Adıyaman ve IŞİD: İki rapor, iddialar ve gerçekler

Adıyaman ve IŞİD: İki rapor, iddialar ve gerçekler

AK Parti Milletvekili Adnan Boynukara CHP'nin "IŞİD Adıyaman'ı üs edindi" şeklinde komuoyuna yansıyan iki roporunu Karar.com için analiz etti. Raporlardaki yanlışları ve çelişkileri yazan Boynukara, "Türkiye IŞİD'e yardım ediyor" algısını oluşturmak için Adıyaman üzerinden operasyon yapıldığını yazdı.

ADNAN BOYNUKARA

“Zihin fukara olunca, akıl ukala olurmuş”
Namık Kemal

Diyarbakır ve Suruç’ta iki terör olayı yaşandı.

Bu iki katliamdan sonra dikkat çekici bir şekilde genelde Türkiye ve özelde Adıyaman, aynı siyasi görüşe sahip aktörlerin hazırladığı ve rapor olarak kamuoyunu sundukları iki metin üzerinden hedefe konuldu.

İlki, CHP eski milletvekili Umut Oran’ın 26-27 Temmuz günlerinde, davetli olduğu düğüne katılmak için geldiği bir zaman diliminde hazırladığını iddia ettiği rapordur.

İkincisi, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba başkanlığındaki heyetin hazırladığı metin.

15-08/13/uuu.jpgCHP'li Veli Ağababa (sağda) ve Umut Oran'ın Adıyaman raporları, yabancı medyaya da referans oldu.

Aynı zaman diliminde hazırlanan bu iki raporda Adıyaman ili üzerinden farklı ve ilginç iddialar gündeme taşındı.

İddialar ve gerçekler

Öncelikle; bazı medya organlarında yer alan ve tartışmalara neden olan yer alan iki rapordaki iddiaları ve bunlara ilişkin gerçekleri dile getirmekte fayda var.

1. Suriye’den ambulanslarla yaralıların getirildiği, bu ambulansların dönüşte ise militanları 20 TL karşılığında Suriye’ye taşıdıkları iddia edilmektedir.

Öncelikle, Adıyaman, Suriye sınırında bir il değil.

Ambulanslarla taşınan yaralılar PYD ve ÖSO mensubu kişiler. Bu kişiler sınır bölgesinde alınmakta ve ambulanslar sınırdan içeri girmemektedir. Teslim alınan yaralılar Suruç ve Kilis’e getirilmekte, buradan da hastaneler gönderilmektedirler.

15-08/13/adiyaman-gece.jpg

Yapılan araştırmalarda Suriye’deki savaş başladığı günden bu yana Adıyaman’a gelen herhangi bir ambulans ve yaralı olmamış. Dolayısıyla da, 20 TL geçiş ücretine ilişkin herhangi bir bilgi ve veri söz konusu değil.

Suriye iç savaşının ilk yıllarında da, insanı amaçlı sağlık yardımını engellemek için CHP’li kimi milletvekilleri ambulanslar üzerinden benzer bir kampanya yürütmüşlerdi. Ancak bu tür iddiaların tümünün gerçek dışı olduğu ortaya çıkmıştı.

Anlaşılan o ki aynı iddianın tekrar gündeme getirilmesinde fayda mülahaza edilmiş!

2. “Gençlerin İslam Çay Ocağı’nda eğitildiği ve bu merkezden DAEŞ’e yönlendirildikleri” iddia edilmektedir.

Adıyaman ve DAEŞ konusunu işleyen tüm haberlerin kullandığı tek bir adres “İslam çay ocağıdır.”

Yaptığımız araştırmada bu çay ocağının Kasım 2013 de açıldığı ve üç ay açık kaldıktan sonra Ocak 2014’te mühürlenerek kapatıldığı tespit edilmiştir.

Raporların bu basit bilgiyi bile teyit etmeden kamuoyu ile paylaşıldı!

Bunun dışında kolluğa veya yargıya iletilmiş herhangi bir mekân olmuş değil!

3. “DAEŞ’e eleman kazandıran grubun camilerde faaliyet gösterdiği ve örgütlendiği” iddia edilmektedir.

DAEŞ türü örgütler, selefi akımlardır. Bu bilgi konunun şifresidir.

Selefi akımlar, Türkiye Dar’ül-Harp olarak görmektedirler. Bu nedenle camilere gitmezler, imamların arkasında namaz kılmazlar, Diyanet kurumunu reddederler.

Bu konularda oldukça dogmatik olan bu akımların camilerde örgütlendiğine ilişkin iddia, İslam konusundaki ciddi bilgi eksikliğinin işaretidir.

4. İki raporda örgütü katıldığı iddia edilenlerle ilgili olarak para konusu gündeme getirilmiş ancak birbirinden farklı iki veri söz konusu edilmiştir.

Umut Oran tarafından hazırlanan metinde, “örgüt elemanları gençlere 6 bin dolar para vermektedir” şeklinde bir ifade yer almakta.

Veli Ağbaba’nın başkanlığını yaptığı ekibin hazırladığı metinde ise ”çocuklar ailelerinden zorla para almakta, aileyi araba, ev ve bilezik gibi değerli eşyaları satmaya zorlamakta ve bu paraları alarak yurtdışına çıkmaktadırlar” ifadesi yer almaktadır.

Şimdi kamuoyu birbirinden farklı bu iki verinin hangisine inanmalı?

5. Kolluğun ve yargının bu tür çalışmaları yürütenler karşı müsamahalı davrandığı ve herhangi bir işlem yapmadığı iddia edilmektedir.

Vicahen yaptığımız görüşmelerde yetkili merciler, kendilerine ulaşan tüm şikayetleri dikkate aldıklarını ve değerlendirdiklerini ifade ediyorlar.

2014 yılında DAEŞ ile ilgili yapılan operasyonda 19 şahıs hakkında, 2015 yılı içinde ise 10 şahıs hakkında işlem yapılmış.

Şuan savcılık tarafından işlemde olan bir dosya kapsamında 15 kişi hakkında tutuklama için yakalama kararı çıkartılmış ve 40 kişi ise adli kontrol tabi tutulmuştur.

6. Alevi köylerinde gece İŞİD nöbeti tutulduğu, cem evlerine gelen kişi sayısının azaldığı, cemlere katılımın azaldığına ilişkin iddialar.

Cem evinde ve Adıyaman Kalkınma Platformu toplantısında farklı Alevi dedeleri ve kanaat önderleriyle yapılan görüşmelerde bu iddiaların kendileri tarafından dile getirilmediği ifade edilmiştir.

İddialar valilik tarafından da takip edilmiş ve yaptıkları görüşmelerde ilgili iddiaların doğru olmadığı, Alevi kanaat önderlerince iletilmiştir.

Bu iddiaların PKK terör örgütü tarafından kullanıldığı ifade edilmektedir.

7. “Aleviler dün devlete karşı nöbet tutuyorlardı, bugün, İŞİD’e karşı nöbet tutuyorlar” iddiası.

CHP raporu diye servis edilen raporun üçüncü sayfasında yer alan bu ifade, Alevileri rencide eden bir ifadedir.

Alevileri devletle sorunlu ve kavgalı gösteren bir düşüncenin ürünüdür.

Bu ifadenin içerdiği anlam PKK terör örgütü anlayışını yansıtmaktadır.

Adıyaman’daki Aleviler, bu değerlendirmenin kendilerine ait olmadığını dile getirmektedirler.

Bu, PKK terör örgütünün kirli emellerine alevi yurttaşlarını alet edilmesidir.

8. Adıyaman Baro Başkanı Hasan Demir'in “son bir yılda bazı aileler çocukları IŞİD’e katıldığı için emniyete ve valiliğe başvurdu, ancak soruşturma açılmadı” şeklinde bir beyanının olduğu medyaya servis edilmiştir.

Mazlum-der Adıyaman Şube Başkanı'nın ise “Emniyet İŞİD için çalışmamı istedi” şeklinde ikinci bir ifade servis edilmiştir.

Baro başkanı H. Demirel, “son bir yılda bazı aileler çocukları İŞİD’e katıldığı için emniyete ve valiliğe başvurdu, ancak soruşturma açılmadı” şeklindeki, bir ifadeyi kesinlikle kullanmadığını açıklamıştır.

Mazlum-der Adıyaman Şube Başkanı da kendisine atfedilen “Emniyet İŞİD için çalışmamı istedi” sözlerini medya karşısında yalanlamıştır.

9. Başbakan’ın kendisiyle görüşen ailelere “iyi ki karı koca olarak gitmişler, birbirlerine destek olurlar” dediğine ilişkin iddia ise tam bir deli saçması.

Bahsedilen görüşmeye bizzat katılan il valisi ve milletvekilleri bunu yalanlamaktadır.

Bu ifadenin yerleştirilmesi, ilgili metinlerin hazırlanış gayesini net bir biçimde açığa vurmaktadır!

IŞİD (DAEŞ) Ne?

Kısaca tanımlamak gerekirse DAEŞ, Afganistan işgalinden buyana yaşanan tüm işgal süreçlerinde elde edilen deneyimlerle organize edilmiş El-Kaide’den asimetrik savaşın son ürünüdür.

DAEŞ’ı ortaya çıkaran küresel güçlerin bu politikayla amaçladıkları ise kriz bölgeleri oluşturma, sivil tahribatlarla Asurlar barbarlığı ve Moğol usulü dehşet salma, buna tepki olarak ortaya çıkan direnişi daha radikaliyle bölüp işgali meşrulaştıracak yeni terör unsurları peydahlama ve ortaya çıkan bu kaos ile süreci zamana yayarak sağlıklı bir düzenin kurulmasını ötelemedir.

Bu anlamıyla DAEŞ terör örgütüne yüklenen misyonun, bölge için “İngiliz anahtarı” ya da belki “İsviçre çakısı” tanımlarında kendini bulan rolü üslenmesidir.

DAEŞ bir yanıyla bölgede süren halka dayalı doğal değişim süreçlerinden rol çalmakta, öte yandan da bölgede olası bir kontrol dışı düzen kurulmasının önüne geçmek için mevcut güçler arası denge oyununda kıvrak saf kaymalarıyla denge oluşturmaktadır.

Bunu anlamak için DEAŞ’in, Suriye’de ÖSO saldırısı üzerinden Esed rejimine can veren varlığıyla Batı ve İran’a, Irak’ta Şii unsurlara yönelik saldırısıyla ise Sünni Arap iradesine alan açtığını görmek lazım.

Kısacası; bölgedeki bütün devletler, bütün halklar ve yapılanmalar, DAEŞ koduyla yeniden formatlanmaya zorlanmaktadır.

Herhangi birinin üstün gelmeyeceği veya yenilmeyeceği bir kaotik denklemin devamı için hareketli-asimetrik terörün en organize örneği sunulmaktadır.

Neden Türkiye-Adıyaman ve operasyonun amacı ne?

Normal koşullarda olaylar, işlenen suç ve suçu işleyen şahıslar üzerinde değerlendirilir. Bunun dışına çıkılıyorsa yapılana operasyon denilir.

Adıyaman üzerinden yürütülen kampanya da tam böyle bir şey!

Çünkü, belki de ilk kez, suç ve suçlular, ilginç bir şekilde, doğuracağı ağır bedel hiç önemsemeden bir ülke ve bir şehirle özdeşleştiriliyor.

110 ülkeden 24 bin teröristin dahil olduğu ifade edilen bu örgütün elemanları, “Brükselli IŞİD’çiler”, “Londrallı kafa kesiciler”, “Parisli bombacılar” veya “Kanadalı canlı bombalar” şeklinde tanımlanmadı!

Ama nedense “Adıyamanlı IŞİD’çiler” yaftası bu ülkede kullanıldı.

Bu anlamıyla bakıldığında, asıl hedefin Adıyaman ve Adıyaman üzerinden de Türkiye olduğu açıkça görülür.

Ulusal ve uluslararası medya (çünkü bilgi kirliliğiyle dolu olan bu metinler Batı medyasında dahi yer aldı) Adıyaman, Adıyamanlıların ve dolayısıyla da Türkiye’nin DAEŞ terör örgütü üzerinden hedefe konulmasına ilişkin birçok neden sayılabilir.

1. Şehir üzerinde bir algı oluşturarak, kentin siyasal tercihi etkilemek. Adıyaman, PKK terör örgütünün zemin bulamadığı bir şehirdir. PKK terör örgütü bu zemini zorlamak için çalışmakta ve raporu hazırlayanlarda (büyük olasılıkla farkında olmadan) bu amaca hizmet etmektedirler.

2. Adıyaman gibi geleneklerine, göreneklerine ve muhafazakâr değerlere bağlı bir ilin, IŞİD gibi din ile alakası olmayan uluslararası profesyonel bir piyon örgütle yan yana getirilerek Adıyaman örnekliği üzerinden genellenen bir algı oluşturulmaya çalışılmaktadır.

3. Rapor diye servis edilen iki metin ve bu kapsamda yapılan açıklamalar dikkatlice incelenirse amaçlardan birisinin de kökü çok derinlere dayanan Aleviler ile Sünniler arasında var olan bağın kesilmesi ve ortak yaşam geleneğinin bozulması olduğu görülür.

4. Adıyaman’da var olan önemli bir tarikat merkezinin de bu karalama kampanyası üzerinden hedefe konulmak istenmektedir. Bu konuda, raporu hazırlayanların bir kısmı ile raporu malzeme kabul edip medyaya görüş açıklayanlar arasında fikir farklılığı olduğu ise açık.

5. CHP ve HDP’nin bu konudaki açıklamaları incelendiğinde, amaçlarından birisinin de İslam’ın ve dini değerlerin DAEŞ terör anlayışı üzerinden itibarsızlaştırmak olduğu görülür. Türkiye’deki İslam anlayışı ile DAEŞ’in savunduğu arkaik, sapkın dini anlayış arasındaki derin farklılığa rağmen bu çaba net bir biçimde gözleniyor.

6. Amaçlardan bir ötekisi klasik: CHP ve HDP, laiklik tartışmalarının siyasal karşılığının olmadığı bu zaman diliminde, seküler kesimi diri tutmak, medya gücünü elinde tutan ve İslam konusunda sorun yaşayan kesimlerin AK Parti karşıtlığı üzerinden konsolidasyonunu sağlamak.

7. Suriye’deki iç savaşın ilk yıllarından bu yana CHP ve paralel yapı, Türkiye Cumhuriyeti devleti ile terör örgütleri arasında ilişki olduğu tezini işlemektedirler. Adıyaman ve DAEŞ konusunda hazırlanan bu metinlerle bu çabaya yeni bir ivme kazandırmaya çalışılmaktadır. CHP’nin Esad rejimi ile arasında kurduğu “duygusal” ilişki ve paralel yapının küresel güçlere muhbirlik yapma geleneği Türkiye’yi mahkûm etme konusunda bir kez daha örtüşmüş bulunuyor.

8. Türkiye’nin DAEŞ ile yürüttüğü mücadeleye rağmen, rapor diye sunulan metinlerin servis edilmesinin amaçlarından birisi de, Batı kamuoyunu Türkiye ve AK Partiye karşı kışkırtmak olduğu açıkça kendini belli etmektedir.

Bir ilin gerçekle ilgisi olmayan iddialarla siyasete malzeme edilerek adeta cezalandırılmaya ve yaftalanmaya çalışılması, uluslararası oyunlara Adıyaman’ı ve Türkiye’yi alet etme girişimidir. Bunun ise her açıdan, yanlış bir politik ve ahlaki tutum olduğu açık.

Twitter @adnanboynukara

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN