Söz uçar yazı kalakalır

Bugün 6 yaşındaki kızıma Samuel Noah Kramer’in Tarih Sümerde Başlar isimli kitabındaki ilk yazılı tabletlerin fotoğraflarını gösterdim.

Tablet derken, kil tabletlerden söz ediyorum çocuklar. Hemen öyle eliniz ayağınız titremesin.

Kızım 6 yaşında olmasına rağmen, karşısında duran tabletlerin ehemmiyetini kavradı. Şaşkınlıkla dinledi. Sayfaları beraber çevirip, insanlığın bu en mükemmel buluşunun ilk örneklerini seyrettik.

“Bak kızım Sümerler ilk yazıyı bulan insanlar”

“Nasıl daha önce yazı yok muymuş”

“Yokmuş kızım.”

“Ödev de yoktur o zaman”

“Yoktur kızım”

Sonra Sümerlerin ne kadar eski olduklarını anlatmaya çalıştım. 4-5 bin yıl önce yaşamış bir topluluk bu.

“Atatürk’ten de mi önce?”

“Evet kızım.”

Sümer heykellerindeki tasvirlere bakıp, Sümerlerin tiplerini çok beğenmese de konuyu ilgi çekici bulmuş olacak ki sormaya devam etti:

“Nerede yaşamışlar, Malta’da mı?”

“Hayır Mezopotamya. Bugün Irak diye bilinen bir ülke var. Orası.”

“Arapça mı konuşuyorlarmış?”

“Hayır kızım, Sümerce.”

Samuel Noah Kramer’in Tarih Sümerde Başlar kitabı popüler bilim kategorisinde değerlendirilebilecek bir kitap. Belli ki bilimin, Kramer'in kendi tabiriyle, en dar sahası olan Sümerce’yi sevdirmek, Sümeroloji’ye ilgi uyandırmak için hayata dokunan Sümer tabletlerinin çevirilerini bir seçki olarak hazırlamış. İlk aşk mektubu, ilk dava dosyası, ilk tüketici şikayeti, ilk hayvan masalı, ilk tufan öyküsü. Kitabın içindekiler kısmına bakmak bile insanın merak duygusunu bir hayli gıdıklıyor. İnşaallah bu köşede birkaç tablet çevirisini siz kıymetli okurlarla da paylaşmak istiyorum.

...

Yazının kanıt olarak apayrı bir gücü var. Acaba Sümerler yazıyı bulduklarında, bir joker kanıt da bulduklarını biliyorlar mıydı?

“Öyle bir şey bulduk ki gelecekte bütün iddialarda kanıt olarak kullanılacak!”

Gelecek diyorum çünkü geçmişte sadece bir şey yazılı olduğu için kanıt muamelesi muhtemelen görmemiştir.

“Şu adam benim hayvanlarımı çaldı”

“Nereden biliyorsun?”

“Şu tablette yazıyor.”

“Şuradaki papirüste okudum”

“Mağaradaki şu çizim söylüyor”

E tabii damgalı, imzalı, sahibine dair tüm ibareleri içeren evraklar kanıt olabilir ama sırf bir yerde yazılı olduğu ve biri onu okuma şansına eriştiği için bir “yazı” kanıt muamelesi günümüz dışında görmemiştir herhalde. İnsan soruyor tabii, kim daha ileri şimdi?

“Falanca işin arkasında filanca lobi var.”

“Sen nereden biliyorsun?”

“İnternette okudum.”

Acaba gelecekte arkeologlar, veri arkeologları bu buluntuları nasıl ele alacaklar? Bugün geçmişe ait bir yazılı belge bulunduğunda karbon 14 gibi testler yapılıyor, bir bağlam içerisinde değerlendiriliyor. Ki bu test neticesinde de bir hükme varılmıyor her zaman. Bir tarihi vesika olarak cebe konuluyor sadece.

Peki gelecekte bugüne ait bir veri bulunduğunda tarihçiler nasıl bir yargılama yapacaklar?

“Ziyahan kraliçenin adamıymış”
“Nasıl yaa…”
“İşte kanıt, şuradaki paylaşım. Doğru olmasa nasıl 100 bin beğeni almış. RT de etmişler.”
“RT’nin ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Çok farklı amaçlarla kullanılıyor. Biri şöyle yazmış, RT ve beğeni fikirlere katıldığım anlamına gelmez.”
“E ne anlamı var o zaman.”
“Henüz bilmiyoruz”

Peki geçmişten bugüne biri gelse, nasıl değerlendirir bugünü?

“RT ne ya hu”
“Bir tür tezvirat mekanizması”

Hasılı bugün ekranda yanıp sönen kursörün harflere dönüşmesini, klavyenin tuşlarına kaygısızca basarak izliyoruz. Oysa bu harfler bugüne gelinceye dek ne safhalardan geçti. Kil tabletlere itina ile kazındı, fırınlarda pişirildi.

Bizim yorum kutularında hoyratça sarfettiğimiz kelimeler insanlığın binlerce yıllık çileli yolculuğunun semereleri. Aradan binlerce yıl geçse de kimilerinin elinde hâlâ koruk, kimierinin elinde erik.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum