bir Gazzeli genç olarak Türkiye’de birçok insanla tanıştım, arkadaşlıklar kurdum. Filistin’i ve Gazze’yi çok iyi bilen gençler gördüm ve onlarla tanışmaktan gurur duydum. Onlar bana gerçekten teselli oldular Türkiye’de Filistin’i kendi evladı gibi seven çok iyi insanlar var.”
*Güvenlik sebebiyle haberde takma isim kullanıldı