Seçime kadar yarı ortodoks
Alternatif tıp gibi bir şeydi Türkiye’nin seçime kadar uyguladığı ekonomi modeli.
Heterodoks diyordu hani bir önceki bakanımız Nurettin Nebati Bey.
Alternatif tıbbı tahfif mi ediyor bu cümle?
Etmesin. Öyle bir niyetim yok çünkü.
Alternatif tıbbın faydalı tarafları vardır. İnsanlığın binlerce yıllık tecrübesinin ürünüdür. Mutaassıp olmayan hekimler de bu tecrübeden istifade eder.
Ama alternatiftir. Tıbbın tamamı değildir.
‘Model’ kelimesi de gürültüye gitti galiba.
Muhtemelen ‘model’ yoktu. Durum resimde görüldüğü gibiydi. Yani ekonomi, idarecilerimizin sağdan soldan takıştırmalarıyla, racon kesmeleriyle karmakarışık, tuhaf bir şekil almıştı.
Tesadüfen, bizim kontrolümüz dışında enflasyon çıktı, döviz yükseldi deseler olmaz.
‘İhracata ve cari fazlaya dayalı’ diyelim. Bile bile yaptık zannetsinler. ‘Türkiye modeli’ diye de bir isim takalım.
Taktılar.
Halbuki ithalata da dayalı. İthalat daha hızlı artı o dönemde. Cari açıkta da bütün rekorları kırdık.
Bu dönemin en büyük mağdurları… Tamam halkımız. Dar gelirli veya sabit gelirli vatandaşlar. Feleği şaştı insanların.
İkinci büyük mağdurları bu anlatılanın bir ‘model’ olduğunu savunmaya çalışan, fiili duruma kitabi bir mesnet üretmek için çırpınan iktisatçı taifesi.
Hepsi değil, bir kısmı.
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek ve MB Başkanı Erkan gelip heterodoksiden ortodoksiye geçtiklerini ilan edince kontrpiyede kaldılar.
Hızlarını almışlar, bir günde nasıl yön değiştirsinler?
Adımlarını yavaşlattılar. Genişçe bir viraj alıp yeni duruma intibak etmeye çalışıyorlar.
Aslında, eski ‘model’in birikimi Şimşek ve Erkan’ın da hızını biraz kesiyor.
Faizi piyasa gerçeklerine uyarlamaktan çekiniyorlar mesela. Yavaş yavaş, inadına yapıyormuş hissi uyandırmamaya çalışarak yükseltiyorlar.
Yani tam ortodoks değiller. Biraz melez. Telfik-i mezahip gibi.
Ne demek telfik? Dikmek, yamamak, eklemek.
Bir mezhebin fetvasını uygulamak zor geliyorsa başka mezhebin kolayına gelen fetvasını tercih ediyorsun.
Ekonomide ortodoksluğa geçtin ama heterodoksluğu da tamamen kaldırıp atamıyorsun.
Modern tıbbı uyguluyorsun ama hacamatçıya da gidiyorsun.
Arka planda ‘faiz sebep enflasyon sonuç’ ilkesi var. Ön planda da mahalli seçimler…
Biz de ‘rasyonalite’yle tanıştık bu arada.
Ötv zamlarını, çarşıda pazarda katlana katlana büyüyen fiyatları idrak ettik. Yeni vergilerle mülaki olduk.
Öyle korkunç ki… Her vatandaşta ayrı ayrı bireysel beka sendromuna sebep olabilir.
Tamam memleket batmayacak, bayrak inmeyecek, ezan susmayacak. İyi hoş. Fakat ben batıyorum.
Kiramı nasıl ödeyeceğim? Marketin yanından geçerken bile cebimdeki para eksiliyor, nasıl baş edeceğim?
Ben bu acı ilacı içemiyorum doktor bey, bunun iğnesi varsa bana iğne yaz.
Dün TÜİK enflasyonu açıkladı. Aylık yüzde 9,49.
Çok itinalı çalıştıklarını düşünmemizi istiyor olabilirler. Küsuratı var. Hesap ettik, milimi milimine öyle çıktı.
Fakat vatandaş başka türlü okuyor. Müşteriyi korkutmasın diye 100 yerine 99,9’da tutulan fiyat etiketlerine benzetiyor.
Bazı iktisatçılar bu ‘telfik’ halinin mahalli seçimlere kadar devam edeceğini söylüyor.
Seçimden sonra tam ortodoks olacakmışız. Daha fena zamlar, daha fena vergiler.
‘Rasyonalite’ dediklerinin doğru olmasını gerektiriyor.
Ama ‘irrasyonalite’ de kenarda duruyor.
Kim garanti edebilir bir gün Mehmet Şimşek’e “Geldin, döviz yükseldi, enflasyon yükseldi, büyüme durdu, bozdun ekonomiyi” denilmeyeceğini?