ECB Yönetim Kurulu Üyesi Isabel Schnabel, küresel ticaretteki parçalanmanın enflasyonu kalıcı olarak artırabileceği ve ekonomik büyümeyi uzun vadede olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulundu. Schnabel, ABD’nin ticaret politikalarının Avrupa ekonomisi üzerinde belirleyici etkiler yaratabileceğini vurguladı.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Yönetim Kurulu Üyesi Isabel Schnabel, küresel ticarette yaşanan parçalanmanın ekonomik büyüme ve fiyat istikrarı açısından ciddi tehditler barındırdığı uyarısında bulundu. Schnabel, Paris'teki SciencesPo Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği “Avro Bölgesi’nde Büyümenin Canlanması” başlıklı sunumunda, mevcut jeopolitik ve ekonomik gelişmelerin etkilerine ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Schnabel, ticaretin küresel ölçekte aksamasının dünya genelinde enflasyonu birkaç puan artırabileceğini belirterek, bu etkilerin kalıcı nitelik taşıyabileceğini ve azaltılmasının yıllar sürebileceğini dile getirdi. Ticaretteki bu parçalanmanın yalnızca fiyat istikrarı açısından değil, ekonomik büyüme üzerinde de kalıcı bir baskı oluşturduğunu vurgulayan Schnabel, "Ticaretin parçalanması, hem büyümeyi baltalayan hem de enflasyonu yapısal olarak artıran bir sürece işaret ediyor" dedi.
“KÜRESEL POLİTİKA BELİRSİZLİKLERİ AVRUPA’YI ETKİLİYOR”
Konuşmasında jeopolitik gerilimler, artan korumacılık eğilimleri ve ekonomik politikalardaki belirsizliklerin küresel ticaretin geleceğini daha da karmaşık hale getirdiğini kaydeden Schnabel, ABD'nin ticaret ve ekonomi politikalarına da dikkat çekti. Schnabel’a göre, Washington'un küresel ekonomik sistemde oynadığı rol, Avrupa’da alınan kararları doğrudan etkileyebilecek nitelikte.
“Avro Bölgesi’ndeki ekonomik kararların şekillenmesinde, ABD'den gelen sinyallerin ve küresel politika ortamının rolü giderek artıyor” diyen Schnabel, bu durumun Avrupa'nın stratejik ekonomik planlamalarında daha temkinli adımlar atmasını zorunlu kıldığını ifade etti.
ECB Yönetim Kurulu Üyesi'nin açıklamaları, ekonomik parçalanmanın maliyetleri konusunda artan endişelerin altını çizerken, Avrupa’nın dış ekonomik bağımlılıklarını yeniden değerlendirme ihtiyacını da gözler önüne seriyor.
