Değişiklik başka değişim başka
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun CHP’de yapmaya çalıştığı şey bir çeşit ‘değişim’di aslında.
Nasıl bir değişim?
Sınırlı. Mevzii.
CHP ile ilgili toplumda yerleşmiş algıların, kanaatlerin bir kısmını gidermeye matuf.
Neydi o algılar?
Tamamen mesnetsiz şeyler değil.
CHP’nin ve CHP kamuoyunun toplumdaki dini tezahürlere karşı alerjik ve çoğu zaman asabi tutumu.
Nerede başörtüsü görse yüzünü buruşturan, kimin başında takke görse burun kıvıran, nerede bir Kur’an kursu talebesi görse canı sıkılan bir siyasi camia.
Bizim memleketin ortalama insanları kendisi Kur’an okuyamasa bile birilerinin Kur’an okumak için uğraşmasından memnun olur.
Bunları ve daha fazlasını gazete ve TV yöneticilerinin katıldığı bir yemekli toplantıda oturumun ilk sorusu olarak Kemal Bey’e yöneltmiştim.
Ne zaman?
Tam tarihini bilmiyorum. 2012 olabilir. O zamanlar Yeni Şafak’taydım.
Söz açılmışken anlatayım:
“Bir gazete yöneticisi olarak değil, bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak Türkiye’de iktidara alternatif, iktidar olma ihtimali olan bir partinin bulunmasını faydalı görüyorum. Öyle bir parti olursa Ak Parti de kendisine çeki düzen verir. Ak Parti yanlış yaptığı zaman vatandaş o alternatif partiye yönelir. Fakat CHP iktidara alternatif bir parti izlenimi vermiyor. Mesela milletin sempati duyduğu başörtüsü, dini eğitim, cami, Kur’an kursu gibi dini tezahürlere karşı alerjik bir tavır takınıyor.”
Uzun sürmüştü sorum. On dakika kadar. CHP’nin yeterince solcu bile olamadığını söylemiştim.
Hatta o akşam Erdoğan Aktaş (O zaman A Haber’deydi yanlış hatırlamıyorsam) “Yusuf Ziya Cömert soruyor: CHP ne zaman solcu olacak?” diye bir tivit atmıştı.
Hayır. Kılıçdaroğlu’nun zamanla yöneldiği ‘değişim’e bu sorunun bir katkısı olduğunu ima etmeye çalışmıyorum.
Ben CHP’nin halini görenlerden sadece biriydim. Başka görenler de olmuştur mutlaka.
Kılıçdaroğlu da bizzat görmüştür.
Ne yaptı mesela?
CHP’nin hatalarını itiraf etti. Özellikle başörtüsü yasağı konusundaki hatalarını.
Ama CHP öyle kuvvetli bir sabıka biriktirmişti ki bu konularda. Hafızalara öyle kazınmıştı ki CHP taassubu. Kılıçdaroğlu’nun çabalarının, itiraflarının, helalleşmelerinin etkisi sınırlı kaldı.
Biraz da geç kalmıştı Kılıçdaroğlu.
Yüz yılda biriken sabıka birkaç yılda nasıl silinsin?
Silinmediği anlaşılıyor.
Bugün siyasetin, özellikle de CHP’nin ihtiyaç duyduğu esaslı, kapsamlı bir değişimdir.
Türkiye’de siyaset değişti. Eski CHP’lilerin torunları şu anda Ak Parti’ye oy veriyor.
‘Sosyete’ yerinde duruyordur belki ama köyler, kasabalar öyle.
Çağ değişti.
Toplumun talepleri değişti.
Hatta karakteri değişti.
CHP’yi modifiye ederek, bir iki aksamını yenileyerek bir ‘değişim’ yapmış olmazsınız.
Sadece biraz ‘değişiklik’ yapmış olursunuz.
Felsefesini yenilemeniz lazım.
Toplumun ruhunu tazeleyecek bir vizyon inşa etmeniz lazım.
Belki tek bir kelimeyle yapabilirsiniz bunu, o kelimeyi bulmanız lazım.
O kelime ‘değişim’ değil, yanlış anlaşılmasın. Ama işitilince herkesin ‘işte bu değişim’ diyeceği kelime.
Yönetenleri değiştirseler ‘değişim’ yapmış olurlar mı?
Yönetenleri ya da personeli değiştirmek değildir değişimden kasıt.
Ama ‘değişim’ dediğimiz şeyi başardığınızda yönetenler de değişir muhtemelen.
İBB başkanı Ekrem İmamoğlu ‘değişim’ kelimesini sık kullanıyor.
Bunun bir ihtiyaç olduğunu tespit ediyor.
Doğru tespit.
Peki içeriği nedir bu ‘değişim’in?
Kapsamı nedir?
Felsefesi nedir?
Nasıl bir Türkiye vizyonu öneriyor?
Şu ana kadar buna dair bir şey duymadık.