Rüşvet de yumuşadı

Rüşvet’ kelimesini araştırırken güzel şeyler buldum.

Malum, rüşvet Arapça bir kelime.

Ne geldiyse başımıza bu Araplardan geldi demeye hazır çok insan var, biliyorum.

Acele etmesiler. Türkçesi de var.

Kelime bir dile girdiyse fiili de girmiştir.

Eski Türkçesi “orunç.”

Bir de ‘gevik.’

Yanlış anlaşılmasın, ‘geyik’ değil, ‘gevik.’

TCK’ya baktım. Birkaç akademik makale karıştırdım.

Kelimenin etimolojisine dair bilgiler bulmaya çalıştım.

Dr. Ceyda Adıyaman’ın “Eski Türkçede Orunç/Urunç: Rüşvet Sözcüğü Üzerine Bir Araştırma” başlıklı makalesi okuduklarımın en ayrıntılısıydı.

Ceyda Adıyaman önce ‘rüşvet’ kelimesini mercek altına alıyor.

Kuş yavrusunun kendisini beslemesi için annesine gagasını uzatmasını dile getiren ‘reşa’ kelimesinden türetilmiştir.”

Ne güzel değil mi…

Devlet yetkilisi ya da bürokrat, memur, siyasetçi, artık sıfatı neyse, patronlara ya da işini göreceği beyefendiye kendisini beslesin diye gagasını uzatıyor.

Yetkililerimizin gagaları ne kadar büyük!

Aynı kökten türeyen ‘rişa’ sözcüğü de kuyudan su çekebilmek için kovaya bağlanan ipin adıdır.”

İpi kim uzatıyor?

Bana öyle geliyor ki patron uzatıyor.

Dr. Adıyaman devam ediyor:

Bakara Suresi 188. Ayetinde rüşvet vermeyi dile getirmek için ‘edla’ sözcüğü kullanılmıştır. Bu sözcük kuyunun dibindeki suyu almak için kovayı sarkıtmak anlamındadır. Rüşvet almak isteyenin elini karşı tarafın cebine uzatması üzerinden iki anlam arasında mecazi bir bağlantı kurulmuştur.”

Bu tarife göre kovayı da bürokrat veya siyasetçi sarkıtıyor.

Patron da kovayı doldurup yukarı gönderiyor.

Güzel değil mi, dilin köklerindeki anlamak isteyenlere yol gösteren incelikler?

Maalesef orunç/urunç kelimesi hakkında bu kadar ayrıntılı malumat bulamadım.

Orunç’un izini Divan-ı Lugati-t Türk’e ve Kutadgu Bilig’e kadar süren Dr. Adıyaman bazı dilcilerin kelimeyi ‘vurmak’la ya da rehin, emanet anlamına gelen ‘orunçak’ kelimesiyle irtibatlandırdıklarını aktarıyor.

“Vurmak,” “çarpmak” rüşvet fiiliyle uyumlu sayılır.

Zaten elemanlar birbirini çarpıp duruyor.

Aynı anlamda kullanılan ‘gevik’ kelimesi de güzel.

Ucu çengelli ağaç” şeklinde bir karşılığı var.

Arapçadaki kuyu gibi. Kovayı çengelli ağaçla aşağı sarkıtır, rüşveti çekersin. Makul.

‘Gevmek’le alakası var mıdır? Hani hayvanlar geviş getirir, o eylemle?

Vardır mutlaka.

Bir işi gördükten sonra, mesela ihaleyi kıymetli bir arkadaşa verdikten sonra bir şeyler geversin. O da ‘gevik’ olur.

Burgunun ucundan dökülen talaş.”

Bu daha güzel.

Hani burguyla ağacı deliyorsun. Burgu ağacın içinde ilerlerken yukarıya, yüzeye bir talaş çıkıyor.

Yetkililerimiz bu talaşı mı topluyorlar?

Bir arazinin imarını yükseltiyorsun. Adam araziye 100 tane bina dikiyor. Binaların talaşını sana o işi kolaylaştıranlara veriyorsun.

100 apartmandan ne kadar gevik çıkar?

Gevik, ya da ‘orunç’ ‘rüşvet’ten daha yumuşak kelimeler.

Gerçi günümüzde rüşvet de yumuşadı!

Yazıya başlarken niyetim bu izahlara girişmek değildi.

Fakat dilin cazibesine yakalandım. Buralara kadar geldim.

Bizim yetkililerimiz talaş topluyor mudur?

Bir kısmı topluyordur.

Bir kısmı talaşla yetinmiyordur, fazlasını istiyordur.

İşe birisini ortak ediyordur mesela.

Herkes yetkisine, gücüne göre.

Bizde öyle yaygınlaştı ki bu pis işler, almaya gücü yetip de almayacak bir yetkili tahayyül etmekte zorlanıyorum.

Kazara hak etmeyen birinin günahını alırım endişesiyle cümlelerimi idareli kuruyorum.

Rüşveti alan ve veren, neyi almış ve neyi satmış olur?

Bir işi mi? Bir insanı mı?

Ya da TCK’da yazdığı gibi vatandaşın devlete olan itimadını mı?

Bazen bilemezsiniz.

Bir bakmışsınız vatanı satmışsınız.

Bir bakmışsınız milleti.

Evden çıkarken yazmaya niyetlendiğim konuya ancak şimdi sıra geldi.

Müteakip yazıda kaldığımız yerden devam ederiz inşallah.

YORUMLAR (47)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
47 Yorum