İnce dengeyi bozdu mu?
Kaset işleri pis işler, kim tarafından ve kime karşı yapılırsa yapılsın.
Kaseti imal etmek, istimal etmek, kasette teşhir edilen fiil her ne ise ondan daha kirli, daha adi bir cürüm olduğu muhakkak.
Bizde bir süredir bir siyasi ‘gereç’ olarak kullanılıyor.
Fetö’nün yükselişe geçtiği dönemde yaygın olarak kullanıldı. MHP’ye, CHP’ye, Ak Parti’ye karşı.
Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin bir kaseti olduğu günlerdir söyleniyordu.
Bunu da Fetö yapmış olabilir mi?
Olabilir.
Fetö’den sonra Fetö ahlakı birçok sektöre, birçok camiaya sirayet etti.
Partilere, sanayie, sivil topluma…
Yani o ahlakla ahlaklanan başka birileri de yapmış olabilir.
Çıktı mı piyasaya, gösterildi mi, bilmiyorum. O tür kasetlerin içeriğini hiç merak etmedim.
İnce kasetten mi çekindi de adaylıktan çekildi?
Kaset ortaya çıkınca normalde alacağını umduğundan daha mı az oy alacağını düşündü?
Bundan emin değilim.
Böyle vakalar değişik mizaçlarda değişik tepkilere sebep olabilir.
Mesela ben İnce’nin taraftarı olsaydım bende ters etki yapardı. İnce’ye destek vermek için daha büyük bir istekle sandığa giderdim.
Belki bazılarında düz etki yapıyor. Kaseti mi var? Öyleyse oy vermeyeyim.
Bu mizacın azınlıkta kalacağını dolayısıyla kasetin yol açacağı oy kaybının önemsiz olacağını düşünüyorum.
Yani gideceklerle gelecekler sayıca birbirlerine yakın olur.
Şöyle olabilir mi?
Seçime katılacağım. Bir miktar oy alacağım. Alacağım oylar yüzünden Kılıçdaroğlu seçimi kaybedecek.
Bunun müsebbibi olarak da beni gösterecekler.
Bunu kaldıramam. Her yerde yüzüme vururlar. Öyleyse çekileyim. Kabahati üstüme yıkmasınlar.
Olabilir. Ama şöyle de olabilir:
Muhalif seçmen seçim ilk turda bitsin diye Kılıçdaroğlu’na yöneliyor. Oylarım azalıyor. İyisi mi çekileyim.
Kendimi saydırmayayım.
Bu da mantıklı.
Kaset şantajının yaydığı kirli, kasvetli hava da çekilmeyi kolaylaştırır.
Ama kasete yenilmiş olursun? Yara alırsın.
Kasetin yarası değil, şantaja boyun eğmenin yarası.
Ayrıca, şantaj, kaset, aday olma, adaylıktan çekilme… Hepsini bir araya topladığın zaman bulanık bir görüntü oluşur. Hiç estetik değil. Siyasi kariyerini güzelleştirmez.
Her neyse, oldu bitti artık, Muharrem İnce adaylıktan çekildi.
Şimdi, siyasi denge değişti mi?
Çok sayılmaz.
Muharrem İnce vaktiyle zaman zaman söylerdi.
“Eğer Kılıçdaroğlu aday olursa onu desteklerim.”
Bu sözüne uygun davranarak baştan adaylığını koymayıp “Oyum Kılıçdaroğlu’na” deseydi dengeyi Kılıçdaroğlu lehine değiştirebilirdi.
Ya da dün basın toplantısında “Bana vereceğiniz oylar iktidarın işine yarıyor, ben Kemal Bey lehine çekiliyorum” deseydi yine muhalefet cephesinin işine yarardı.
O böyle demedi.
“Bahaneleri kalmasın. Yoksa seçim sabahı bütün suçu bize atacaklar. Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekiliyorum” dedi.
Bu cümleden “Nasıl olsa yenilecekler, suçlu ben olmayayım” anlamı rahatlıkla çıkar.
Öte yandan… Muharrem İnce’ye yönelenler seçmenin Kılıçdaroğlu’na oy vermek istemeyen kesimiydi.
Dolayısıyla İnce’nin oyları koşa koşa Kılıçdaroğlu’na gitmez.
Bir kısmı Sinan Oğan’a yönelebilir.
Bir kısmı sandık başına gitme fikrinden soğuyabilir.
Çok az bir kısmı Erdoğan’a bile verebilir.
Bir kısmı da Kılıçdaroğlu’nu tercih eder. Ama sadece bir kısmı.
Sonuçta İnce’nin çekilmesinin Kılıçdaroğlu’na faydası diğer adaylara olan faydasından ziyadedir.
İktidar tarafı Fetö-CHP kumpası yorumlarıyla İnce’nin çekilmesinin bu sınırlı etkisini telafiye çalışıyor.
Normal. Müşteri bulabilecek bir çaba.
Sonuç?
Seçime iki gün kala siyasetteki iktidar-muhalefet dengesi ciddi bir şekilde bozulmuş sayılmaz.
Son bir soru.
Fetö, -geçmişte olduğu gibi- gelecekte iktidar ortağı olabilir mi?
Bunca darbe ve kumpas sabıkasından sonra herhangi bir siyasi özel ya da tüzel kişiliğin Fetö’yle yüz göz olacağını, teşrik-i mesai yapacağını zannetmiyorum.