Ekonomiyi düzeltin aile kendisini korur
Birbirlerinin aileleriyle tanışırlar. Örfe göre bazı törensel işler yaparlar. Sözlenirler, nişanlanırlar.
Damadın eli ekmek tutuyordur. Belki gelin hanım da bir yerde çalışıyordur. Bir ev bulurlar. Ailelerinin de desteğiyle evin eşyalarını tamamlamaya çalışırlar.
Sonunda nikahlanırlar.
Gerçekten korunması, üzerinde titrenmesi gereken bir müessesedir aile.
Kim koruyacak?
Evvela kendileri koruyacak. Birbirlerini sevecekler, sayacaklar. Zor zamanlarda birbirlerine destek olacaklar.
Sonra yakınları, büyükleri koruyacak. İkide bir yeni kurulan ailenin işlerine burunlarını sokmayacaklar.
Aile bir sıkıntıya düştüğünde destek olmaya çalışacaklar.
Falan filan.
Devlet de korur mu aileyi?
Normal şartlarda devlete pek iş düşmez.
Ama normal olmayan zamanlarda, mesela aile içinde şiddetli bir ihtilaf, şiddetli bir geçimsizlik olduğu zaman bir tarafın zulüm görmemesi için devletin müdahalesine, gözetimine ihtiyaç olabilir.
Tabii ailenin korunması için önce ailenin vücuda gelmesi lazım. Yani aile diye bir müessesenin kurulmuş olması lazım.
İki genç, bir kızımız bir de oğlumuz, diyelim bir yuva kuracaklar.
Evi kaça tutacaklar?
Normal, içinde insan yaşayabilecek, depreme dayanıklı olduğu varsayılan küçük bir evin kirası on beş bin lira civarında.
İstanbul için söylüyorum. Taşrada daha ucuzu tabii ki bulunabilir.
Asgari ücret birkaç gün önce 11 bin 400 liraya çıktı.
Madde bir: Tek asgari ücretle bir yuva kuramazlar. Anca sokakta gezip köşedeki büfeden gazoz içerler!
Ama varsayalım işleri rast gitti ikisi de iş buldular ve iki tane asgari ücretleri var. Ay başında ellerine 22 bin 800 lira geçiyor.
Fena para değil gibi görünüyor. Birkaç yıl önce gerçekten öyleydi.
Ama şimdi?
Birlikte hesap edelim.
15 bin liralarını ev kirasına verdiler. Kaldı 7 bin 800 liraları.
Neredeyse bitti para!
Biner lira toplu taşımaya ödesinler.
Kaldı 5 bin 800.
Elektriğe, suya, doğalgaza, apartman aidatına bin üç yüz lira yazalım.
Kaldı 4 bin 500.
Öğle paydosunda birer çay birer simit yesinler mi?
Yesinler.
Kaldı 3 bin 500.
3 bin 500 lirayla ne yapsınlar?
Kızımız ve oğlumuz müsrif değiller, tutumlular. Kötü alışkanlıkları da yok. Dışarıda yemeğe, çay kahve içmeye çıkmazlar. Gezmezler, tozmazlar. Tatile hiç gitmezler. Giyinmezler, makyaj yapmazlar, bırak parfümü ellerine kolonya bile dökmezler.
Dökerler de dökmediklerini var sayalım!
Bir hafta yeter mi onlara 3 bin 500 lira?
Hadi 10 gün yetsin.
Geri kalan 20 günde ne yiyip ne içecekler?
Birkaç gün önce iki eski dostumla bu hesabı yaptık. Hiçbirimiz hesabı denkleştiremedik.
Sordum onlara.
Gençler yuva kurabilir mi bu şartlarda?
Kuramazlar dedi ikisi de.
Bugünlerde devlet büyüklerimiz aileyi korumak için anayasa değişikliği yapmaya hazırlanıyor.
Anayasaya bir yazı yazıp oturacaklar aşağı.
Yazıyı yazmanın bir maliyeti yok. Yaz gitsin.
Arada bir sürü de laf salatası yapma fırsatı bulursun.
LGBT falan filan.
Bir bakıma tersinden LGBT reklamı.
Biraz da sağa sola sataşırsın. Sen şöylesin, sen böylesin…
Sen nasılsın?
Tuzun kuru. Yediğin önünde, yemediğin arkanda.
Başkasının ailesi umurunda mı?
Olmayan, kurulamayan aileyi güya korumak için bedavadan bir sürü gürültü.
Zaten işin gürültüsündesin.
Ekonomiyi düzeltin, aile kendisini korur.