İslam’a kim saldırdı?
Fetva arıyorsanız bulursunuz.
Bulamıyorsanız kusuru fetvayı üreten sistemde aramayın. Önce kendinizde arayın.
Sorununuzu dümdüz mü sordunuz? Yanlış yaptınız.
Düz, yorumsuz anlatılan bir meselenin cevabı da düzdür.
“Caizdir.” Ya da “Caiz olmaz.”
Fetvayı verecek ‘hoca’ya hareket alanı bırakacaksınız.
Sorunuzu fetvayı almanızı kolaylaştıracak şekilde tanzim edeceksiniz.
Soruyu usturuplu sordunuz ama aldığınız cevap işinize gelmedi.
O zaman başka bir hocayı deneyeceksiniz.
Birkaç hoca dolaşın. Sorunuzu da ‘caizdir’ cevabını istihsal edecek şekilde sorun.
Ben faize, rüşvete, yolsuzluğa, yalana verilmiş fetvalar biliyorum. Bunların bazıları medyada yazıldı, çizildi, tartışıldı.
Diyelim devlet nezdinde bir işinizi halletmeniz için rüşvet vermeniz gerekiyor.
Artık ihale mi alacaksınız ne yapacaksanız!
Dümdüz, rüşvet vereceğim derseniz “Caiz olmaz” cevabını alır yerinize oturursunuz.
“Bir işim var, görülmesi lazım. Meşru bir iş. Fakat ayak sürüyorlar. Süreci normalleştirmek için onların bir işine yardımcı olabilir miyim? Yoksa hakkımı alamayacağım. Başkasına verecekler.”
Hoca muhtemelen yumuşar.
Diyelim yumuşamadı.
Aramaya devam edin.
Sonunda gönlünüze göre bir hoca bulursunuz.
“Depremzedeler için toplanmış bir parayı dava için harcayabilir miyiz?”
Böyle bir sual hatırlıyorum.
Soranların fetvayı alıp alamadıklarını bilmiyorum, o sıralar takip etmedim.
Ama sorulduğunu iyi biliyorum.
Bu sualin sorulabilmesi bile zeminin son derece çürük ve gevşek olduğunun işareti değil midir?
Bunları, dinin gevşek bir zemin oluşturduğu kanaati oluşturmak için yazmadım.
Dinin ne diyeceğini anlamak zor değil.
Din yalındır, temizdir, anlaşılırdır.
Bu temizliğin dışına çıkmaya niyetlendiğin zaman din anlaşılmaz olmaya başlıyor.
Rüşvete, yolsuzluğa gerekçe bulamazsın eğer temiz bir imanla temiz bir vicdanla inanıyorsan.
Ama insan malzemesi çürükse her melanete gerekçe bulursun.
Şu anda gerekçesi bulunmuş, fetvası alınmış sayısız melanetin ortasındayız.
6 yaşındaki bir çocuk yetişkin bir herifin koynuna sokulabilir mi?
Soruyu yazarken utandım.
Bırak fiilin işlenmesini soru halindeyken bile insanlıktan zerre nasibi olan herkesi iğrendirir.
Bu sorunun usturuplu bir şekli de bulunamaz.
Acaba bu fiili işleyen efrat fiili işlemeden önce bir içtihatta bulunmuş mudur? Caiz olup olmadığı konusunda bir karara varmak için?
Olabilir. Çevrelerinde ‘hoca’ biliniyorlar.
Aralarında müzakere etmişler midir?
Hangi cümlelerle? Tahayyül edebilir misiniz?
Hangi vicdanla? Hangi akılla? Hangi terbiyeyle?
Aman susalım. Kötü şeyler bunlar. İslam’ı rencide eder.
Bu fiilin ve bu faillerin çirkinliğinden dem vurmak mı İslam’ı rencide eder?
Yoksa bu fiili işlemek mi?
Hangisini İslam’a yapılmış bir saldırı olarak görmemiz gerekiyor?
Dün Karar TV’deki “Bi’Karar ver” programında Prof. Dr. Mustafa Öztürk Hoca’yla birlikteydik.
Öztürk bu soruya cevap olabilecek bir cümle sarf etti.
“İslam’a asıl saldırı bu tecavüzdür.”
Ben, bir takım zevatın olup bitenleri örtme çabasından bahsettiğimiz sırada “Neyi örtmeye çalışıyorsan osun” gibi bir cümle kurmuştum.
Mustafa Hoca, “Manşet bu” demişti.
Programın sonunda manşeti değiştirdim.
Benimkinin yerine Mustafa Öztürk’ün cümlesini koydum.
“İslam’a asıl saldırı bu tecavüzdür.”