Temiz siyasete ihtiyaç var mı?
Bir istişare toplantısı yaptılar. Yanlış hatırlamıyorsam Yıldız Parkı’ndaki köşklerden birinde. Şimdi unuttum hangi gazetecilerin katıldığını. Ama kalabalık değildik. İki elin parmakları kadar yoktuk. Bir tek arkadaşım Mustafa Karaalioğlu’nu hatırlıyorum.
Türk siyasetinin en faziletli isimlerinden Recai Kutan oradaydı. O zaman Saadet’in İstanbul il başkanı şu anda Meclis Başkanı olan Numan Kurtulmuş da vardı.
Söz sırası bana geldiğinde partinin bu seçimde başarılı olmayabileceğini ama mevcudiyetini sürdürmesi, dükkânı açık tutması gerektiğini söylemiştim.
Ak Parti’de zamanla, bir seçim, iki seçim sonra bir dejenerasyon olabilirdi. O gün geldiğinde Milli Selamet Partisi’nin ilk sloganlarından “Önce Ahlak ve Maneviyat” sözünü kafasında bir karışıklık, bir pürüz olmadan dile getirebilecek bir siyasete ihtiyaç duyulabileceğini söyledim.
Sorulmamasına rağmen DEHAP’la ittifak konusuna da değindim.
Refah Partisi’nin MHP ve IDP ile ittifak yaparak seçim barajını aştığını ancak MHP ile yaptığı ittifak sebebiyle Kürtler’in oyunu kaybettiğini hatırlattım.
Saadet bu seçimde Dehap’la ittifak yaparsa bu defa da Türklerin oyunu kaybedebilir dedim.
Öngörülerimden birisi gerçekleşti. ‘Dejenerasyon’ dediğim şey oldu.
Bugün, iktidarın yolsuzluk yapmadığını hemen hemen hiç kimse söylemiyor. Söyleyen olsa da kimse inanmıyor.
İkincisinde yanıldım.
Benim zannımın aksine, o gün bu gündür Türkiye’de, “Önce Ahlak ve Maneviyat” sözünü kafasında bir karışıklık olmadan dile getirebilecek bir siyasete ihtiyaç duyulmadı.
Meğer hepimiz ‘dejenerasyon’u bekliyormuşuz. Dejenerasyonu sahiplendik, savunduk, sevdik.
Bizim kıdemli ‘İslamcı’larımız bile sorun etmedi.
‘Dejenerasyon’ kavramı neleri içeriyorsa, hepsi kimliğimizin bir parçası haline geldi.
Bill Gates korona salgını sırasında aşı olanların vücuduna çip yerleştirebildi mi bilmiyorum.
Ama geçen yıllar içinde herkesin bünyesine yolsuzluğa karşı bağışıklık çipi girdi.
Hepimizi aşıladılar zahir!
Arasıra ‘Yolsuzluğa karşı sürü bağışıklığı’ tabirini kullanırım.
Bağışık oldu bizim eski ‘önce ahlak ve maneviyat’çılarımız.
Yaparken de maruz kalırken de etkilenmiyorlar.
Etkilenmek bir tarafa çoğu kez dini içerikli argümanlarla müdafaaya çalışıyorlar.
Bari İslam’ı bulaştırmayın.
Bulaştırmadan rahat edemiyorlar.
Herkes mi?
O kadar da değildir, diye ümit ediyorum.
Dışarıda, yanlışta ittifak etmemenin delili sayılabilecek kadar… Yani ‘icma’yı bozacak kadar vatandaş vardır inşallah.
Bu mevzua temiz bir siyaset olabilir mi sorusunu kurcalamak için girmiş oldum.
Yani şu anda olabilir mi?
Hemen olur demek zor.
Ama iktidar olma ihtimali ‘sıfır’ bile olsa temiz bir siyaset potansiyelinin mevcut olması iyidir.
Bir ara CHP listelerinden Meclis’e giren Deva, Gelecek ve Saadet milletvekillerinin böyle bir siyasi oluşumun çekirdeğini oluşturup oluşturamayacaklarını kendi kendime sordum.
Kendi kendimden tatminkâr bir cevap alamadım.
Zaten bu partilerin Meclis’te grup kurma konusunu aralarında ele alış şekilleri… Eş başkanlığa, dönüşümlü grup konuşmalarına dair tartışmaları onların bile ‘temiz siyaset’ sorusunun cevabını aramadıklarının bir göstergesiydi.
Toplum sürü bağışıklığı kazandı, siyasetçiler de çok umursamıyor.
Demek ki ihtiyaç duymuyorlar.
Öyleyse herkes rahatına baksın.