Muhalefet ne yerse yesin
Muhalefetin neden mağlup olduğu konusunda herkesin bilhassa muhalif seçmenin doktora seviyesinde malumatı vardır herhalde.
Kılıçdaroğlu yanlış adaydı.
Ekrem İmamoğlu aday olmalıydı. Hayır, Mansur Yavaş.
Gelecek ve Deva’ya o kadar milletvekili verilmemeliydi. Sen ne kazandın ki onlara 39 veriyorsun?
Aday belirleme işi son dakikaya bırakılmamalıydı. Son dakikada oldu bittiye getirilmemeliydi.
Meral Hanım masadan kalkmamalıydı.
Kalktıktan sonra o kadar ağır laflar etmemeliydi.
Daha sağcı olmalıydık. Daha çok helalleşmeliydik.
Hayır daha solcu olmalıydık. Hatta daha Kemalist. Ne işi var aramızda sağcıların!
Daha bir sürü sebep… Kimisi doğru, kimisi yanlış, kimisi birbiriyle çelişiyor.
Şöyle bir hesap da yapılabilir:
Hani çoktan seçmeli sınavlarda bazen üç yanlış, bazen dört yanlış bir doğruyu götürüyor ya…
Talebeyi yanlış ya da tesadüfi cevaptan caydırmak için icat edilmiş bir değerlendirme yöntemi. Muhakkak faydalıdır.
Siyasette de yanlışlar doğruları götürebiliyor.
Hatta siyaset daha acımasız. Bir yanlış bütün doğruları götürebiliyor.
Bazen de yanlış yanlışı götürüyor.
Senin yanlışın rakibinin yanlışını, rakibinin yanlışı senin yanlışını.
İktidar da seçim sürecinde çok yanlış yaptı.
Fakat muhalefetin birbiri üstüne yaptığı yanlışlar o kadar çok ve o kadar dramatikti ki…
İktidarın yanlışlarını silip süpürdüler.
İktidarın doğruları değil muhalefetin yanlışları terazide ağır bastı.
Halbuki büyük bir fırsattı muhalefet için.
Fakat başardılar; memleketin ekonomi saati muhalefetin lehine işlemesine rağmen, ekonominin etkisini dahi gündemin arkalarına itip, seçime galip başlayıp mağlup bitirdiler.
Şimdi, cumhurbaşkanlığı seçiminin artçı sarsıntıları bitmeden mahalli seçimler başlayacak.
Muhalefet enkazın altından henüz kalkamamışken fay yeniden kırılacak.
Muhalefet tünelinin ucunda ışık görünmüyor.
Enflasyon füze gibi yükseliyor. Emekliler enflasyonun altında iki büklüm.
CHP, İyi Parti, Saadet, Deva, Gelecek, enflasyonun performansını sükunetle ve vakarla seyrediyorlar.
Emekliler, o iki büklüm halleriyle muhalefet partilerinden daha fazla ses çıkarıyor.
CHP kendi derdine düşmüş.
Değişmek isteyenlerle değişmemek isteyenler arasında soğuk rüzgarlar esiyor.
CHP yönetimi İBB Başkanı İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’na rakip olma ihtimali belirdiği günden beri sevmiyor.
İmamoğlu ile Kaftancıoğlu’nun arası limoni bile değil, bozuk.
Diyelim kurultayı Kılıçdaroğlu kazandı. Zaten favori Kılıçdaroğlu.
Seçimde CHP teşkilatı sevmediği İmamoğlu’nun arkasında durur mu?
İmamoğlu İstanbul’u kazansa CHP içinde de CHP dışında da güçlenir. Genel merkez İmamoğlu’nun güçlenmesini ister mi?
Bu kasvetli havada İyi Parti lideri Akşener’in günaşırı tekrar ettiği 81 ilde seçime kendi adaylarıyla girme kararına öfkelenenler de eksik değil.
Geri kalan her şey yerli yerindeymiş de Akşener hesapları bozuyormuş gibi.
Bu bir yanılgı.
Muhalefetin karşı karşıya bulunduğu gerçek şudur:
Hiçbir şey yerli yerinde değil Akşener de yerli yerinde değil.
Şu haliyle muhalefeti depresyondan çıkaracak bir strateji, bir siyasi formül görünürde yok.
Belki bir şok, bir travma onları hayata döndürebilir.
Hekimler hastalarına tedavi için ilaç verirler, perhiz önerirler.
Şunu yesin, bunu yemesin, şundan uzak dursun… İla ahir.
Bir şifa umudu kalmayınca hastayı fazla sıkıştırmak, yormak istemezler.
“Ne yerse yesin” derler.
Türkiye’deki muhalefetin durumu biraz öyle.