Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye'nin İran'ın başkenti Tahran'da uğradığı suikast sonucu öldürülmesi, zaten gergin olan bölgede tansiyonu büyük ölçüde artırdı. İran yetkilileri suikastla ilgili olarak hızla İsrail'i işaret etti ancak dünya basınında İran’ın da bu saldırıda dahli olabileceği tartışılmaya başlandı. Dış Politika Analisti Aydın Sezer ve Gazeteci Bülent Şahin Erdeğer, Tahran’daki soru işaretleriyle dolu saldırı ile ilgili KARAR’a konuştu.
SEMA KIZILARSLAN
İsmail Haniye, 31 Temmuz’da Tahran’da, kaldığı konuta iki ay önce yerleştirilen bombanın uzaktan kumandayla patlatılmasıyla öldürüldü. Hamas ve Devrim Muhafızları, suikastten İsrail’i sorumlu tuttu ancak İsrail Haniye’nin öldürülmesinin ardından resmi bir açıklama yapmadı.
Netanyahu, Haniye'nin İran'ın başkenti Tahran'da öldürülmesinin ardından yaptığı ilk açıklamada "Çocuklarımızı katledenlerin, vatandaşlarımızı katledenlerin, ülkemizi vuran herkesin başından kan akacak" dedi.
İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Haniye'nin öldürülmesi sonrası, bu saldırıya yanıt vermenin ülkesinin görevi olduğunu söyledi.
Amerikan New York Times (NYT) gazetesi ise Hamaney'in Haniye suikastına misilleme olarak İsrail'e doğrudan saldırı düzenlenmesi yolunda talimat verdiğini iddia etti. NYT'ye göre Hamaney bu emri, suikastın ardından Çarşamba günü başkanlığında acil toplanan İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi'nde açıkladı.
Ayrıca Devrim Muhafızları üyesi olan İranlı yetkililer, patlayıcının hassaslığının 2020’de bir MOSSAD ekibinin İranlı üst düzey nükleer bilimci Muhsin Fahrizade’yi öldürmek için kullandığı uzaktan kumandalı makineli tüfeği andırdığını söylüyor.
New York Times’ta yer alan habere göre; önce Haniye’nin İran’a geldiğinde nerede kaldığı tespit edildi. Haniye’nin kaldığı yer, Sadabad Parkı yakınında konukevi olarak kullanılan dört katlı bir bina. Devrim Muhafızları tarafından korunan bina, üst düzey konukları ağırlamak ve gizli toplantılar yapmak için kullanılıyordu.
Önce Haniye’nin kesin olarak konukevindeki odasına yerleştiği tespit edildi. İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılmak için başkent Tahran’a giden ve akşam saatlerinde konutuna gelen Haniye için uzaktan kumandadaki düğmeye 31 Temmuz gecesi yerel saatle 02:00’de basıldı. Bombanın yerleştirildiği oda darmadağın oldu, dış cephesi de çöktü.
“İRAN İÇİNDEN DESTEK ALMIŞ BİR OPERASYON OLABİLİR”
Bombalı suikast sonrası, özellikle dünya basınında İran’ın bu saldırıda dahli olabileceği tartışılmaya başlandı. Dış Politika Analisti Aydın Sezer İran güvenlik bürokrasisindeki etkili kişilerin de bu operasyona dahil olabileceği ihtimali üzerinde duruyor:
“İran'ın bu olayın içerisinde fiilen almadıysa, durum İran açısından çok daha vahim ve çok daha acınası bir durum. Bunu şunun için söylüyorum: Bu yapılan saldırı İHA'dan, SİHA'dan uzaktan bir füzeyle yapılmış olsa, burada İsrail'i de sorumlu tutmak mümkün, Amerika'yı da sorumlu tutmak mümkün. Burada herhangi bir tereddüt yok.
Daha önce Şam'daki konsolosluklarına yapılan saldırı gibi. Uzaktan atılan bir cisimle yapılmıştı. Eylemin yapıldığı odanın görüntülerine bakıldığında bunun lokal bir patlama olduğu ayan beyan ortada. Dolayısıyla bu İran içinden destek almış bir operasyon. Destek almış derken, bizzat İran gizli servisinin ya da İran devletinin bilinçli bir şekilde yaptığı bir operasyonda olabilir, bu da mümkün ya da güvenlik bürokrasisi ile ilgili etkili ve yetkili kişilerin parmağının olduğu bir operasyon olabilir.”
“SALDIRININ SORUMLUSU DOLAYLI OLARAK İRAN'DIR"
Sezer, İran'ın başkentinde böyle bir saldırının gerçekleştirilmesinin İran güvenlik kuvvetlerinin ne kadar zayıf olduğuna işaret ettiğini belirtti:
“Bu durumda sorumlu yine İran'dır. Eğer sizin başkentinizde, sizin güvenlik kuvvetlerinizin içerisinde İsrail'in, ABD'nin eli kolu bu kadar uzunsa, bilinçli olarak bu saldırıyı gerçekleştirmemiş olsanız bile dolaylı olarak yardımcısınız. Bu kadar basit.
Çok özel bir günde yüzlerce davetlinin, yabancı konuğun olduğu bir yerde Cumhurbaşkanlığı konutunun içerisinde yer alan bir yere birileri saldırı yapıyorsa ben İran'ın yerinde olsam yerli işbirlikçiler diye birkaç kişiyi afişe ederim. Böylece güvenlik zafiyetini bertaraf ederim. Durum o kadar kötü İran açısından.”
“HAMAS’IN YENİ LİDERİ YAHYA SİNVAR'IN TEK TAKDİR ETTİĞİ ÜLKE İRAN”
İsrail ve Amerika gibi dış güçlerin bu tür saldırılarda sorumlu olabileceği ancak İran'ın bu saldırıya olanak sağlayacak bir altyapıyı sunduğu için dolaylı olarak suçlu olduğunu belirten Sezer, Türkiye'nin, Haniye suikastı üzerinden İsrail'le uğraştığını ancak Haniye'nin nasıl öldürüldüğüyle ilgilenmediğini anlatıyor:
“Belki de Amerikalılar, belki de Mossad eylemin nasıl olduğunu İranlılara söyledi. O zaman burada kimin sorumluluğu var? Eylemi yapanın lanetlenmesi, eylemin şüphelisinin, İsrail olması bunlar ayrı bir konu. Bunu İsrail her yerde yapıyor. O konuda lanetleyelim. Ama siz buna olanak sağlayacak bir altyapıyı bilinçli ya da bilinçsiz sunduysanız orada kusura bakmayacaksınız.
Suikastin üzerinden günler geçtikten sonra Haniye'nin ne kadar barışsever olduğu, barışın müzakerecisi olduğu söylendi. Doğrudur. Şimdi Hamas yeni lider olarak Yahya Sinvar'ı seçti. Sinvar'ın bugüne kadar tek şükran duyduğu, tek takdir ettiği ülke İran. Türkiye'ye bile hiçbir zaman minnet etmedi. Bu spekülasyona giriyor ama Hamas’ın başına İran'ın adamı geldi belki de. Dolayısıyla o kadar çok bilinmezlik var ki bunun detayının nasıl olduğu, nasıl olmadığı tartışması çok anlamsız. Türkiye, Haniye suikastı üzerinden olağan şüpheli İsrail'le uğraşıyor. Haniye'nin nasıl öldürüldüğüyle değil.”
“BU SALDIRIYI DOĞRUDAN İRAN YAPTIRDI DEMEK KOMPLO TEORİSİ OLUR"
Gazeteci Bülent Şahin Erdeğer ise Haniye’nin ölümüne sebep olan suikast saldırısının nokta atışı yapılmasının doğal olduğunu düşünüyor. Erdeğer, “Zaten suikastlar nokta atışı yapılır. Yani Gazze dışında, Gazze'de bombardıman var. Ama Tahran'da, İstanbul'da suikast yapacaksanız, doğal olarak nokta atışı yapmanız gerekiyor.” diyor.
Hamas’ın yönetim kadrolarında farklı kanatları olduğuna dikkat çeken Erdeğer, bu kanatların farklı yöntemler benimsediğini; bazılarının diplomasi, bazılarının ise daha çatışmacı taraftarı olduğunu anlatıyor:
“Hamas dediğimiz hareket, bir halk hareketi olduğu için yönetim kadrolarında siyasi partilerdeki gibi farklı kanatlar var. Bu farklı kanatlar, farklı yöntemler belirliyorlar. Mesela Türkiye yanlısı kanat diplomasi taraftarıyken, sahadaki kanat, daha çatışma taraftarı. Haniye, daha müzakere yanlısıydı. Son kertede hepsi silahlı çatışmayı ya da silahlı direnişi savunuyor ama bunun arka planında nasıl bir tarz gelişmeli konusunda ayrışıyorlar.
Mesela Katar ve diğer Arap ülkeleriyle daha iyi geçinme taraftarı olan bir kesim var Hamas’ta. Ama diğer kesim daha çok İran ve direniş cephesi dediğimiz ittifakla beraber hareket etme taraftarı.”
Erdeğer, İran'ın bu saldırıyı doğrudan yaptırdığı iddiasının komplo teorisine gireceğini belirtiyor:
“Şunu söyleyemeyiz; İran bunu doğrudan yaptırdı. Dolayısıyla suikasti de aslında kendisi yaptı. Onu söylediğimizde makul bir analizi aşarak bir komplo teorisine geçmiş oluruz.”
“KASSAM TUGAYLARI İÇERİSİNDE BİR AYRIŞMA OLABİLİR”
“7 Ekim öncesinde Hamas'ın toprak kontrolü ve uluslararası inisiyatifi vardı ancak şu an bu inisiyatifler yok” diyen Erdeğer, El-Kassam Tugayları içinde yorulan ve savaşmayı savunanlar arasında ayrışma olabileceğini düşündüğünü aktardı:
“El-Kassam Tugayları içerisinde çeşitli kopmalar yaşanabilir. ‘Halk da yoruldu, büyük bir soykırımla karşılaştık’ ve ‘savaşacağız’ diyenler arasında bir ayrışma olabilir. Bu, belki İhvan'da olduğu gibi doğrudan, açıktan bir bölünme şeklinde de olabilir ya da örgüt içerisinde gerginlik yaşanabilir. Bunları zaman gösterecek.”