Devlete daha yakın

Şeriatın kestiği parmak acımaz. Halbuki acır kesilen parmak, kim keserse kessin.

Barındırdığı tenakuza rağmen, bu sözü seviyorum. İlk işittiğim zamanlardan itibaren aklıma yattı.

Eski bir söz.

‘Şeriat’ kelimesinin ‘hukuk’ yerine kullanıldığı devirlerde dilimize yerleşmiş.

Hukuk, kendi başına tarafsızdır.

Hatta bağımsızdır.

Ama insanların eline geçince her türlü suiistimale müsait hale gelir.

Hukuk insanların elinden kurtulamadığı için, tarafsız ve bağımsız yargıyı efsanelerden başka bir yerde görmek imkansızdır.

Veya neredeyse imkansızdır.

Neden acımaz demişler ‘şeriat’ın kestiği parmak için?

Bazı durumlarda acıyı kabul edersin.

Sineye çekersin, defter-i hayatın alacak hanesine yazmazsın.

Alacak hanesine yazdığın zaman, bir gün alacağını tahsil edebilir misin?

Bu dünyada bazen edersin bazen edemezsin.

Ama Allahu Teala adildir, Ruz-i Ceza’da mutlaka tahsil edersin.

Hangi durumlarda sineye çekersin acıyı?

Parmağını kesen merciin doğru bir karar verdiğini düşündüğün durumlarda.

Adalete itimat ettiğin durumlarda.

Eğer haksızlığa uğramışsan, adaletin tecelli ettiğine kanaatin yoksa, hukukun gücü değil de gücün hukuku galip geldi diye inanıyorsan acır durur parmağın.

Şu halde, parmağımızın acıyıp acımaması yargıya güvenle doğrudan irtibatlı.

Yargıya güveniyorsak acımıyor parmağımız. Veya acıyı mesele etmiyoruz.

Peki güveniyor muyuz yargıya?

Yapılan araştırmalar, yargıya güvensizliğin yüzde 70 civarında olduğunu gösteriyor.

Kim yapıyor bunu?

Kamuoyu araştırma şirketleri mi?

Yani böyle bir gerçeklik yok da, şirketler, yargıya güven rakamlarını kendileri mi yüksek gösteriyor?

Yoksa insanlar, siyasetin yargı üzerindeki etkisini gözlemlediği için mi yargıya güven azalıyor?

‘Parası olan yakayı kurtarıyor’ düşüncesi bu düşünceye dayanak teşkil edecek hiçbir vaka yokken, kendi kendine mi zuhur ediyor?

‘Adamın varsa işin görülür’ kanaati, adamı olan hiç kimsenin işi görülmediği halde, kendi kendine mi oluşuyor?

Ya da bütün işler düzgün, tertemiz, fakat adı batasıca dış güçler ve uzantıları boyuna algı operasyonu yapıyorlar da ondan mı insanlar yargıya güvenmediklerini söylüyorlar?

Yargıtay Başkanı Akarca, Adli Yıl açılış konuşmasında nedense bu soruların cevabına yönelmiyor.

Yargı bağımsızlığını tartışırken, sorunun yargı-siyaset, yargı-para ilişkileriyle ilgili kısmına... Hatta yargı-siyaset-dış ilişkiler boyutuna temas etmemeye özen gösteriyor.

“Dava ve soruşturmalar hakkında yapılan yanlı ve yanlış haberlerin halkın yargıya güvenini sarstığını, yargının bağımsızlık, tarafsızlık ve dürüstlüğü konusunda kuşkuya neden olduğunu” söylüyor.

Bu görüş kısmen doğru olabilir.

Ama doğru haberler de yargıya güveni sarsabilir, bu defa haklı olarak.

“Avrupacı etki grupları yargı bağımsızlığına gölge düşürecek söylemlerden kaçınsınlar.”

Tamam, kaçınsınlar.

Ama sırf Avrupa yüzünden mi acıyor insanların parmağı?

Başka faktörler yok mu?

Mesela, içerideki yetkililer, yargıyı etkilemekten, yönlendirmekten kaçınmasınlar mı?

Bence bu konuşmanın içinde bir özeleştiri dozu olmalıydı.

Ama yok.

Başkan, zamanın ruhuna uygun olarak, içeriden kaynaklanan sorunlara pek eğilmiyor.

Konuşmasında da vurguladığı ve tatbikatta mevcudiyeti tartışılan ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesiyle eşleştirdiği ‘kuvvetlerin işbirliği’ kavramına uygun davranıyor.

Yargıtay başkanları eski Adli Yıl açılışlarında daha ‘sivil’ konuşurlardı.

Yeni başkanın tarzı devlete daha yakın.

YORUMLAR (17)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.