İsmail Kara’nın ‘Cumaalık’ları

Kaç tane? Kaç kilo? Kaç kişi? Kaç yaşında? Yüzde kaç? Kaç para? Kaç gün? Kaç çocuk? Kaç yıl? Kaç sayfa? Kaç model? Kaç kilometre?

Sanki hayatımız sayılarını namütenahi çoğaltabileceğimiz bu soruların etrafında geçiyor.

Soruların hepsi ‘kemiyet’le ilgili.

Arapçada ‘kem?’ bizdeki ‘kaç?’ sorusuyla aynı.

Kemiyeti Türkçeye ‘nicelik’ şeklinde çevirebiliriz.

Bir de ‘keyfiyet’ var. Çoğu zaman ‘keyfiyet’le birlikte kullanılır.

‘Keyfiyet’in kökü de ‘keyfe?’ sorusu.

Nasıl? anlamına geliyor.

Nasıllık, demiyoruz pek. ‘Nitelik’ diyoruz.

Nicelik mi önemli nitelik mi?

Bize derlerdi ki keyfiyet önemlidir. Yani nitelik.

Haklıydılar.

Kemiyet önemsiz midir? Yani nicelik?

Değildir.

Muhtemelen sorun, ikisine de hak ettiği yere koymayıp niceliğin hayatın üstüne çökmesine izin vermek.

Süheyl Ünver ismini bilirsiniz.

Hekim. Ressam. Hattat. Müzehhip.

Bazı insanlar sanki memleket kaybolup gitmesin diye memleketin envanterini kayda geçirmişler. Aklıma hemen Muzaffer Sarısözen’in Türk Halk Müziği alanındaki derlemeleri geliyor. Sarısözen’in ve hemen hemen aynı kuşaktan sanatçıların yaptığı derlemeler olmasaydı belki de türkülerimizin çoğunu unuturduk.

Süheyl Ünver de yetişebildiği kadarıyla Türkiye’nin kültürünün, sanatının, mimarisinin envanterini tespit etmeye çalışmış.

Nasıl mütebahhir.

Birkaç hafta önce İsmail Kara’nın zaman zaman e posta adresime gönderdiği ‘Cumaalık’lardan birinde Süheyl Ünver’in Üsküdar’ına dair bir yazısını okudum. (Üsküdar Dergisi.)

(İsmail Abi’nin Cumaalık’larının hepsini okudum, bunu da bildirmiş olayım.)

Nicelik ve nitelik kavramlarına da Süheyl Ünver’in nitelikle niceliği nasıl cemettiğine bir kez daha muttali olunca bulaştım.

Hem çok hem nitelikli. Mucizevi bir şey bu!

Süheyl Ünver’i daha çok İsmail Kara’nın çalışmalarından tanıyorum.

Süheyl Ünver’in bazı defterlerini okumama da o vesile olmuştur.

Birkaç gün önce Dergâh Yayınları’ndan İsmail Kara’nın ‘İçimden Geçen Günler’ kitabı geldi.

Baktım kitapta bazılarını daha önce okuduğum makaleler var.

Mesela, merhum İskilipli Atıf Hoca’nın İstiklal Mahkemesi’nde bilinenin aksine ayrıntılı bir müdafaaname hazırladığını ve hâkim huzurunda okuduğunu o ‘Cumaalık’lardan birinde okumuştum.

Hani rivayete göre (Bu rivayet Necip Fazıl Kısakürek’in Son Devrin Din Mazlumları adlı eserinde yazılıdır.) Atıf Hoca gece bir rüya görmüş, rüyasında Peygamberimiz “Bize kavuşmak varken niçin müdafaaname ile uğraşıyorsun” demiş bunun üzerine Atıf Hoca müdafaaname yazmaktan vaz geçmiştir.

Malum. İddianamede hakkında üç ay hapis cezası istenen İskilipli Atıf Hoca İstiklal Mahkemesi tarafından idam edilmiştir.

İsmail Kara Atıf Hoca’nın 6 sayfalık savunmasını da kitaba derc etmiş.

Benim için yeni bir bilgiydi, İsmail Kara’nın yazısı vesilesiyle öğrenmiş oldum.

‘Süheyl Ünver’in 1962 Yılı Üsküdar’ında Zevkli Ramazan Temaşaları’ yazısının bir versiyonunu da ‘Cumaalık’larda okumuş, okur okumaz ‘mim’ koymuştum.

İçimden Geçen Günler’de Ünver’in Üsküdar günlüklerini okurken ‘Cumaalık’taki yazıya yeniden bakma ihtiyacı hissettim.

“Eses mesleği tabiplik olan Süheyl Ünver’in (1898-1986) İstanbul’un tarihi semtleri ve Anadolu’nun tarihi şehirlerine dair suluboya resimleri ve karakalem çizimleri -ki tam adetleri maalesef henüz tespit edilmiş değildir, şimdilik binlerle diyelim- birçok bakımdan önemlidir.”

“Süheyl Hoca’ya ve Osman Nuri Ergin başta olmak üzere yakın-uzak çevresindeki birçok ‘büyük’ insana sadece uzaktan ve iç dünyaları, ince siyasetleri hesaba katılmadan bakıldığı zaman Cumhuriyet ideolojisinin ana fikriyatı ve istikametleriyle neredeyse bütünüyle ve büyük ölçüde uyumlu gözükürler.”

“Bu dış görüntü onların gerçekliklerinin ve kalp dünyalarının ne kadarını temsil eder acaba? Bu sorunun tam cevabını bulmak için birkaç ömre sığmaz eserlerine, ikamesi mümkün olmayan kütüphane ve arşivlerine, bir ok alana dair yapıp ettiklerine ve hususen takip ettikleri ‘ince siyaset’e, fikri takibe bakıldığında azametli olduğu kadar anlamlı ve daha da önemlisi katmanları, kademeleri olan bir manzara ile istisnai bir insanla/insanlarla karşılaşılacağında şüphe yoktur. Tabiri caizse tek başına bir ordu gibi hareket ediyorlar ve dört bir koldan çalışıyorlar.”

Üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.

Haftaya devam edelim.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum