Günahımızdan mı tövbe ediyoruz sevabımızdan mı?

Doğru yerde mi duruyorduk Arap Baharı sırasında?

Bazı şeylerin doğruluğu, yanlışlığı sonradan anlaşılır.

Bir görüşe göre ABD menşeli bir çalışmaydı Arap Baharı.

Aslında bir değil, birçok görüşe göre.

Haklı mıydı bu görüşler?

Haklı olması lazım.

O günlerde yazmıştım, ‘BOP kokusu’ diye.

Buna rağmen gençlerin Arap meydanlarında söylediği özgürlük şarkıları hoşumuza gitti.

Katı, totaliter Arap rejimlerinden hoşlanmıyorduk. Mübarek, Kaddafi, Zeynel Abidin Bin Ali, Beşar Esat gitse yerlerine daha müşfik daha özgürlükçü siyasetçiler gelse fena mı olurdu?

Proje ABD menşeli ama menşeine rağmen değişim mevcut durumdan daha kötü hale getirmezdi bu ülkeleri.

Ben o günden beri “Bundan daha kötüsü olmaz” lafından sakınıyorum.

En kötü neyi tahayyül ediyorsanız, emin olun, ondan daha kötüsü mümkündür.

Sevindik evvela. Tunus’ta Gannuşi geldi, Mısır’da Mursi.

Libya’da da Kaddafi diktatörlüğü sona erdi.

Erdi de ne oldu?

O günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan durumdan memnundu.

Kahire’deki konuşmasında “Bundan sonra Ortadoğu’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyordu.

“Kardeşimiz Mursi” iktidara gelmişti.

Doğrusu biz de memnunduk.

Filistin için bir umut doğmamıştı belki ama Gazze eskisine nispetle biraz daha rahat nefes alabilirdi.

Esat da giderdi nasıl olsa.

Esat gitmedi. Mursi gitti.

Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan Sisi’yi destekliyordu.

Biz Mursi’yi destekliyorduk ama Mursi’yi ayakta tutacak paramız yoktu.

Ne diyorlar? İktisadi gücün kadar dış politika yaparsın. Fazlasını yapmaya kalkarsan ayazda kalırsın.

Mısır 100 milyonluk koca ülke. Bizim verebileceğimiz paralar Mısır’ın dişinin kovuğuna bile gitmez.

Ah o BAE! Sisi’yi desteklemeseydi belki Mursi direnebilirdi. 15 Temmuz’da Fetö’yü de onlar desteklemişti, öyle diyordu bizim siyasiler.

Sonra yeniden Ortadoğu’da her şey eskisi gibi oldu.

Eskisi gibi mi?

‘Keşke’ demek tasavvufta kerih görülür ama keşke ‘keşke’ demek zorunda kalmasaydık.

Maalesef eskisinden daha kötü.

Hangi Suriye iyi? Arap Baharından önceki Suriye mi şimdiki Suriye mi?

Arap Baharından önceki Libya mı, şimdiki Libya mı?

İtiraf etmemiz lazım. O yıllarda olmayacak hayallere kapılmışız.

Kendi halinde bir vatandaşın ben, olmayacak hayallere kapılabilirim.

Kapıldığım hayallerin maliyeti benimle sınırlıdır.

Devletin benim bilebileceğimden daha fazlasını bilmesi gerekirdi.

Önünü arkasını görebilmesi, alternatif senaryoları dikkate alması gerekirdi.

Göremedi.

Bugünlerde, bozuştuğumuz, haklarında etmedik laf bırakmadığımız siyasilerle görüşmenin yollarını arıyoruz.

BAE’nin emirlerini kucaklıyoruz.

Bir ara Cemal Kaşıkçı cinayetinden mesul tuttuğumuz veliaht Selman bin Abdülaziz’i kucaklıyoruz.

Mursi’yi öldürmekle itham ettiğimiz Sisi’yle hararetli pozlar veriyoruz.

Dengine getirirsek kendi halkına katliam yapmakla suçladığımız Beşar Esat’la da görüşmek istiyoruz.

İsrail?

Netanyahu ile arayı düzelttik sayılır.

Tövbekâr mı olduk?

Herkes, geçmişi an be an hatırlayarak muhasebesini yapsın.

Doğrularımızdan mı tevbe ediyoruz, yanlışlarımızdan mı?

Sevaplarımızdan mı günahlarımızdan mı?

Devlet için bugün yapılanlar daha akıllıca olabilir. Eğer öyleyse eskiden yaptıklarımız saçmaydı.

Tuhaf.

Hiç kimse muhasebe yapma ihtiyacı duymuyor.

Sanki “söktüler kariha yarımküresini yerinden/bir pusula koydular açtıkları boşluğa.” (İsmet Özel, Ils sont eux.)

Bütün ilkelerimiz gitti; bir tanesi kaldı.

Doğru diye bir şey yoktur. Doğru bizim yaptığımızdır.

YORUMLAR (33)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
33 Yorum