Masalarda seçim konuşuluyor. En çok da İstanbul ve Ankara seçimleri.

Müdavimi olduğumuz mekanlarda gürültüden daima mustaribiz.

Seçim konuşuluyorsa gürültü biraz daha yükseliyor.

Zannediyorum iktidar insanların sesini yükseltiyor.

Şu andaki siyasi iktidarla ilgili söylemiyorum. Piyasada küçük küçük iktidarlar var.

Yüzde sıfır oy alan bir partinin iktidarına yakın hissediyorsanız o zaman da sesiniz yükselebiliyor.

Ses yükselince ister istemez haberdar oluyorsunuz.

“Ali Yerlikaya’yı yapacaklarmış İstanbul’a.”

“Adam daha yeni bakan oldu yapmaz Reis.”

“Tevfik Göksu?”

“İyi mücadeleci. Ama Reis yapar mı onu?”

“Deprem var abi, Murat Kurum’u yapsın.”

“Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan da konuşuluyormuş. Ama Selçuk Bayraktar hepsini geçiyormuş.”

Sesler yüksek ama bir tereddüt var. Bu isimler CHP’nin adayı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu geçebilir mi?

Ne olup bittiğini anlamak için etrafa bakındım.

İsimlerini yazmayayım, herkesin tanıdığı isimler; işin erbabı gördüğüm iyi nabız tutan arkadaşlarla konuştum.

Şunu da not edeyim.

Bunlardan bazıları Ak Parti’nin İstanbul’a görev süresi dolmadan İBB başkanlığından üzücü bir şekilde indirilen rahmetli Kadir Abi gibi bir aday bulması gerektiğini söylediler.

Bulunur mu bir Kadir Abi?

Esnaf tabiriyle, ‘mevcudu kalmadı.’

Ben, Mayıs seçimlerinin arkasından, 6’lı masanın kötü bir şekilde dağılmasını, muhalif seçmendeki umutsuzluğu da hesaba katarak İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarını Ak Parti’nin kazanmasına daha çok ihtimal veriyordum.

İyi Parti’nin ortaklıktan çıkması, Dem’in aday gösterme eğilimi İmamoğlu’nun kazanma şansını azaltıyordu.

Sahada durum öyle miydi gerçekten?

“Abi Ak Parti’nin anketlerinde bile İmamoğlu öndeymiş.”

Doğru mu acaba?

Açık mecralarda incelediğim anketlerin çoğunda İmamoğlu önde görünüyor.

Öyleyse, şimdiden İmamoğlu’nun İstanbul’da seçimi kazanacağını söyleyebilir miyiz?

Hayır, söyleyemeyiz. Çünkü bütün kartlar açılmadı.

Ak Parti’nin adayı belli değil.

Dem’in nasıl bir yol izleyeceği belli değil.

İyi Parti’nin İstanbul’da kimi aday göstereceği belli değil.

Ayrıca, İyi Parti yönetimi bu seçimde CHP’ye bir ceza kesmek istiyor.

Partinin tabanı da aynı cezayı kesmek ister mi?

Ak Parti’nin Millî Görüşçü tabanında Yeniden Refah’a oy verme isteğinin yaygınlaştığını görüyorum.

Öyleyse Fatih Erbakan’ın nasıl bir karar vereceği de önemli.

Seçim, aslında bir çeşit ticaret.

Sadece parti yöneticileri için değil; seçmen için de…

Parti yöneticileri aralarında ne alıp ne verdiklerini/vereceklerini kendileri belirler.

O pazarlıkların sonunda herkes vazifesini yapar.

Zinhar! Bizimkiler pazarlık yapmaz!

Yaparlar kardeşim, ben yapmayanını görmedim, seni bile masaya koyup satarlar.

Peki İmamoğlu’nun anketlerde önde çıkması ‘bağımsız yargı’mızı harekete geçirir mi?

İmamoğlu’na siyasi yasak getirmek İstanbul seçimleri için bir çözüm olarak düşünülebilir mi?

Geçen seçimde yargı marifetiyle seçimi iptal ettirmek bir çözüm olarak düşünülmüştü.

“Seçimi iptal etmeyin” diyenler hain ilan edildi ama sonuç Ak Parti için felaket oldu.

Bu yollar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zamanında adım adım geçtiği yollar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a siyasi yasak getirildiğinde vatandaş gidip Ali Müfit Gürtuna’ya oy vermişti.

Hem de Erdoğan’ın Gürtuna’ya kefil olmamasına rağmen.

Şöyle olabilir mesela.

İmamoğlu’na yasak getirilirse, halkın bir kısmının kafası bozulabilir ve İmamoğlu’nun yerine gelecek adaya oy verebilir.

Kafası bozulanların ne yapacağı belli olmuyor çünkü.

İmamoğlu mutlaka seçime girip İstanbul’u kazanmak ister.

Ya kaybetme ihtimali?

Şöyle diyebilir miyiz?

Siyasi yasaklılık, İmamoğlu için seçime girip kaybetmekten daha fiyakalı bir alternatif.

Bu konuşmalardan, soruşturmalardan şöyle bir neticeye vardım.

İmamoğlu benim düne kadar zannettiğimden daha şanslı.