“Allah Hz. Adem’den beri 104 kitab ve sahifeler/mecmualar göndermiştir. Onların hepsi devirlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde indirilmiştir. Daha sonra ihtiyaçlara uygun olarak büyük dört kitap indirilmiştir. Bunların en sonuncusu ve 104’üncü kitap olan Kur’an artık kıyamete kadar insanlığın her ihtiyacını karşılayacak hükümler ihtiva etmektedir.”
SORU: Kur’an o dönemin koşullarına göre mi inmiştir? Kimi arkadaşlarım “Kur’an şu an inse idi daha farklı olurdu” diyorlar. Onlara nasıl cevap vermeliyim?
CEVAP: Allah Hz. Adem’den beri 104 Kitab ve sahifeler/mecmualar göndermiştir. Onların hepsi bulundukları devirlerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde indirilmiştir. Önceleri sahifeler gönderilirken, daha sonra bu ihtiyaçların durumuna uygun olarak büyük dört kitap indirilmiştir. Bunların en sonuncusu ve 104. kitap olan Kur’an, artık belli bir zaman dilimine göre değil, kıyamete kadar insanlığın her türlü ihtiyacını karşılayacak prensipler, hükümler ve öğütler ihtiva etmektedir. İman esasları bütün hak dinlerin ortak unsurları olmakla beraber, zamanın muhatapları tarafından anlaşılabilir bir dilde ve kısaca ifade edilmiştir. Kur’an’da ise bu iman esasları çok detaylı bir şekilde incelenmiş ve ilmi, akli delillerle ispat edilmeleri cihetine gidilmiştir. Füruuat denilen ahkam kısmında ise, kıyamete kadar devam edecek olan yeni dönemin ihtiyaçlarına göre-Tevratta var olan bir kısım hükümleri aynen veya biraz değiştirerek almakla beraber-genellikle yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu yeni düzenlemeler, yeni vahiyler sonsuz ilim sahibi olan Allah’ın hikmetine uygun olarak vahiy edilmiştir. Böyle sonsuz bir ilim ve hikmet sahibi tarafından kıyamete kadar devam etmek üzere gönderilen Kur’an için “şimdi indirilseydi farklı olurdu” demek hiç de isabetli değildir.
“KÖRÜ KÖRÜNE İNANIYORSUN” DİYEN BİRİNE NASIL CEVAP VERMELİYİZ?
SORU: “İslamiyete inanmak istediğiniz için inanıyorsunuz. Kur’an ve Peygamber söyledi diye sorgulamadan, körü körüne teslim oluyorsunuz” diyen birine ne demeliyiz?
CEVAP: İnanmak, bir konu hakkında kesin bilgiye sahip olmakla mümkündür. Bu sebeple, insanın inanmak istediği şeye mutlaka inanır düşüncesi kökten yanlıştır. Mesela: aklı başında bir insan “kendini kral olarak görmek istese, zamanla gerçekten kral olduğuna” inanır mı? İslam dini, bütün meselelerini akla kabul ettiren bir dindir. Kur’an’da onlarca defa insanların tefekkür etmeye, düşünmeye, aklını kullanmaya teşvik edilmesi, bu dininin asıl muhatabı akıl olduğunu göstermektedir. Kur’an bize kırk yönden mucize olduğunu ispat ettiği için ona inanıyoruz. Hz. Muhammed yüzlerce mucize gösterdiği için ona inanıyoruz. Başta dört raşit halife, dört mezhep imamı, on iki ehl-i beyt imamı olarak, milyonlarca din alimi, filozof, bilim adamının imanını “içinden geçtiği bir duygu”ya bağlamak, insanların aklıyla alay etmek anlamına gelir. Son olarak şu gerçeğin altını da çizmek lazımdır ki; gözü ağrıyanın göz uzmanı yerine veteriner hekimine gitmesi, gözüne veda etmesi anlamına gelir. İslam dinini öğrenmek isteyen bir kimsenin İslam alimlerinin yazdığı eserleri okumak yerine, dinsiz, materyalist bir kısım kimselerin eserlerini okumak, ta baştan dinsizlik dehlizine götürecek o karanlık koridora girmeye adım atmak demektir.
SORULARLA İSLAMİYET
Dinimizde hayal kurmanın hükmü nedir?
SORU: Yüce Allah gerçekleştirmeyeceği şeyleri kullarının hayal etmesine neden izin veriyor? Örneğin benim kısmetimde olmasını dilediğim kişi ile ilgili veya geleceğimle ilgili elimde olmadan gelişen hayallerim var. Düşlediğim her şeyin olmasını bekleyemem. Bu durumda boşuna mı diliyorum? İslam’da hayatımızla ilgili hayal kurmanın yeri nedir?
CEVAP: İnsanı hayata bağlayan en önemli unsurlardan biri hayal kurmaktır. Eğer Allah hayal kurma mekanizmasını vermeseydi, insanların hayatı zehir zemberek olurdu. Ufak bir hayal kırıklığına uğrayan bir insanın perişan haline baktığımız zaman, geleceğe ait hiç bir hayali olmayan kimselerin perişan hallerini kestirmek zor olmasa gerektir. Allah insana pek çok güzel fonksiyona sahip hayali vermekle kalmamış, aynı zamanda hayalin aşırıya kaçmaması için gereken sınırları belirleyen aklı da vermiştir. Akl-ı selim sahibi kimse, elbette önüne düşen her hayali düşleyip mutlaka ulaşılması gereken bir Leyla gibi tasarlayacak olursa, netice itibariyle bir gün -cinnet-i müvakkata ile de olsa- mecnun olması mukadder olacaktır. Her ilacın bazı yan etkileri olduğu halde o ilaçları kullanmak zorunlu olduğu gibi, insanın mahiyetinde ekilen pek çok güzel manevî unsurların, duygu ve düşünce mekanizmalarının da bazı yan etkileri olmaktadır. Akıl çok güzel olmakla beraber, onun taşıyamayacağı yükleri yüklediğinizde onun fıttırıp uçmasına sebep olabilirsiniz. Bir çok akıllı filozof, aklını sınırlarının ötesine kaydırdığı, iman esaslarını da -vahiy ışığına ihtiyacını hissetmeden- aklıyla çözmeye çalıştığı için sonuç itibariyle çok ahmak bir materyalist olup çıkmıştır. Bu açıklamadan anlaşılıyor ki, hayalin varlığı büyük bir nimettir, onun imal hatası yok, kullanım hatası vardır. Nitekim hayali yanlış yerde kullananlara “hayalperest” adı verilmiştir.