‘Ilımlı İslam’a giriş yıllarımız

Osmanlı’nın Avrupa’da ortaya çıkan Protestanlık’tan haberdar olduğunu, onları kendisine Ortodokslardan ve Katoliklerden yakın gördüğünü ve desteklediğini hatırlıyorum.

Luther Osmanlı’nın Avrupa’da çok güçlü olduğu Kanuni döneminde ortaya çıktı.

Draç’taki Osmanlı Subaşısı Duka adlı bir Arnavut tüccarın hazırladığı raporu Kanuni’ye sunuyor.

“Hazret-i sultanım, iki ay mikdarı vardır ki Alaman taraflarından Fıra Martin Martin Lutru nam bir beğ kendünden bir din peyda edüp İspanya mel’ununun ayin-i batılasına muhalefet edüp 30 bin mikdarı asker cem edüp…”

Kanuni çevresindekilere Luther’in yaşını sormuş, 48 olduğunu öğrenince “Onun biraz daha genç olmasını isterdim. Yine de beni kendisine destekçi olarak bulacaktır” demiş.

Bizzat Luther değilse de Lutherciler Osmanlıdan destek istemişler. Bunu Luthercilere gönderilen cevabi bir nameden anlıyoruz.

“Flandre ve İspanya memleketlerinde Luteran mezhebi üzere olan begler ve beyzadeler ve sair Luteran mezhebi ayanı… Biz Cenab-ı Hakkın birliğine ve Muhammed Mustafa efendimizin hak peygamberliğine amme-i ehl-i İslam’la itimat ve itikadımız olup siz dahi puta tapmayıp kiliselerden putları ve suret ve nakusları reddedip Hak Teala birdir ve Hazreti İsa peygamber ve kuludur deyu itikad edip…. Papa denilen bi-din Halikını bir bilmeyip ve Hazret-i İsa aleyhisselama tanrılık isnat edip Halikın nice kullarını ol tarik-i dalalete sevk edip nice kanlar dökülmesine sebep olmağla, siz Papalığa kılıç çekip merhamet-i şahanemiz sizin tarafınıza masruf olup (…) Hala yüce asitanemiz kullarından Muharrem nam kulumuz ol tarafın dilini ve ahvalini bilir ve itimad olunur kulumuz olmağın irsal olundu….”

Uzatmayayım, Muharrem’in yanındaki evrakta yazılanları padişahın ağzından çıkmış kelimeler gibi kabullenmeleri tembihleniyor. Yanlış biriyle görüşmesinler diye “Merkum kulumuz Muharrem’in sağ memesi altında ve sol ayağının inciğinde yarası vardır” şeklinde ayrıntı da veriliyor.”

(Bu alıntılar Dr. Hüseyin Köftürcü’nün Tarih Okulu dergisinde yayımlanan Martin Luther ve Osmanlı devletiyle ilişkileri başlıklı makalesinden.)

Demek ki, devletlerin, güçleri ölçüsünde başka ülkelerdeki siyasi ve dini gelişmeleri yakından takip etmesinde, etkilemeye çalışmasında, bazılarını desteklemesinde çok da yadırganacak bir şey yok.

Yadırganacak bir şey yok demem bir tasvip anlamına gelmesin.

Onlar elinden geleni yapar; sen her sunulana sarılmayacaksın!

Joseph A. Massad’ın “Liberalizmde İslam” kitabında (Runik Kitap) dikkatimi ziyadesiyle çeken bahislerden biri Batı’nın, bilhassa İngiltere ve ABD’nin bizim dünyamıza olan dini ve siyasi ilgisi.

Daha eski tarihlerle ilgili bilgiler veriyor Massad. Onları kitaptan okumanızı tavsiye ederim. Ben daha yakın tarihlere dair bazı pasajlardan örnekler vermeyi tercih ediyorum.

“Eisenhower’in baş psikolojik savaş stratejisti Edward P. Lilly 1953 yılında “Din Faktörü” başlığı taşıyan bir bildiri kaleme aldı. ABD’nin Sovyetler’e karşı yürüttüğü savaşta dini kullanması gerektiğini ifade ediyordu. Sovyet tehdidine karşı koymak için gerekli ruhsal ve ahlaki kaynakları desteklemeye yönelik ABD politikasında bu bildirinin belirleyici bir rolü olacaktı. ABD dışişleri bakanlığı 1953 yılının Eylül ayında Princeton Üniversitesi’nde gerçekleşecek bir ”İslam Kültürü” toplantısı için seçkin Müslüman bilginlerden oluşan bir heyete ev sahipliği yaptı. Misafirler arasında Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in kıdemli üyesi olan Said Ramazan da vardı. O tarihten itibaren İslam ve Müslümanlar oldukça hızlı bir şekilde desteklenmeye başlanacaktı.”

“1957 yılının ocak ayında ABD Başkanı kendi adını taşıyan doktrinini (Eisenhower Doctrine) oldukça süslü bir konuşmayla ilan etti.”

“Ortadoğu üç büyük dinin doğum yeridir. Mekke ve Kudüs haritadaki yer adlarından biri değildir. Ruhun maddeye olan üstünlüğünü öğretecek dinleri sembolize etmektedirler. Ortadoğu’daki bu kutsal yerlerin ateist materyalizmi yücelten bir yönetime bırakılmasına göz yumulamaz.”

Güzel laflar. Ortalama bir sağcı ya da antikomünist böyle bir konuşmadan bugün bile hoşlanır.

O tarihler Türkiye’deki milliyetçi, mefkureci ve mukaddesatçı muhitlerde Amerikancılığın zuhur ettiği tarihlere denk geliyor sanki!

Yani ‘ılımlı İslam’a giriş dönemlerimize.

Massad, ABD’nin komünizme karşı İslam’ın desteklediği dönemle ilgili olarak Türkiye’yi incelememiş. Fakat İslam dünyasından başka misaller vermiş.

İnşallah haftaya devam ederiz.

YORUMLAR (59)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
59 Yorum