İhtilaflarını çok seviyorlarsa…
6’lı Masa’daki liderlerin ellerinde birlikte hazırladıkları ‘Anayasa Değişikliği Önerisi Mutabakat Metni’yle verdikleri resim şimdiye kadarkilerin en iyisiydi.
Güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde uzlaştılar, bir belge ortaya çıkardılar ve bu belgeyi desteklemekte kararlı olduklarını ilan ettiler.
Bunu içlerinde mevcut olan ihtilaf potansiyeline rağmen yaptılar.
Nedir ihtilaf potansiyeli?
Kaçış yok. Bir gün ortak Cumhurbaşkanı adaylarını tartışacaklar.
O gün, şimdiye kadar söylemekten içtinap ettikleri cümleleri söylemeleri gerekecek.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun seçilme ya da seçilememe ihtimalini konuşmasalar olmaz.
Seçilme ihtimali en yüksek adayın kim olabileceği konusunda fikir beyan etmeseler olmaz.
Her birinin beyan edeceği fikir arka planındaki tarz-ı siyaseti ifşa edecek.
“En iyi kim yönetir” sorusunun cevabı ile “Kim kazanır” sorusunun cevabı aynı olmayabilir.
Böyle bir ikilemin içinden çıkmayı başarmaları gerekecek.
Başaramazlarsa?
Başaramazlarsa uzlaştıkları konularda dayanışmalarını sürdürmeye çalışabilirler.
Fakat bu ikilemin içinden çıkmayı başaramamaları başka şeyleri de başaramamalarının başlangıcı olabilir.
Bir adayda uzlaşamamaları milletvekili seçimlerindeki dayanışmalarının ‘kalite’sini düşürebilir.
Buraya kadarı Cumhurbaşkanı adayını belirlemekle ilgili ihtilaf potansiyeli.
İktidara gelmeden önce ve geldikten sonra nasıl bir iş birliği yapacaklar?
Önceki gün resim verirken yaptıkları gibi yan yana, omuz omuza seçim kampanyasına girebilecekler mi?
Masadaki liderler Cumhurbaşkanı yardımcısı mı olacak bakan mı?
Henüz bir anayasa değişikliği yapılmamışken ‘fiili başbakanlık’ düzenine geçmeyi aklından geçiren var mı?
6’lı Masan’ın açıkladığı anayasa değişiklikleri kulağa hoş geliyor.
“Temel hak ve ödevler” yerine “Temel hak ve hürriyetler” ifadesinin tercih edilmesi bile idarenin ülkenin insanlarına bakışında esaslı bir değişikliği yansıtıyor.
“İnsanlık onuru dokunulmazdır ve anayasal düzenin temelidir.”
“Hürriyet esas, sınırlama istisnadır, tereddüt halinde yorum hürriyet lehine yapılır.”
Bunlar devletin vatandaşına verdiği hizmetin kalitesini yani vatandaşlık standardımızı yükseltecek ifadeler.
“Bir kişinin yanlışını hepimiz çekemeyiz.”
Çekmesek iyi olur tabii. Ama nasıl?
Kuvvetler ayrılığıyla. Karar verme süreçlerine daha çok unsurun katılmasıyla.
Kuvvetler ayrılığı şimdi de var diyebilirsiniz.
MHP, Vatan Partisi, akraba-i taallukat…
Benim bahsettiğim bu değil, anayasal kuvvetler ayrılığı.
“Yargı bağımsızlığı sağlanacak. HSK hakimler ve savcılar olarak ikiye ayrılacak. Savunma iddia makamıyla eşitlenecek.”
Savcı yargılamaz, karar da vermez. Kamu adına ‘sav’da bulunur, iddia eder.
Savunmanın işi de ‘sav’dır, iddiadır. Kararı hakimler verir.
Yani teklif tutarlı.
Meclisin hükümeti denetleme yetkisinin ihya edilmesi Meclis için iade-i itibar sayılır. Hatta herkese meclis araştırma komisyonunun davetine uyma mecburiyeti getirilmesi…
Bunlar iyi de…
Gerçekleşmesi teferruatlı bir prosedüre bağlı.
Vadesi uzun.
İnsanlar zihinlerinde daha az işlem yaparak algılayabildikleri vadesi çok uzak olmayan vaatleri benimsemeye daha yatkındır.
Yine de her bir partiden alanlarında uzman siyasetçilerin müşterek çalışmasıyla oluşturulan anayasa değişikliği önerisinin muhtemel ihtilafları teskin edecek bir ağırlık, bir kuvvet kazanıp kazanmayacağını sormak anlamlıdır.
Bu sorunun cevabı liderlerin ve parti kadrolarının anayasa değişikliği önerisinde ilan ettikleri hedefleri ne derece önemsediklerine bağlı.
İhtilaflarını çok seviyorlarsa hedeflerini unutsunlar.