Harp mi ediyoruz seçim mi yapıyoruz?

Ne biçim soru bu?

Aslında geçersiz olması, sorulmaması gereken bir soru. Seçim yapıyoruz nihayet. Oyumuzu

kullanacağız, başkaları da kullanacak, sonra milletin ekseriyetinin oyuna bağlı olarak bizi idare edenler değişecek ya da değişmeyecek.

Maalesef siyasi manzaramız bu sorunun sorulmasını normal hale getirdi.

Ağır ithamlar üzerinden ilerliyor siyasetin dili.

Terörist.

Vatan haini.

Bölücü, dinsiz, imansız.

Kim dinsiz imansız? Komşumuz mu? Okul arkadaşımız mı? İş arkadaşımız mı?

Benim her partiden tanışlarım, bilişlerim, komşularım, arkadaşlarım var. Şu parti bu parti diye saymayayım, siyasi yelpazenin tümünden.

Şimdi, memleketin selametini benim gördüğümden farklı bir istikamette görüyorlar diye gidip taşlamam mı gerekiyor komşularımı?

Unuttuk mu geleneğimizi? Neredeyse komşu komşuya varis olacaktı?

Benim bildiğim, hatırladığım, bazı acı, hüzünlü, utanılacak tarihi vakalar dışında, toplumun dahili veya harici bir kuvvet tarafından kışkırtıldığı vakalar dışında, kendi halimizdeyken gözetiyorduk biz komşuluğu, dostluğu, insanlığı.

Siyasetin ithamlarına kulak asmak bozuyor bizi.

Bölücü, hain, namussuz…

Yok mu memlekette bölücü hain?

Var.

Ama bir kitle, bir toplum, ya da toplumun bir kesimi değil.

Ayrıca, yargı var, polis var, jandarma var. Onlar bizi bu tehlikelerden korumakla görevli.

Yani, benim yolda izde gördüğüm ve beğenmediğim birini taşlamak gibi bir yükümlülüğüm yok.

Siyasetçi kendi menfaati için, kendi bekası için serbest atışa geçmiş olabilir. İleri geri savurabilir.

Böyle kirli bir dilden medet umabilir.

Yalan söyleyebilir.

Mazur mu?

Mazur değil.

Ama menfaati ona bunu mazur gösterir.

‘Şeytanın amellerini süslemesi’ gibi.

Allahu Teala razı olur mu bundan?

“Biz yapınca razı olur, başkası yapınca olmaz.”

Neden?

Allahu Teala ‘Adil’ değil mi?

Kullar gibi, adamına göre mi muamele yapıyor haşa!

“Biz Allah için mücadele ediyoruz.”

Emin misiniz? Cebiniz için değil, menfaatiniz için değil, götürmek için değil, sadece Allah için?

Ülkemiz bölünmesin, bir olalım, huzurlu olalım tamam.

Memleketi hainler ve vatanseverler diye dilinle ortadan ikiye bölünce zihninde de ikiye bölmüş olmaz mısın?

Böyle bir tasnif bölücülüğü daha müesses daha kalıcı hale getirmez mi?

Nefret dili yayıla yayıla, insanların zihnine işleye işleye memleketin karakterini bozmaz mı?

Diyelim birkaç kişi ya da birkaç yüz kişi bu dilden etkiledi rakip partinin seçim bürosunu taşladılar, mitingine saldırdılar.

Ne yapmak lazım?

“Arkadaşlar, yanlış, çirkin, ayıp, bize yakışmaz.”

Bir taraftan bunu söylersin. Ortamı yatıştırmaya çalışırsın.

Bir taraftan da failleri ararsın, bulursun, usulünce cezalandırırsın.

Başkaları yapmasın. Cezadan çekinsin.

Erzurum’daki saldırıların ardından (Tabii ki başka saldırıların ardından da) olması gereken buydu.
Böyle olmadı.

(Birkaç kişi yakalandı, serbest bırakıldı. Belki hukuki prosedür öyledir. O tarafına bir şey demiyorum.)

Fakat tuhaf bir şekilde -birkaçı müstesna- siyasiler, makam ve mevki sahibi insanlar saldırıları tasvip eden tivitler attılar, açıklamalar yaptılar.

Bazıları neredeyse failleri kahraman ilan edecek.

Memleketin selamet ve bekasına asıl tehdit budur.

Ayrıca, insanlar birbirine saldırınca mutlu olmak sağlıklı bir insan hali değildir.

YORUMLAR (53)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
53 Yorum