Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, "Halk oylamasına 10 gün var. 'Evet' mi, 'hayır' mı çıkacak diyebilen babayiğit var mı? Herkes kılıcın üzerinde. Bıçak sırtı. 'Yüzde 10-13 kararsız var.' Lafı çevirmeyin. Hiç kimse bilmiyor vatandaşın ne vereceğini. Vatandaş yüzde 60-70 'Evet' de 'Hayır' da diyebilir" dedi.
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, FOX TV'de soruları yanıtladı. Türkeş, eni sistemdeki bazı yetkiler için "Efendim sabah kalkacak, tüm kahvehaneleri kapatacak." tarzı eleştiriler getirildiğini ancak yüzde 50'den fazla oy alacak bir cumhurbaşkanının asla böyle şeyler yapamayacağını dile getirdi.
"CHP DAHİL HİÇBİR PARTİ 'DELİ' SEÇMEDİ"
CHP dahil hiçbir partinin, "deli" vekil seçmediğini anlatan Türkeş, bu milletin feraset sahibi ve sorumlu olduğunu, oyunu ve tercihini her zaman doğrudan yana kullandığını belirtti. Türkeş, bu tür iddiaların çok "havada" ve gerçek dışı olduğunu dile getirerek, "En üzücüsü, AK Parti'nin mevcut kadrolarının alternatifi yok. Çıkıp, 'Bu yetkiler var ama yarın ben cumhurbaşkanı olursam bunun yarısını yüzde 75’ini kullanacağım.' diyen adam yok. 'AK Parti de facto iktidar. AK Parti'den de facto Cumhurbaşkanı çıkacak. Biz de AK Parti'ye karşıyız. Onlar bunu kötüye kullanırlar.' Böyle bir mantık olmaz." diye konuştu. Cumhurbaşkanının, halkın yüzde 50'sinden fazlasının oyuyla seçileceğini anımsatan Türkeş, zamanında, merkez sağda bilinen bir partinin saygıdeğer bir yöneticisinin, "düz ova siyaseti" diye bir laf attığını ve o dakika siyaset dışı kaldığını, bunun da otokontrol olduğunu anlattı.
"HALKIN KARARINA SAYGI GÖSTERELİM"
Tuğrul Türkeş, yeni anayasada "açık" olmadığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Açık, diğer partilerin kendilerini iktidar alternatifi görmemesinde. Daha iyi aday çıkar, senin cumhurbaşkanın gelsin, bu eksikleri tamamlayalım, daha iyi bir yönetim tarzı ortaya koyalım. Desin ki 'Bu yetkiler bana göre biraz fazla. Ben daha azını kullanacağım.' ve azını kullan. Ahmet Necdet Sezer her davete gitti mi yurt dışında? Şimdi mesela diyelim ki bir cumhurbaşkanı yurt dışından her davete icabet ediyor. Başka bir cumhurbaşkanı bunların içinden seçiyor. Üçüne beşine, zorunlu gördüğüne gidiyor. Gerisine gitmiyor. Burada mecbur edebilir misin? 'Hayır sen bunların hepsine gideceksin.' denilebilir mi? Demokrasiye güvenelim. Yarının Türkiye'sinde halkın kararlarına saygı gösterelim. İnsanlar hala bir şeye kafasını odaklayamadı. Bir partiden Meclis'e girerek yüzde 30'la Başbakan olursun. O ayrı. Burada halkın yüzde 50'sinden fazlasının seçtiği bir cumhurbaşkanı ülkeyi yönetecek. Partizanlık yapmaya, taraflı davranmaya kalkarsa, ikinci 5 yılı çiz. Hiç kimsenin partisi yüzde 50'nin üstünde değildir. Yüzde 50'nin üzerinde cumhurbaşkanı demek, toplumun farklı kesimleriyle uzlaşarak oraya çıkan şahsiyet demek. Hanım, bey kimse. Ama yani yeni sistemi hiç anlamadılar bunlar. Bunlar tamamıyla Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiri odaklı. Kamuoyundaki tartışmanın çoğu, 'Nasılsa Recep Tayyip Erdoğan bundan sonra da seçilecek. Onun için işte ya yaparsa.' Böyle bir mantık olmaz. Sen alternatifini hazırla. 2019, iki sene var. Fevkalade bir süreç cumhurbaşkanı adayları için. Hodri meydan."
"BIÇAK SIRTI, KİMSE BİLMİYOR"
Cumhurbaşkanının seçimlere götürme hakkıyla ilişkili eleştirilerin hatırlatılması üzerine Türkeş, bunun çok kolay bir karar olmadığını aktardı. Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, vatandaşın oyunun garanti olmadığının altını çizerek, şunları kaydetti: "Sen cumhurbaşkanı olacaksın. 600 milletvekili var. Döneceksin. Sudan bir sebeple halka gideceksin. Çok kolay bir karar mı? Meclis'e ve oradan birine kızdın diye kendi ipini dahil çekeceksin. 'Seçime gidiyorum.' Vatandaşın oyu kimin cebinde? Halk oylamasına 10 gün var. 'Evet' mi, 'hayır' mı çıkacak diyebilen babayiğit var mı? Herkes kılıcın üzerinde. Bıçak sırtı. 'Yüzde 10-13 kararsız var.' Lafı çevirmeyin. Hiç kimse bilmiyor vatandaşın ne vereceğini. Vatandaş yüzde 60-70 'Evet' de 'Hayır' da diyebilir. Şimdi bu şartlarda bir partinin genel başkanı olup genel seçimine girmek ayrı. Milletvekili seçimine girersin. Allah ne verdiyse her partinin bir nasibi vardır. Üç aşağı beş yukarı alırsın ama cumhurbaşkanlığı dediğimiz yüzde 50'nin üzerinde alacaksın. Bir cumhurbaşkanı adayı Meclis'i feshedeyim uğruna kendi pozisyonunu risk eder mi sanıyorsunuz?"
"BATININ ARKASINDAN GİTMEK ZORUNDA MIYIM?"
Bazı akademisyenlerin, dünyanın hiçbir başkanlık sisteminde, başkanın meclisi seçime götürme yetkisinin olmadığını söylediğinin hatırlatılması üzerine, "Akademisyenler batıda hiçbir zaman siyasetin bu kadar içine burnunu sokmaz. Gelişmiş demokrasilerin hiçbirinde o ülkenin en iyi siyaset bilimcisi alıp Başbakan, Cumhurbaşkanı yapmazlar. Hepsi sahadan çıkar. Putperestlikle, düne takılıp kalmakla olmaz. Demokrasi dinamik bir şeydir. Bu yapıyı yarına göre planlamamız lazım. Yani 2 akademisyen, 'Biz baktık. Batıda bunları hiç görmedik.' Ne yapayım yani? Ben batının arkasından gitmek zorunda mıyım? Ben farklı bir uygulamayı niye yapamayayım? ifadelerini kullandı.
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, şartların eşit olup olmadığı yönündeki soruyu şöyle yanıtladı: "Türkiye halk oylamasına gidiyor. Bu seçim, 10 yıl önce 'Cumhurbaşkanını halk seçsin' diye başlayan süreçte bir ikmal, tamamlama çalışmasıdır. Buradaki hedef daha iyi bir yönetim, istikrardır. Yani koalisyonlar olmasın. 7 Haziran'ı hatırlayalım. O zaman Meclis'te bir koalisyon aritmetiği çıktı. 3 parti de elini taşın altına koymadı. Bu tip olayları yaşadık. Bunların hepsi unutuluyor. Sonra da burada problemi yaratanlar, bu problemleri aşmak için gelen çözüm önerilerine alternatif çözüm önerileri de sunmuyorlar ama bunu sadece eleştiriyorlar. Burada yarın gençler için Türkiye için yarın çok mühimdir. Yarın da demokrasi mühimdir. Hukukun büyümesi, genişlemesi, mülkiyet hakkını herkes tarafından iyi bilinmesi ve sahiplenilmesi, iktidarın da bunu güvence altına alması önemlidir. Bunları yapmak istiyoruz."