Elin oğlu adam yapıyor
Fıkıh, bir zihinsel faaliyettir. En yakın karşılığı ‘anlamak’tır. Bu ‘anlama’ ‘kavrama’yı da kapsayan bir anlamadır.
Biraz derinine inersen analizi, sentezi, kıyası, mantığı, akılla yapılacak başka bazı şeyleri de içeren bir kelime.
Başlangıçta bu kadardı.
Sonradan bir ‘ilim’e dönüştü.
Muhteşem bir ilim.
İsterseniz ‘bilim’ deyin.
Şüphesiz, her kelime sadece sesiyle bile size bir takım anlam farklılıkları ilham eder.
Ama fazla mutaassıp olmamıza gerek yok. İlim ve bilim kelimelerinin karşılıkları büyük oranda çakışır.
Sağlıklı bir zihin iki kelimenin de birbirine karşı eksikliklerini ve fazlalıklarını ayıklayabilecek donanıma sahiptir.
Fıkıh metinlerinin içinde dolaşırken hayran olursunuz.
Metotlar geliştirmişler, metotların mantığını inşa etmişler, usul vaz’etmişler.
Değişik değişik çizgiler çıkmış ortaya. Her biri kendi içinde tutarlı. (Kimi zaman kendi dışında tutarsız.)
Bin yıldan fazla bir süre Müslümanların sorunlarını çözmeye çalışmışlar.
Sonra?
Sonra susmuşlar.
Aslında tam susmamışlar. Ama konuşmaları sadra şifa olmamaya başlamış.
Yeni meselelere ya çözüm bulamamışlar ya da bulduklarını söyledikleri çözüm meseleyi çözmemiş.
Bazen mesele olarak karşılarına çıkarılan şeyi meseleden saymamışlar.
Yani tanımamışlar.
Ama hayat devam ediyor. İnsan ilişkileri karmaşıklaşıyor, hayat, işler, araçlar, alışverişler karmaşıklaşıyor.
İlim, sürekli gelişiyor, yeni meseleler icat ediyor.
İnsanın kâinat hakkındaki bilgisi artıyor.
İnsanın insan hakkındaki bilgisi artıyor.
Günümüz ‘fakih’i etrafındaki bütün perdeleri kapatarak, kendisini hayatın gerçeklerinden tecrit ederek nasıl hayatın gerçeklerine dair çözümler üretebilir?
Yok öyle bir imkân.
Ali Köse’nin kitabının (Dinin Geleceği, Nobel) Transhümanizmle ilgili bölümünü okurken bunları düşündüm.
Biz henüz “Sakız çiğnemek oruç bozar mı hocam” sualinin muhitinde dolaşıyoruz.
Tamam, abarttım, bunun biraz fazlasını da yapabiliyoruz.
Ama kafa karıştıracak hiçbir mevzua girmemeye çalışıyoruz.
Bir sürü meselenin etrafından dolaşmayı tercih ediyoruz. Bir bakıma kaçıyoruz.
Transhümanizm geldi, kapıya dayandı.
Şimdi ne yapacağız?
“Transhümanizm, bilim ve teknolojinin insanlığı hem fiziksel hem de sosyal açıdan çok daha üst seviyelere ulaştıracağına inanan bir düşünce sistemidir” diyor Prof. Dr. Ali Köse.
Kendi halinde bir cümle gibi duruyor bu cümle.
Biraz kurcaladığınız zaman o kadar da ‘kendi halinde’ olmadığı anlaşılıyor.
“İnsanların zihinleri yapay bir bellekte toplanarak ortak bir süper zekâ oluşturulacak.”
“Yapay zekâ vasıtasıyla insan beynine tıpkı bir bilgisayar gibi bilgi ve beceriler indirilebilecek.”
Bunlar da çok önemli değil.
Genlere müdahale edilebilecek. Bunu şimdiden yapmaya başladılar.
“2018 yılında Çinli biyofizikçi He Jiankui insanlık tarihinde bir ilk olan genetik tasarımlı ikiz bebekler Lulu ve Nana’nın doğumunu duyurdu. Jiankui Crispr teknolojisi kullanarak bu bebeklerde genetik HIV hastalığının önüne geçmeyi başardı ve iki bebek de sağlıklı genlerle dünyaya geldi.”
Jiankui bu işi başardığı için çalıştığı üniversiteden uzaklaştırılmış ve üç yıl hapis cezası almış.
Çocuklar büyüyormuş ama hiçbir şirket bu çocuklara sağlık sigortası yapmaya yanaşmıyormuş.
“Crispr 2010’larda genleri düzenleyen bir işlem iken 2020’lerde DNA dizilimine sentetik gen ekleyebilen, hatta yumurta ve sperm ihtiyacını ortadan kaldıracak şekilde kök hücreden sentetik embriyo üretebilen bir kapasiteye ulaştı. Bunun pratikteki karşılığı “İnsanı yeniden yaratmak ya da yeni insan yaratmaktı.”
Durumu amiyane bir lisanla toparlamak gerekirse elin oğlu adam yapıyor!
Arkamıza yaslanıp “Yapamazlar! Yapamayacaklar!” diye kendimizi sakinleştirebiliriz. “Yaparsalar dünyanın sonu gelir” de diyebiliriz.
Yaptıkları insan oruç tutmakla mükellef olacak mı olmayacak mı sorusu ile de meşgul olabiliriz.
Ya da dünya aldı başını gidiyor. Biz burada kaldık.
Ama bunların hiç birisi hiçbir sorunun cevabı değil.
Ali Hoca’nın kitabıyla ilgili daha yazacak çok şey var ama ben burada bitireyim.
Yazdıklarım bir tavsiye yerine geçiyorsa bu bana yeter.
Bu anlatılanlardan şöyle bir ders çıkarsak faydalı olabilir:
Bütün dinlerin mensuplarının, ulemanın, fukahanın işlerini daha çok ciddiye alması gerekiyor.