Bayrama dair birkaç sual
Kasap, genellikle acemi kasap, hayvanın bacaklarını bağlıyor. Bağlayacak, devirecek.
Öyle bağlama, şuradan bağla!
Bir bacağı serbest kalsın. İpi eline dolama parmakların kopar vallaa!
Arkadan dolaştır kendine doğru çek.
Ulan olmadı, yakala, tut şuradan.
“Vekilin olayım mı?”
“Ol!”
Can damarını kesme, hayvan mundar olurmuş.
Kesmeyince canı çıkmıyor?
Çocukluğumdan beri, bir hayvanın kesilirken canının acıdığını ve bunun bir canlı için ağır bir şey olduğunu daima düşündüm. Hala da düşünüyorum.
Düşünüyorsun da ne yaptın?
Hiç.
Acıdım sadece.
Bu bir İlahi emir. Kitaplarda yeri var.
Ağır bir şey, ama izin verilmiş. Ben izah edemiyorsam da... Yerin ve göklerin Malik’i için bir şeyi kurban etmenin, O’na bir şey sunmanın anlamı vardır.
İçtenlikle. İhlasla.
(İhlas kelimesi ticarette de kullanıldı ama bugün karıştırmayalım orasını.)
Ne demek ihlas?
Başka hiçbir şey gölgelemeksizin, O’na tahsis etmek, başka bir amaç taşımamak. Riya, hesap kitap olmadan.
O halde, eğer gerçekten kurban kesiyorsam, doğru bir şey yapıyorsam... Kurbanın çektiği acı sebebiyle üzülsem de kesebilirim kurbanı.
Ama gerçekten öyleyse.
Kabil gibi değil, Habil gibi.
O halde, bazı önemli sorular sormalıyım kendi kendime.
Niye kurban kesiyorum?
Allahu Teala’ya yakınlaşmak için mi?
Lügate baktığım zaman ‘yakınlaşmak’ karşılığını görüyorum.
Öyleyse, yakınlaşmak diye izah etmeliyim.
Yakınlaşıyoruz, yakınlaşıyorsunuz, yakınlaşıyorlar.
Doğru mu söylüyorum?
Yani, kurban kesmemin sebebini anlatmak için kullandığım kelimeyle beni kurban kesmeye, bir hayvanı boğazlamaya sevk eden muharrik aynı mı?
Aynıysa, kurbanın başında neden o kadar ince ince et, yağ ve kemik hesapları yapıyorum?
Neden, bayram günü eş dost arasında havadan sudan konuşurken kurbanı kestiğimi belli edecek birkaç kelimeyi cümle arasına sıkıştırıyorum?
Bizimkinden 45 kilo et çıktı, Allah gabul itsin, kemiksiz, maşallah, mübarek hayvan!
Hangimiz mübarek, hayvan mı yoksa 7 kişinin her birine 45 kilo et veren hayvanı satın almayı başaran ben mi?
Et 45 kilo çıktıysa ben konuşmayayım, bizimkinden en fazla 20-25 kilo çıkmıştır.
Kurbanları canlıyken tokuşturmak, cansızken tokuşturmaktan daha eğlendirici olmaz mıydı?
Taze et yemek için kesmiş olabilir miyim kurbanı?
Tamam, şu bayram havasında, bunca tekbirler, bayram namazları, yani kurbanın telaşesi ve töreni hakim havaya. Ama içimde var mıdır birazcık da taze et hevesi?
Ya da komşularımın bana acıma hissiyle bakmalarına sebep olmamak için?
Yazık... Kesememiş.
Demezler yüzüne karşı, ama içlerinden geçirebilirler. Gıyabımda konuşabilirler. Biraz da prestij meselesi.
Aranızda kurban kesebilecek maddi imkana sahip olmayan var mı?
Ya da tanıyor musunuz böyle birini?
Böyle kaç kişi, kaç aile tanıyorsunuz?
Bu bir ölçüdür. Ne kadar tanıyorsan o kadar iyi.
Derin dondurucunuzda bayramdan sonraya kurban eti kalıyor mu?
Bu bayramdan sonraya mı?
Tabii ki bu bayramdan sonraya.
Ben geçen geçen senenin kurbanının eti bu senenin Kurban Bayramı’na kalıyor mu diye sordunuz zannetmiştim. Kalsa da az kalır diyecektim.
Kurbana mı yazık desem, sana mı yazık desem.
Biliyorum, zor ve can sıkıcı sorular bunlar.
Elbette, bani de ilzam ediyor.
Yani ümid ederim ama garanti edemem böyle sorulara doğru cevaplar verebildiğimi.
Yine de böyle sorular sormanın faydalı olduğunu düşünüyorum.
Hayatı böyle sorular sormadan geçirmenin bir sorun teşkil ettiğini düşünüyorum.
Büyük Bayram’dır Kurban Bayramı.
Mübarek olsun.