Din elden gitti mi yoksa?
Kendimi yokladım, Prof. Dr. Ali Köse’nin hiçbir kitabını okumamışım.
“Neden İslam’ı Seçiyorlar,” elime geçseydi okurdum. Şimdi, Ali Köse’nin yakınlarda basılan “Dinin Geleceği”ni (Nobel) okuduktan sonra rahatlıkla söyleyebilirim: Bilhassa Ali Köse tarafından yazıldığı için okurum.
“Doğal Afetler ve Din”i de aynı sebeple okurum.
“Kutsalın dönüşü?”
Dinin Geleceği’ni okuyunca Kutsalın Dönüşü’nü de okumuş gibi oldum.
Ali Köse Kutsalın Dönüşü’nde dinin 70’lerdeki, 80’lerdeki, 90’lardaki yükselişini ele almış ve yazmış.
Bunu hepimiz gözlemlemiştik. Sovyetlerin çözülüşüyle İslam, adeta küllerin altından yeniden doğmuştu.
Yeri gelmişken bir hatıramı nakledeyim.
2006 yılıydı, Kazan’da İslam Koleji’nde okuyan genç bir üniversite öğrencisiyle tanıştım. Adı Demir.
Babasının adı Bazarbay.
“Nerelisin?” diye sordum. “Sibiryalıyım abi” dedi.
Sibiryalı nasıl oluyor?
Stalin’in sürdüğü Türk ailelerden birine mensupmuş dedeleri. Sibirya’da, Kazan’dan bin beş yüz kilometre doğuda, küçük bir köyde iskân edilmişler.
Cami var mıydı köyde?
Varmış.
Peki cemaati var mı?
Sadece cuma günleri köylerinden dört adam Cuma saatinde camiye geliyorlarmış.
Dört adamdan biri Demir’in babası Bazarbay.
Namaz kılıyorlar mı?
Hayır, namaz kılmıyorlar, çünkü bilmiyorlar.
Camiye gelip orada bir saat kadar oturuyorlar. Sonra dağılıyorlar.
Köy halkı Müslüman. Ama Sovyet rejiminde din yavaş yavaş toplum hayatından çekiliyor. Bir bakıma sönüyor. Küllerin altında kalıyor.
Sonra, sadece cuma günleri camiye gelip üç arkadaşıyla caminin çatısı altında vakit geçirecek kadar Müslüman olan Bazarbay, Sovyet rejimi dağılınca, oğlunu Kazan’a ilahiyat okumaya gönderiyor.
İslam’ın küllerinden doğması gibi bir mevzu açılınca aklıma Demir’in hikayesi gelir.
Prof. Dr. Ali Köse “Kutsal’ın Dönüşü”nde bu gerçekliği ele almış.
“Bize göre 90’lı yıllar dinin yükseliş yıllarıydı. Sovyetler’de komünist rejim çökmüş, kapatılan kiliseler bir bir açılmıştı. Hatta komünist dönemde kapatılan Aziz Vladimir kilisesi tekrar açılmış ve bu durum “Aziz Vladimir Karl Marx’ı yendi” şeklinde esprili bir ifadeyle dillendirilmişti” diyor Ali Köse.
90’larda yapılan araştırmalarda da dinin yükselişi gözlemleniyordu.
“Gallup’un 1940’lardan beri araştırmalar yaptığı Amerika’da Tanrı inancı yüzde 90’ın altına düşmüyor; yüzde 75 ölümden sonraki hayata inanıyordu.”
Sadece Ali Köse değil, o yıllarda dinin yükselişte olduğunu düşünen. Peter Berger 1996’da Sekülerizmin Gerilemesi konulu, Rodney Stark da 1999’da “Toprağın Bol Olsun Sekülerleşme” başlıklı bir makale yayımlamış.
90’larda durum böyle. Şimdi nasıl?
2020: “Tanrıdan Vazgeçiş: Dinin Küresel Düşüşü,” 2021: “Dinin Ani Düşüşü.” (Ronald Inglehart.)
“Tüm bunlar ben yaşarken oldu” diyor Prof. Dr. Köse. “Artık 1990’lardaki gibi dinin yükselişini gösteren veriler yok elimizde. Çok farklı bir gidişat var. Tarihte ilk defa çok yemekten ölen insan sayısı gıdasızlıktan ölen insan sayısından fazla.”
Pew 2021 araştırmasına göre ABD’de “Son 10 yılda kendisini Hristiyan olarak görenler yüzde 75’ten yüzde 63’e geriledi. Haftada bir kiliseye gidenler yüzde 40’tan yüzde 25’e düştü. Herhangi bir dine bağlı olmadığını söyleyenler yüzde 16’dan yüzde 29’a yükseldi.”
“Kutsalın Dönüşü”nün yazarı Ali Köse de bugün, 2023’te ‘Dinin ani düşüşü’ adına da pekâlâ uygun düşen “Dinin Geleceği’ni yazdı.
Neden düşüyor din?
Ali Hoca daha çok batıda cereyan eden tartışmaların ana çizgilerini kitabına derç etmiş.
Batıda böyle. Bizde nasıl? Ateizm, deizm, yükseliyor mu? Dinde gerileme var mı?
“Dinin Geleceği” başlıklı bir kitapta bu soruların cevabını da ararsın.
Çünkü çokça tartışıyoruz, dindarlıkla ahlak arasındaki bağın gevşediğine, gençler arasında hatta İmam-Hatiplerde deizmin yayıldığına, insanların dindarların, bilhassa yönetici elitlerin ahlaka mugayir halleri, yolsuzlukları, kayırmacılıkları, adaletsizlikleri sebebiyle dinden uzaklaştığına dair tezler oldukça yaygın.
Hayır. Bizdeki durumu irdelememiş.
Ehil bir ilim adamı bunu da araştırsa iyi olur.
Din elden gidiyor mu? Gitti mi yoksa?
Ali Köse’nin anlatımı içinde harika alıntılar, altı çizilecek (nitekim tarafımdan çizilmiş) aklı olan herkesi düşünmeye sevk edecek pasajlar var.
Bu bir girizgahtı. ‘Dinin Geleceği’ne biraz daha çalışmamız gerekiyor.