Dijital dinden korkalım mı?
Biz dijital göçmenmişiz. Çocuklarımız yerliymiş.
Marc Prensky’nin tasnifi rencide edici olabilir. “Geldiniz, gidiyorsunuz” der gibi. Ama doğru söylüyor.
Prensky’yi okumadan önce bizim kuşağın misafir, yeni kuşakların ev sahibi olduklarını düşünüyordum. Hoş ben icat etmedim. Bir yerden kulağıma çalınmıştır.
Yine de terslik var.
Biz bu alemdeydik. Tamam evvel gideceğiz. Ama çocuklarımız biz buradayken geldi. Bizim ev sahibi olmamız daha mantıklı değil mi?
Değil. Sen gideceksin, onlar senden sonra biraz daha duracaklar.
Herkese isim takmışlar. X kuşağı (1965-79) Y kuşağı (80-99) Z kuşağı (2000-2015) Alfa kuşakları (2015’ten sonra. Beta’nın da ismini koymuşlar, 2025’te doğacakmış.)
Hala terslik var. (Bu sorgulamaya ‘Ramazan inadı’ diye ad takabilirsiniz. Bir çeşit zihin yalpalaması.)
Dijital teknolojiyi ‘göçmen’ dediğiniz kuşak icat etmedi mi? Yani eskiler, internetin çıkışından önce doğmuş olanlar.
İnternetin çıkışından sonra doğsalar nasıl icat edecekler!
Önce doğmuşlar, icat etmişler ama hala göçmenler.
Yerliler kim? 1980’den sonra doğanlar.
Bence onlar da eski kafa. 40 yaşını geçtiler. Asıl dijital yerliler 90’dan sonra doğanlar.
Prensky’nin kitabında ‘farklı deneyim şekillerinin farklı beyin yapılarına yol açtığı, beynin, sonradan öğrendiği bir dili ana dilden ayrı bir yere yerleştirdiği, yeni kuşakların dijital dilin içine doğdukları ve teknolojinin dilinin onların ana dilleri olduğu’ etraflıca anlatılıyor.
Ramazan mübarek günde nereden çıktı dijital yerliler, dijital göçmenler?
Muharrem Balcı sebep oldu. Balcı’nın makale grubuna ne zaman baksam beni meşgul edecek bir şey buluyorum.
Bugün de “Dijital Din”i buldum.
Hilal Gökbayrak ve Doç. Dr. Şevki Işıklı müştereken bir makale yazmışlar. (Dijital Din Teorisi: Dijital Din Geleneksel Dine Karşı.)
Baştan sona okudum. Bence iyi bir giriş makalesi.
Notlarına bakıp başka makalelere gittim. Daha gideceğim yerler var.
Makalenin içinde “Tek Tanrılı Dinlerde Dini İletişim Modeli” başlıklı bir şema gördüm.
“Gönderici-Kodlama (Tanrı Mesajı: Vahiy) – Kanal (Vahiy meleği, Cebrail) -Alıcı – Kod çözümü (Peygamber, dağıtıcı – Mesajın dağıtımı: Tebliğ (İnsanlar – Geri bildirim (İman ya da inkâr) -Mesajın yeniden üretilmesi (Vahyin kurumsallaşması kurumlar din adamları vaazlar) ve sonunda – Mesajın kaybedilmesi yüzünden doğru yoldan sapma.
Aslında doğru bu şema. Şu anda belki de şemanın son aşamasındayız.
Makalede anlatılanların bir kısmına aşinaydım.
‘Like’larla, ‘dislike’larla sevap kazanılan, mesela Suriyeli mahrum ve mazlum bir çocuğun altına gözü yaşlı bir emoji ekleyerek hayır hasenat yapılan bir din çeşidinden şikayetçiydim.
Bu, daha ileri gidebilir miydi?
Gidebilirdi.
Gitti de. Artık insanların Metaverse’te ‘avatar’ları var.
Avatar? Daha önce anlatmışımdır. Hintçe. Yüksek bir ruhun aşağı inmesi veya bir bedene hulul etmesi.
Metaverste toplantı yapabiliyorsun. Herkes kendi ‘avatar’ıyla toplantıya katılıyor.
Yarın birisi ‘avatar’ıyla hacca da gitmeye kalkar.
Zaten gelenekte var, hacca vekil gönderebiliyorsun.
Kıyas yapar adam, ‘avatar vekilden göndermekten evladır’ der.
Parasını da burada internet üzerinden bir hayır kurumuna verir. Al sana dijital din.
“Örneğin mobil cihazlardaki binlerce dini uygulamadan biri istenilen yer ve zamanda Katolik bir Hristiyanın uygulamayı yöneten Katolik bir rahibe günahlarını itiraf etme fırsatını sunan “Confession: A Roman Catholic App” isimli uygulamadır.”
“Dahası İsa’nın kendi facebook sayfası, Buddha’nın tweetleri ve Mekke’ye karşı dua etmenize veya Papa ile bağlantı kurmanıza yardımcı olabilecek sayısız dini mobil uygulamalar vardır.”
Ben de Muslim Pro diye bir şey kullanmıştım. Namaz vakitlerinde ezan okuyan bir uygulama. Bir gün Londra’da bir dükkanda başladı ezan okumaya. Etraftakilerin anlamasına fırsat vermeden kapattım.
Günahı başlarına, bu sitenin verilerini istihbarat örgütleriyle paylaştığına dair bir dedikodu duydum. Uygulamadan çıktım.
Bir dijital göçmen olarak, dijital dinle ilgili tartışmaların aşina olduğum kısmına aşinayım. Büyük bir sorun görmüyorum.
Sonuçta vicdanın var. İster gerçek dünyada ister dijital alemde numara yaparsan kendine yaparsın.
Buna rağmen şemada ve metnin şemayı izah eden kısmında gördüğüm kod çözücü, dekoder, distribütör gibi kelimelerden tedirgin oldum.
Fırsat bulursam biraz üzerinde çalışmak istiyorum.