Kur’an-ı Kerim’de bazı peygamberlerin isimleri anılarak kendilerinden “muhsinler” diye söz edilmesi, ihsanın peygamberlerde bulunan kusursuz dindarlığı ve bunun neticesi olan güzel ve asil davranışları ifade ettiğini gösterir.
[Karar]
YRD. DOÇ. DR. RAMAZAN GÜREL
İnsanlar arası ilişkilerin olumlu yönde gelişmesini teşvik eden en önemli toplumsal kazanımlardan biri, o toplumu oluşturan bireylerin birbirlerine karşılıklı iyilikte bulunması, toplumsal yapı içerisinde gerçekleştirilen işlerin en iyi şekilde yerine getirilmesidir.
Kur’an-ı Kerim, bu tarz davranışlara “ihsan” adını vermekte, böyle hareket edenleri “muhsin” olarak nitelendirmektedir. Bir kimse için ihsan kavramının kullanılması, onun neyi nasıl yapması gerektiğini iyi bilmesi ve bu bilgisini en güzel biçimde eyleme dönüştürmesi şartına bağlıdır.
SÖZDE VE ÖZDE ASALET
Kur’an-ı Kerim’de bazı peygamberlerin isimleri anılarak kendilerinden “muhsinler” diye söz edilmesi (En’am, 84), ihsanın peygamberlerde bulunan kusursuz dindarlığı ve bunun neticesi olan güzel ve asil davranışları ifade ettiğini gösterir. Kur’an-ı Kerim’in ortaya koyduğu genel anlayışa göre muhsin olan kişilerin vasıflarından bazıları şöyle sıralanır: “Allah’a teslimiyet (Bakara, 112); Allah yolunda mücadele (Ankebut, 69); namaza bağlılık (Lokman, 3); sözünde durma (Saffat, 105); affetme, hoşgörülü olma (Âl-i İmran, 134-135, Maide, 13); sabırlı olma (Hud, 115, Yusuf, 90); kararlılık ve cesaret (Âl-i İmran, 147-148); cömertlik, (Bakara, 236; Âl-i İmran, 134).” Bu ayetlerin tamamı düşünüldüğünde ihsan kelimesine “bütün benliği ile Allah’a teslim olup onun emrini tereddütsüz yerine getirme” anlamını vermek mümkün olmaktadır.
Ahlâkî özelliklerin nesilden nesle aktarılabilmesi, ahlâk eğitiminin hedeflerindendir. Buna göre anne-babalar ve eğitimciler, muhsin olma vasfını kendi evlatlarına ve onlardan gelecek nesillere benimsetmeye yönelmelidir. Kur’an’a göre, “ilim ve hikmet (Yusuf, 22; Kasas, 14), iyilik (Nahl, 30), Allah ile beraber olma (Ankebut, 69), kurtuluşa erme (Lokman, 5), büyük mükâfat (Ahzap, 29), cennette afiyetle yiyip içme (Mürselât, 41-45)” muhsin kimseye verilecek olan ödüllerdir. Yüce Allah, muhsin olma vasfını kazanmış kullarını ödüllendireceğini ifade etmekle bize de bu değeri yakın çevremizden başlayarak insanlara kazandırmamızı, bu sayede onları iyi ve güzel işler yapmaya teşvik etmemizi hatırlatmaktadır.