Haniye suikastının artçıları... 'İsrail, İran'ı bölgesel savaşa çekecek mi?'

Haniye suikastının artçıları... 'İsrail, İran'ı bölgesel savaşa çekecek mi?'

Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nde Akademisyen Dr. Talha İsmail Duman, İsmail Haniye’nin ölümü sonrası yükselen gerilim hattını, İran’ın İsrail’e karşı tehdit çıkışlarını ve bölgedeki son durumu KARAR’a değerlendirdi.

Feyza Nur Çalıkoğlu

Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye, 31 Temmuz günü uğradığı suikast sonucu İran’da öldürüldü İsrail’in suikastı İran’da kimin eliyle gerçekleştirdiği halen tartışma konusuyken İran ve bölgedeki müttefikler, İsrail’den intikam alacakları yönünde sert açıklamalarda bulundu. İsrail, ABD ve tüm dünya Direniş Ekseni’nden İsrail’e gelecek olan saldırıyı bekliyor.

photo-2024-08-08-10-55-04.jpg

İRAN’I SAVAŞA ÇEKMEK İÇİN YEŞİL IŞIK YAKILDI

Uzmanlığı Ortadoğu çalışmaları üzerine olan Akademisyen Dr. Talha İsmail Duman’a Ortadoğu’da tırmanan gerilim hattını, İran’ın saldırı uyarısını, bölgede durumun nereye doğru ilerleyeceğini sorduk. Çünkü görünen o ki İsrail’in bu suikast ile en büyük amacı, İran’ı savaş meydanına çekmek. Ayrıca, suikastın yeri de İran’ın işini zorlaştırıyor. Kendi evinde, yeni İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın yemin töreni öncesi misafirine yönelik yapılan saldırıya cevap vermeye zorlanması İsrail’in bir oyun planı olduğuna işaret ediyor. Dr. Duman, tam da bu noktayı öne çıkardı ve İsrail’in savaşı bölgeye yaymak istediğini anlattı.

“Haniye suikastının Netanyahu’nun ABD ziyaretinin ardından gerçekleşmesini, İran’ı savaşa çekme noktasında bir yeşil ışık yakıldığı yönünde okuyorum. İsrail’in İran’ı bu işin içerisine çekmek gibi bir temel hedefi var.”

Duman, İran’ın 7 Ekim’den bugüne yürüttüğü stratejinin doğrudan savaşa dahil olmadan Direniş Ekseni üzerinden çeşitli desteklerde bulunmak olduğunu söylüyor. Direniş Ekseni Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve İran’ın birlikte kurduğu siyasi ittifakı içeriyor. Direniş Ekseni'nin 8 Ekim’den bu yana İsrail’e karşı yıpratma savaşı verdiğini, İran, Lübnan ve Yemen’in doğrudan savaşın içinde olmadığını hatırlatan Duman, bugün de İran’ın Filistin’e ve Direniş Ekseni’ne verdiği desteği çekmeden İsrail’i yıpratmaya yönelik saldırılarına devam edeceğini fakat savaşın bölgeye yayılmasına istekli olmadığına işaret etti.

“Genel olarak İran doğrudan savaşa dahil olmuyor fakat Direniş Ekseni bileşenleri üzerinden bir takım destekler veriyor. Hizbullah da 8 Ekim’den bu yana bu savaşın içerisinde bir yıpratma stratejisi uyguluyor. Bu bağlamda Yemen’de Ensarullah’ın sürece dahil olması da İran ve vekilleri tarafından takip edilen stratejinin bir parçasıdır. Hamas’ı, İslami Cihad’ı ve diğer Filistinli direniş örgütlerini yalnız bırakmadan İsrail’i yıpratmaya yönelik saldırılara devam ediyorlar. İran, öyle bir çizgide duralım ki bu durduğumuz çizgi bizi hem direnişin yanında konumlandırsın hem de bölgesel bir savaşın parçası yapmasın şeklinde hareket ediyordu. İsrail’in son saldırısı aslında İran’ın bu çizgiyi aşarak yeni bir strateji geliştirmesini zorunlu hale getirecektir.”

'İRAN PSİKOLOJİK HARP YÜRÜTÜYOR'

13 Nisan’da İran, İsrail’e insansız hava araçlarıyla saldırdı. Bu saldırının nedeni İsrail’in, 1 Nisan’da Şam’da bulunan İran Büyükelçiliğine hava bombardımanı yapmasıydı. Bugün İsmail Haniye’nin öldürülmesi sonucunda İran’ın İsrail’e vereceği karşılığın ne dozda olacağına dair sorumuzu Talha İsmail Duman şöyle yanıtladı:

“Bugün beklenen saldırının yarattığı tedirginlik başlı başına 13 Nisan’dan farklı bir konjonktürün oluştuğunu gösteriyor. Şu anda İran psikolojik bir harp yürütüyor. İsrail tarafı tedirgin. Sürekli olarak havayolları şirketleri uçuşları erteliyorlar, saldırının bugün mü yarın mı olacağı fikriyle psikolojik bir harp halindeler. İran’ın taktik ve stratejisinde psikolojik harp var.”

Haniye suikastı dünya kamuoyunda İran’ın güvenlik zafiyeti olarak görülüyor. Tahran’ın yeni politikası İsrail’in oyununa gelmeyeceği yönünde. Duman da İran’ın İsrail'in doğrudan bölgesel bir savaşa çekme stratejisine hizmet etmeyecek bir saldırı yapacağını belirtiyor.

“İran doğrudan bir saldırı yapacak olsa da, İsrail’e yönelik misillemede Direniş Ekseni bileşenleri daha fazla öne çıkacaktır. Hizbullah, Ensarullah ve hatta Irak üzerinden daha yoğunluklu saldırıların olacağını ve bunun koordineli bir şekilde gerçekleşeceğini öngörebiliriz. Hatırlayacak olursak, İsmail Haniye'den bir gün önce Hizbullah'ın üst düzey komutanı olan Fuad Şükür’e yönelik de bir suikast gerçekleştirildi. Bunu da göz önünde bulundurduğumuzda, Lübnan’dan İsrail’e yönelik müstakil saldırıların da organize edileceğini söylememiz mümkün.”

ekran-resmi-2024-08-07-16-34-23.png

'İSRAİL SAVAŞ STRATEJİSİNİ DEĞİŞTİRDİ'

İsrail’in 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonundan sonra bahsettiği hiçbir hedefe ulaşamamasından dolayı hedef değiştirmek istediğini şu örnekle anlattı:

“İran ve Hizbullah’ın karşısında İsrail gibi irrasyonel bir aktör var. İsrail’in gündem değiştirmesi gibi bir durumu söz konusu çünkü 10 aydır Gazze'de dört rehineyi kurtarması, yıkımları ve sivil katliamları haricinde bahsettiği hiçbir hedefe ulaşamadığını görüyoruz. İsrail’in amacı Amerika'yı ve destekleyicisi olan diğer ülkeleri arkasına alarak çok daha kapsamlı bir savaşı yürütmek. Bu nedenle de İsrail, İran’ın ve Hizbullah’ın misillemesi sonrasında tansiyonu yükseltmek için fırsat da kollayacaktır. Bu çok ince bir çizgi olacak dolayısıyla bugünden ne olacağını kestirmek kolay değil. Son kertede doğrudan bir bölgesel savaş görmesek de yarı bölgesel bir savaş görmemiz olasılık dahilinde.”

'İSRAİL, HİZBULLAH’LA KARA SAVAŞINA GİRMEKTEN ÇEKİNİYOR'

Hizbullah, 1982'de İsrail'i "Güney Lübnan'dan püskürtmek" ve "İsrail'i yıkmak" gibi amaçlarla kuruldu. 2006'da Lübnan ile İsrail arasındaki savaş, çok sayıda Arap ülkesi tarafından Hizbullah'ın dönüm noktası olarak görüldü. Aynı yıl kabul edilen ateşkes sonrası her iki taraf kendi zaferini ilan etse de Arap ülkeler arasında savaş, "Hizbullah'ın kesin zaferi" olarak görüldü. Hizbullah, Gazze'de on aydır devam eden İsrail işgalinde Hamas'tan yana saf tutuyor.

Hizbullah İsrail’in kuzeyinden ara ara yaptığı füze saldırılarıyla sıcak çatışmayı sürdürüyor. Lübnan’ın bu saldırıları İsrail’i yıpratmaya yönelik Hamas destekleyici adımlar olarak görülüyor. İsrail’in özellikle 2006 yılında gerçekleşen savaş sonucunda Hizbullah’ın gücünün farkında olduğunu belirten Talha İsmail Duman, İsrail’in Lübnan’a karşı tek başına gireceği bir kara savaşından çekindiğini söyledi:

“Özellikle son dönemlerde İsrail’in Hayfa ve Tel Aviv bölgesine gönderdiği insansız hava araçlarıyla görüntü alıp yayınlayan Hizbullah, buradayız ve sizi izliyoruz mesajları veriyor. İsrail tek başına Hizbullah ile kara operasyonuna girmekten çekiniyor çünkü Hizbullah artık 2006 yılındaki gibi bir hareket değil çok daha konveksiyonel bir yapıya, füze ve askeri olanaklara sahip. 2006’da İsrail’in Hizbullah’ı yenemediğini hesaba kattığımızda, şu anda karşı karşıya gelmeleri durumunda, hava saldırıları sebebiyle Lübnan’da büyük yıkımlar olsa da İsrail’in Hizbullah karşısında oldukça önemli kayıplar vereceğini görmek lazım”

ekran-resmi-2024-08-07-17-10-47.png

BÖLGESEL SAVAŞ BİR VAROLUŞ SAVAŞI OLUR

Duman, savaşın bölgeye yayılması olasılığını zayıf görüyor ama olası böyle bir durumda İran ve Direniş Ekseni bileşenleri arasında bölünme olmayacağını ve tüm grupların ortak bir operasyon odasında toplanabileceğini işaret ediyor.

“Daha büyük bir savaş durumunda Gazze'de olduğu gibi ortak bir operasyon odası kurulur. Herhangi bir ayrılma durumu söz konusu olmaz aksine bir varoluş savaşı olarak görülerek, daha ciddi bir kenetlenmeyi doğuracaktır.”

TÜRKİYE’NİN HANDİKABI

Haniye suikastinden sonra Türkiye’nin Filistin’e destek vereceği söylemleri arttı. Bölgesel bir savaşın çıkması durumunda Türkiye’nin alacağı pozisyonun ciddi riskler barındırdığını söyleyen Duman, “NATO ülkesi olmamız eylemsel pozisyonumuzu çıkmaza sokacaktır” dedi.

“Türkiye'nin NATO ülkesi olması ve NATO ülkelerinin hemen hepsinin İsrail’in yanında konumlandığı gerçeği, Türkiye’de bazı açmazları zorlayabilir. Bölgesel bir savaş durumunda Türkiye'nin nötr bir pozisyonda durmaya çalışacağını söyleyebiliriz. Ancak bu meselenin en büyük handikaplarından biri eylem-söylem bütünlüğünde ortaya çıkacaktır. Türkiye söylemsel olarak pozisyonunu elbette net bir şekilde Filistin’den yana koyuyor. Haniye suikastının ardından Dışişleri Bakanı Fidan’ın İsrail’e yönelik ‘tasmasını sahipleri eline almalı’ söylemi de bu desteğin daha da artacağını gösteriyor. Fakat pratik anlamda böyle bir savaş baş gösterdiğinde ciddi açmazlar ortaya çıkacaktır. Şu anda Türkiye'de Malatya Kürecik radar üssü ve Adana İncirlik üssü gibi kritik işlevler gören önemli üsler bulunuyor. Bölgesel savaş durumunda üslerin pozisyonları ne olacak? Üslerin kapatılması mümkün olabilecek mi? Çünkü bu üsler bölgesel savaşta kullanılmak istenecektir. Kürecik radar ve gözetleme bağlamında, İncirlik ise askeri tahkimat bağlamında kullanılacaktır. Türkiye için zor bir süreç olacak. NATO ülkesi olmak sürekli NATO ülkeleri tarafından sıkıştırılmak anlamına gelir. Burada Türkiye’nin nötr dahi durmasını istemeyeceklerdir ve hatta bunun da ötesinde zaman zaman üslerini kullandırarak veya birtakım girişimlere müsade etmesini isteyerek daha çok ABD ve NATO kanadında durmasını talep edeceklerdir. Bu durum da Türkiye’nin söylemsel pozisyonunu zora sokacaktır.”

'KÖRFEZ ÜLKELERİ FİLİSTİN DİRENİŞİNİ YÜK OLARAK GÖRÜYOR'

Duman, bölgesel bir savaş durumunda İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve “Körfez ülkelerinin pozisyonunu anlamak için “bugün Gazze’de nerede durduklarına bakmak yeterlidir” dedi:

“Bölgesel savaş bağlamında nerede duracaklarının cevabını Gazze’de nerede durduklarına bakarak verebiliriz. Gazze sürecinde İİT’nin kurumsal görünürlüğünü hiç bir şekilde göremedik. 57 Müslüman ülkenin çatı teşkilatı çoktan inisiyatif almalıydı. Körfez ülkelerinin -Katar haricindeki- Ürdün örneği gibi İsrail’e ve Amerika’ya kendi hava sahalarını açmaları ve Nisan ayında, İran'ın füzelerine daha Ürdün hava sahasından geçmeden müdahalede bulunmaları bu soruya cevap veriyor. Hamas’ın yaptığı Aksa Tufanı operasyonun bir nedeni de İsrail’le normalleşmeye çalışan veya normalleşen ülkelerin sürecini baltalamaktı. Ardından bu ilişkilerin ne olacağı tartışıldı. Benim kanaatim İsrail’le normalleşme bitmeyecek fakat ertelenecek. Çünkü bu ülkeler artık Filistin meselesini, Filistin direnişini bir yük olarak görüyor. Uluslararası sistem bağlamında emperyalist düzene ayak uydurup Filistin direnişini kenara iten, uzlaşmanın öne çıktığı ve İsrail’in kabul edildiği bir düzene boyun eğecekler.”

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN