Brexit müzakereleri sürerken Fransa Ekonomi Bakanı Le Maire, İngiltere’nin AB’ye olan borçlarını ödemesini istedi. “Paramızı geri istiyoruz. Bu konu görüşmelerde tartışmaya açık değil” diye konuşan Le Maire, söz konusu paranın 100 milyar euro civarında olduğunu ifade etti.
vrupa Birliği’nden (AB) ayrılma süreci devam eden İngiltere’yi ağır bir fatura ve çetrefilli bir yolculuk bekliyor. Buna dair açıklamalarda bulunan Fransa Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire, İngiltere’nin Avrupa Birliği’ne (AB) borçlarını ödemesi gerektiğini belirterek, “Bu konu üyelikten çıkış görüşmelerinde müzakereye açık değil. Biz paramızı geri istiyoruz” diye konuştu. Le Marie, İngiltere’nin AB üyeliğiyle ilgili sorumluluklarından doğan borçlarının 100 milyar euro civarında olabileceğini de bildirdi. Le Marie’nin bu yönde geçtiğimiz günlerde de açıklamalarda bulundu. İngiltere’nin eski başbakanı Margaret Thatcher’a atıf yapan Le Marie, “Thatcher’ın söylediği gibi: Paramızı geri istiyoruz. Her zaman miktarı tartışabiliriz ancak İngiltere, AB bütçesine olan borcunu ödemek zorunda. Bu, Brexit görüşmelerinin başında müzakereye açık olmayan bir ön şart” dedi.
İngiltere AB’den ayrılmak için boçlarını ödese de sorunları bitmeyecek gibi gözüküyor. Çünkü İngiltere’de pek çok AB vatandaşı yaşıyor. AB’den çıkmasının ardından bu insanların akıbeti de tartışılmaya başlandı. Çözüm adına ilk adım ise Londra Ticaret ve Endüstri Odaları’ndan (LCCI) geldi. LCCI öncülüğünde iş dünyasının liderleri, Londra’da yabancıların çalıştırılmasına izin verecek özel bir vize rejimini öneren teklifi İngiliz hükümetine iletti. Teklife ilişkin olarak LCCI Politika Direktörü Sean McKee, “Şehrimiz yabancı göçmenler olmazsa çöker. Londra için biraz daha farklı bir göçmen politikasına ihtiyacımız var. Londra’nın geleceği için hükümetin göçmen politikasını bir ölçüde esnekleştirmesi son derece önemli” ifadelerini kullandı. LCCI’nın teklifine göre, Londra’da çalışmak için vize alanlara özel bir sosyal sigorta numarası verilmesi halinde yabancıların çalışma alanı sadece Londra ile kısıtlanabilir.
Teklifte, Londra’da çalışan birinin işinden çıkarılması, 60 gün içerisinde yine Londra’da bir iş bulamaması halinde ülkesine geri gönderilmesi gibi ağır şartlar da bulunuyor. Londra Belediye Başkanı Sadık Han’ın ofisinden dün konuya ilişkin yapılan bir açıklamada da, “Londra’daki şirketlerin en iyi yeteneklere ulaşabilmesinin önünde engel oluşturabilecek vize düzenlemelerinin geliştirilmesi için hükümete telkinde bulunuyoruz” ifadesine yer verildi. Britanya’nın Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden ayrılma kararı şimdiden özel şirketlerde etkisini göstermeye başladı. Alman özel sektörü tarafından finanse edilen Köln’deki Ekonomik Araştırma Enstitüsü (IW) Brexit kararının ihracat üzerindeki etkilerini içeren bir rapor yayınladı. Rapora göre, ilaç şirketlerinin Britanya’ya yaptığı ihracat 2016 yılının ikinci yarısında yüzde 19 oranında geriledi. Aynı zaman diliminde Britanya’ya yapılan otomobil ihracatında yüzde 11’lik düşüş kaydedildi. Toplam ihracattaki gerileme bir yıl öncesinin aynı dönemine göre yüzde 7,2 oldu. 2016 yılının Haziran ayındaki Brexit referandumundan sonra Sterlin hızla değer kaybetti. AB ülkelerinden yapılan ithalatın pahalanması talebi olumsuz etkiledi. Enstitünün raporuna göre, ihracatçı Alman şirketleri münferit pazarların krize sürüklenmesine alışık olduğundan kaybedilen pazar paylarını başka ülkelerde telafi edebiliyor.
Sterline etkisi büyük oldu
Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması ya da ayrılmaması için yapılan kritik referandumda halk “AB’ye Hayır” dedi. Ülkenin kaderini belirleyen referandumda “AB’ye Hayır” diyenler yüzde 51.9 olurken, “Evet” diyenler ise yüzde 48.1’de kaldı. Şok sonucun ardından, AB yanlısı İngiltere Başbakanı David Cameron istifa kararı aldı. 23 Haziran 2016’daki seçim sonuçları ile İngiliz Sterlini’nde kayıp da büyük oldu. 23 Haziran’da dolar karşısında 1,48 seviyesinde olan sterlin, 2016’yı 1,23’ten kapattı. Böylece sterlin yılı yüzde 16,8 kayıpla tamamladı. Dün yapılan açıklamalar sonrasında sterlin dolar karşısında 1,29 seviyesine geriledi.
FITCH VE MOODY’S UYARDI
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, İngiltere’nin Brexit müzakerelerine ilişkin belirsizliklerin arttığını belirtti. Açıklamada, haziran ayında yapılan erken genel seçimin ardından ülkede politik ve ekonomik belirsizliklerin arttığı vurgulandı. Açıklamada, “İngiltere ve AB arasındaki anlaşmalarda ilerlemenin yavaş bir şekilde olacağına inanıyoruz” ifadesi kullanıldı. Öte yandan Moody’s’ten da benzer ifadeler paylaşıldı. Kredi derecelendirme kuruluşundan yapılan açıklamada, “İngiltere’nin kredibilitesi, Brexit kaynaklı belirsizliğin baskısı altında. Politik ve mali riskler artıyor” değerlendirmesine yer verildi.
Banka aktiflerinde korkutan rakam
Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel de, Brexit’in İngiliz finansal istemi üzerindeki olası etkilerinin değerlendirildiği bir çalışma yayınladı. Çalışmada, Londra’daki toptan bankacılığın yüzde 35’inin AB üyesi 27 ülkeden kaynaklandığı ve İngiltere’deki bütün banka aktiflerinin yüzde 17’sinin Brexit’in doğrudan sonucu olarak ülkeden ayrılması gerekeceği belirtildi. Brexit sonucunda, İngiltere’den 1,8 trilyon euroluk toplam banka aktifinin çıkacağı tahmin edilen çalışmada, Londra’da toptan bankacılık alanında 10 bin çalışana ilave olarak, danışmanlık, muhasebe ve hukuk alanlarında da 20 bin pozisyonun diğer AB üyesi ülkelere taşınması gerekeceği öngörüsünde bulunuldu. Çalışmada, İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla finans sektörü faaliyetlerinin Londra’dan en fazla Frankfurt, Paris, Amsterdam ve Dublin gibi diğer AB üyesi ülke şehirlerine yöneleceği kaydedildi. AB üyesi ülkelerde finansal piyasaların geliştirilmesi ve dayanıklılığın artırılması için Brexit’in bir fırsat ortaya koyduğunu anlatan çalışma, AB’nin tam entegre, uyumlu ve istikrarlı finansal hizmetler piyasası geliştirmesi gerekliliğinin altı çizildi. Öte yandan, İngiltere’nin AB’den ayrılma sürecini resmi olarak martta başlatması bekleniyor. 50. maddenin işletilmesinin ardından resmi olarak başlayacak müzakere süreciyle İngiltere 2 yıl içinde AB’den ayrılmış olacak. İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallık’ta geçen yıl yapılan AB referandumunda halkın yüzde 52’si Brexit’ten yana oy kullanmıştı.