Sağcılık ve Filistin

Zamanında İslamcılığın içine biraz sağcılık ‘kod’lamışlar.

Nasıl bir şey kodlamak?

Zihnimde bir şeyler şekilleniyor. Kodlayarak sanki bir şeyi, bir mekanizmayı programlamış oluyorsunuz.

Şöyle tarif ediyor işin erbabı olanlar:

Kodlama bilgisayarın işleyebileceği yazılı talimatları ifade eder. Kodlama için geleceğe yön veren bir araç da diyebiliriz.

Kodlar bir bakıma, bilgisayara hangi eylemleri gerçekleştirmesi gerektiğini öğretiyor. Kod yazarak bilgisayarlara ne yapacaklarını daha hızlı bir şekilde aktarabiliyorsunuz.

Bu kodlama Sovyet tehdidine karşı antikomünizmin Türkiye’de revaç bulduğu 50’li 60’lı senelerde yapıldı.

Muhtemelen o yüzden biz 1969’da 6. Filo’yu protesto eden solculara saldırdık.

‘Biz’ derken bizden bir önceki kuşak.

Lübnan iç savaşına dair haberler verilirken sağcı Hristiyanlarla solcu Müslümanlar karşı karşıya gelince ne yapacağımızı bilemeyişimizin bir sebebi solculukla Müslümanlığı bağdaştıramayışımızdır.

Uzun zaman Filistin’e canımızın ısınmamasında da yazılımımıza işlenmiş olan sağcılığın etkisi vardır.

‘Muhafazakarlık’ sıfatını çok zorlanmadan benimsememiz belki de kodlarımızdaki sağcılık sebebiyledir.

Şu kadarını teslim etmemiz gerekir.

Siyonizm karşıtlığı da zaman zaman anti-semitizme kayan bir damar olarak milliyetçi-muhafazakâr camianın kodlarında mevcuttur.

Sultan Abdülhamit’in Theodor Hertz’e Filistin’den toprak satmaması bütün analizlerin merkezindedir.

Keza muhafazakarlara göre İsrail Devleti’nin kuruluşu da bütün Ortadoğu’yu zehirleyecek adımdır.

Bu genel bir çerçevedir. Bu çerçevenin içinde Filistin meselesini bulmak biraz külfetlidir.

1967 savaşında Mısır uçakları beklenmedik bir şekilde havaalanında yattıkları sırada İsrail tarafından imha edilince Araplar teslim olmuştu.

Bu olaya çok üzüldüğümüzü evimizdeki havadan anlıyorum.

Annem, ki aktüaliteyle çok ilgili değildi, “Mısırlı komutanlar da teslim olurken üzülmüştür değil mi?” diye sormuştu babama.

“Üzülmez olurlar mı” diye cevap vermişti babam.

Bu halk seviyesinde bir teessürü ifade ediyordu.

Konunun basına yansıması ise ‘milli’ bir karakter taşıyordu. “Arap alemi 2,5 milyonluk İsrail’le baş edemedi.”

Bu yaklaşım, “Biz olsak İsrail’i yenerdik” tezini tazammun etmekle kalmıyor, Filistin sorunu ile muhafazakarların arasına bir mesafe de koyuyordu.

Mescid-i Aksa’nın 1969’da yakılması birçok bilinci uyandırmış olmalı.

Hemen aklıma Sezai Karakoç’un Filistin’de Ekmek Sepetleri şiiri geliyor. 1970’te yazılmış.

Mustafa Kirenci Türk Dili’nde “Günlükler, Hatıralar” başlıklı yazısında Üstadın şiiri Cezayir Kurtuluş Savaşı dolayısıyla yazdığını ancak yayımlayamadığını 1970’teki Kara Eylül sürgünü sebebiyle Cezayir’in ekmek sepetleri mısraını “Filistin’in ekmek sepetleri” olarak değiştirdiğini etraflıca anlatmış.

1970 Filistin’i desteklemek için hala erken sayılır.

Pınar Özden Cankara’nın Türkiye’de Sağ Muhafazakâr İslamcılık Akımının Filistin Sorununa Yaklaşımı” başlıklı bir tezi var.

Çok ayrıntılı çalışılmış.

Cankara’nın Raşid el-Gannuşi’den yaptığı alıntılar Arap dünyasında da İslamcıların FKÖ’nün solcu ve milliyetçi kimliği sebebiyle Filistin direnişine mesafeli olduğunu gösteriyor.

“Gannuşi 1960’lı yıllarda İslamcı grupların Filistin mücadelesinde ön planda olmadıklarını, Müslüman Kardeşler Örgütü üyesi aktivistlerin silahlı mücadeleye katılmaları halinde örgüt üyeliğini kaybetme olasılığıyla karşı karşıya kaldıklarını, bu sebeple geri planda kaldıklarını” söylüyor.

Demek Filistin konusunda İslamcı Araplarla benzer bir yoldan geçmişiz.

60’larda ve 70’lerde Türkiye’nin solcuları destekliyordu Filistin’i.

O yıllarda, Deniz Gezmiş’ten Cengiz Çandar’a kadar sayısız devrimci genç Filistin Kurtuluş Örgütüyle dayanışma için Filistin’e gitmiş, orada Filistinlilerle omuz omuza savaşmıştı.

Bizde 70’lerin sonuna doğru Filistin’le dayanışma ve İsrail’i tel’in mitingleri yapılmaya başlandığını hatırlıyorum.

Bu yıllar, İslamcı çevrelerde sağcılık dozunun düştüğü yıllar. Filistin’de de bilhassa Hamas’ın kuruluşundan sonra İslamcılığın hâkim ideoloji haline geldiği yıllar.

Şimdi solcular biraz geride kaldı. İslamcılar direnişe daha yakın.

Solcuların nispeten mesafeli durmasında şu anda direnişin aktif unsurunun İslamcılar olmasının etkisi var mıdır?

Solcular direnirken muhafazakârlar nasıl mesafeli durduysa ona benzer bir şekilde?

Olabilir.

Biz, sağcılarımızla ve solcularımızla o konumdan öteki konuma yer değiştiriyoruz.

Filistinliler ne yapsın?

Avuç içi kadar Gazze’de gidecek yer de yok!

YORUMLAR (63)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
63 Yorum