İkinci Dünya Savaşı'nda ülkeler kazanan taraf olmak için hayalgücünün sınırlarını zorlayan silahlar ürettiler; havada asılı duran mayın tarlaları, buzdan uçak gemileri... İşte o fantastik silahlar:
İkinci Dünya Savaşı'nın aklımıza kazıdığı kavramlardan biri, "kötülüğün sıradanlığı"dır. Savaş sonrasında yargılanan Naziler, işledikleri insanlık suçları için "Sadece görevimi yapıyordum" savunmasını yapmışlardır. Yani milyonlarca insanı soykırımdan geçirmeleri başta olmak üzere işledikleri insanlık suçlarının nedeni çok zalim ve kötü olmaları değil, verilen emre uyma güdüleridir.
Benzer bir durum, dönemin bilim insanları ve mühendisler için de geçerlidir. Bunların yegane amacı, savaşın gidişatını dramatik ölçüde değiştirecek "mükemmel buluş"u yapmaktır. Ne sivillerin, ne de hayvanların vahşice öldürülmesinin bir anlamı vardır.
BUZDAN UÇAK GEMİSİ
İngiliz mühendis Geoffrey Pyke, Atlantik Okyanusu'nun ortasına devasa bir iniş platformu inşa etmeyi düşünmüştü. Habakkuk Projesi adı verilen çalışmayla, İngiliz uçaklarının okyanusta yüzeye çıkan Alman denizaltılarını vurması planlanıyordu.
İki Amerikalı bilim insanı, Pyke'ın fikrini geliştirerek cesur bir tasarıma imza attılar: 600 metre uzunluğunda buzdan yapılmış bir uçak gemisi.
Gemi, yüzde 86 buz ve yüzde 15 ahşap içeren bir karışımdan yapılacak, soğutma sistemi, 3950 mürettebatı ve 150 uçaklık kapasitesi olacaktı.
Habakkuk Projesi, 20 metre uzunluğunda bir buzdan gemi prototipi üzerinde yapılan çalışmalardan sonra yüksek maliyetler ve bu denli büyük bir nesnenin kontrol edilmesindeki zorluklar yüzünden iptal edildi.
HAVADA MAYIN TARLASI
İngilizlerin bir başka çılgın projesi, "Dönmeyen Roket" adlı hava savunma sistemiydi. Sistem, gergin kablolarla birbirine bağlı binlerce roketin paraşütler aracılığıyla havada asılı kaldığı bir "hava mayın tarlası"ydı. Roketler uçaksavarlarla ateşlendikten sonra paraşütleri açılıyor ve mayın tarlası kuruluyordu.
Düşman uçakları mayın tarlasına girip kablolarla temas ettikleri zaman roketler patlıyordu. Bu sistem yaratıcı olsa da, havadaki mayın tarlasının kontrol edilememesinden dolayı son derece tehlikeliydi. Rüzgarın ters yönden esmesi, roketlerin müttefik uçaklarının uçtuğu alanlara gelmesi anlamıma geliyordu. Sistem yine de savaş boyunca zaman zaman kullanıldı.
PATLAYAN FARE
Savaş döneminde bir İngiliz Özel Operasyonlar Yetkilisi, öğrenci kılığında girdiği bir biyoloji laboratuvarından yüz tane fare çaldı. Askerler, farelerin karınlarını yarıp içlerine patlayıcı yerleştirdikten sonra fareleri tekrar dikti.
Ölü fare bulunduğunda genellikle ateşe atılırdı. Fare bombası, Alman ordusuna pek kayıp verdirmediyse de, İngilizler bombaların Naziler arasında paniğe yol açtığını düşünüyordu.
MOLOTOFÇU YARASA
Amerikalılar, çoğunlukla ahşap binalardan oluşan Japon şehirlerini yakmak için yarasaları kullanmayı düşünmüşlerdi. Plana göre, bin kadar yarasa bir konteynerin içine konacak ve savaş uçaklarından aşağı bırakılacaktı. Konteynere bağlı paraşüt ve konteynerin kapağı yaklaşık 300 metre yükseklikte açılacak ve üzerlerine yangın çıkaran bombaların bağlı olduğu yüzlerce yarasa şehrin her tarafında saçılacak, Japon şehirleri alevler içinde kalacaktı.
Bu plan, test amacıyla uygulandığı binaların yanıp büyük zarar görmesi nedeniyle uygulanmadı. Zaten atom bombası varken neden yarasalarla uğraşılır ki?
HAVADA KASIRGA OLUŞTURAN UÇAKSAVAR
Avusturyalı fizikçi ve Nazi Partisi üyesi Dr. Mario Zippermayr, hava savunması için yapay kasırgalar yaratmayı düşünmüştü. Zippermayr'ın tasarladığı "kasırga topu", topun yanma odasında gerçekleşen patlamaları yüksek irtifada hava dalgaları yaratacak şekilde yönlendiren bir ağza sahipti. Bu topla, düşman uçaklarının havada dengesinin bozularak düşürülmesi amaçlanıyordu.
Kasırga topu, testlerde yeterince yüksek irtifada "kasırgalar" yaratmayı başaramasa da Zippermayr, topun menzilini artırmak için çalışmalarına devam etmekten vazgeçmedi. Müttefik güçleri Sachsen-Anhalt'a girdiklerinde Zippermayr hala çılgın fikri üzerinde çalışıyordu. Sonunda hem kasırga topu, hem kendisi müttefiklerin eline geçti.
GÜVERCİN GÜDÜMLÜ FÜZE
Amerikan davranışçı psikolog B.F. Skinner, Project Orcon (Organik Kontrol Projesi) ile füzeler için "akıllı güdüm" sistemi olarak güvercinleri kullanmayı düşünmüştü. Bu sistemde, füzenin içine bir güvercin ve üzerinde yem resminin bulunduğu bir cam bulunuyordu. Eğitimli güvercinler yem resmini gagaladıkça dört farklı manivela çalışıyor ve füze böylece "güdümleniyordu".
Skinner, kendince dahiyane olan fikrine Ulusal Savunma Araştırma Komitesi'ni ikna etmeyi başaramadı. Komite, elektronik bir güdümleme sistemi üzerinde çalışmanın daha mantıklı olduğuna karar verdi.
ŞARBONLU İĞNE BOMBASI
Britanyalı bilim insanları, "Şarbon ve diğer zehirlerin biyolojik savaşta kullanımı" başlıklı araştırma çerçevesinde, şarbon virüsü ve risin gibi kimyasallar içeren iğneleri uçaklardan atmak şeklinde bir plan tasarlamıştı. Plana göre 36 binden fazla iğne tek seferde atılacak, ve ufak bir temas bile askerlerin ölmesine yetecekti.
Ne var ki iğneler bina ve araçları delemeyeceğinden, sadece yaya askerler üzerinde etkili olacaktı. Bu nedenle gizli proje, plan aşamasında durduruldu.
ATOM BOMBASINA KARŞI
Japonların "balon bombaları", küresel hava akımlarını kullanarak Amerika'ya ulaşıyor ve burada patlıyordu. Balon bombaları, hidrojen balonlarının çeşitli patlayıcılarla yüklenerek "jet akımı"na bırakılıyordu. Japonlar, Kasım 1944 ile Nisan 1945 arasında 9300 tane balon bombası gönderdiler, fakat bunların sadece 300 tanesi Amerika'ya ulaşabildi ve verdikleri zarar tahmin edilenden çok daha az oldu.
KÜÇÜK MAYIN TARLASI
Almanların, günümüzdeki savaş robotlarının öncülü kabul edilebilecek bu küçük tankları, 100 kiloya kadar bomba taşıyabiliyordu. Kablolu kontrol mekanizmasına sahip bu yer mayınlarından 4600 adet üretilmişti. Fikir güzeldi ama teknoloji henüz verimli düzeyde yönlendirme yapacak kadar gelişmemişti. Cihazın yönlendirmesindeki sorunlar yüzünden pek çok küçük tank sadece kendini havaya uçurdu.
CANLI BOMBA KÖPEKLER
İkinci Dünya Savaşı'nda en gelişmiş anti tank silahları Almanlardaydı. Nazilerin "panzerfaust"ları müttefik tanklarını işlemez hale getirebilirken, müttefiklerin anti tank füzeleri Alman tanklarına çok az zarar verebiliyordu. Sovyetler Birliği, bu sorunu köpekleri Alman tanklarına karşı canlı bomba haline getirerek çözdü.
Köpeğin vücuduna bağlanan mayın benzeri sistem, köpek tankın altına girdiğinde tabanına temas etmesi üzerine patlıyordu. Sovyetler, bu yöntemle 300'den fazla Alman tankını etkisiz hale getirdi.