Sümela Manastırı için Atatürk’ün verdiği izin

88 yıl sonra ilk kez 2010’da izin verilen ve 15 Ağustos’ta tekrarlanan Trabzon Sümela Manastırı’ndaki bu yılki ayin itirazlara rağmen 10’uncu kez yapıldı.

Bu yıl Sümela’daki ayinin iptal edilmesi için ciddi bir kampanya yapıldı.

Kampanyaya en hızlı FETÖ avcılığı ve Mavi Vatan teorisyenliği sonrası terfi ve üstün hizmet madalyası alması beklenirken gelen sürpriz istifasından sonra emekliliğini “palikarya tehdidi” teorilerine adayan emekli amiral, git gide 50’ler Büyük Doğu dergisi retrospektif sergisine benzeyen Yeniden Refah Partisi ve anlaşılan seçim sonuçlarından çıkardığı ders milliyetçilikte en iyi olmak olan İYİ Parti de katıldı. Onlara, iktidardan daha vatansever olduklarını ispat vesilesi olarak neredeyse yok olmuş bir dini azınlığın iki saatlik ibadetine taş koymayı seçen başka yerli ve milli muhalifler de eklendi.

İYİ Parti Sözcüsü ve Yeniden Refahlı milletvekili ayin için 15 Ağustos’un yani Trabzon’un Fethi’nin yıldönümünün seçilmesinin tesadüf olmadığına dikkat çektiler.

Böylece Trabzon’un Fethi’nin intikamı mı alınıyordu?

Yine de birden bire büyük hassasiyet gösterdikleri Trabzon’un Fethi yazıp bir Google’a basmaları hassas bir davranış olurdu.

Eğer böyle yapsalardı; 1953’te 500’uncü yıldönümünde ilk kez fethi kutlanan İstanbul gibi, Trabzon’un fethinin de ilk kez 500’üncü yıldönümünde 1961’de kutlanmaya başlandığını, meşhur tarihçi İsmail Uzunçarşılı’ya referansla fethin yıldönümünün 1961’den 2023’e kadar 26 Ekim’de kutlandığını öğrenmiş olurlardı.

Geçen yıl bazı tarihçilerin tarihi vesikalarla itirazları üzerine Trabzon Valisi, Trabzon Fethi yıldönümünü değiştirdi ve 15 Ağustos yaptı. Bu yıl da fetih ilk kez 15 Ağustos’ta kutlandı.

Yani 2010 yılında Sümela’da ilk ayin 15 Ağustos’ta yapıldığında ve geçen yıl 9’uncu kez bu ayin yine aynı gün tekrarlandığında Trabzon’un fethinin yıldönümü 15 Ağustos değildi, 26 Ekim’di.

Peki, Sümela’daki ayin niye ısrarla 15 Ağustos’ta yapılıyor?

1500 yıllık bir ısrar bu.

Ortodoks Hristiyanlar ve diğer bütün Hristiyanlar, 6’ıncı yüzyıldan bu yana 15 Ağustos gününü "Meryem Ana'nın göğe yükseliş günü" olarak kutluyor. Hatta öncesinde 15 gün oruç tutuyorlar.

15 Ağustos’ta Meryem Ana’nın göğe yükselişinin kutlanacağı en iyi adreslerden biri de Sümela Manastırı.

Çünkü bu manastır MS. 386’da İsa’nın havarilerinden Aziz Luka’nın yaptığı az sayıdaki ikonadan biri olduğuna inanılan Meryem ile İsa’yı gösteren Panagia Atheniotissa’nın yüzü suyu hürmetine yapılmıştı.

basliksiz-1.jpg

Sophorinos ve Barnabas adındaki iki ermişin rüyasına giren Meryem Ana’nın tarifiyle kaçırılan ikonalar Trabzon’un ıssız ormanlarındaki bir mağarada bulunmuştu. O mağaranın üzerine de Meryem Ana Manastırı da denen Sümela Manastırı inşa edildi. Ve dünyanın her yerinden Hristiyanlar yüzlerce yıl boyunca bu ikonaya yüz sürmek için Sümela’ya tırmanıp hacı oldu. Daha sonra manastıra İsa’nın çarmıha gerildiği kutsal haçtan bir parça (rölik) da bağışlanarak kutsal emanetler zenginleşti.

1200’lerde Marco Polo’nın bile Çin’e giderken ve dönerken kullandığı Trabzon -Tebriz yolunun yaz güzergahı üzerinde yer alan Sümela Manastırı popüler bir hac merkezi haline gelmişti. Sümela’yı ziyaret için yılın en iyi zamanı da 15 Ağustos’tu.

Sümela Manastırı’nın 1600 yıllık tarihin 1920’lere kadar en mutlu ve kutsal günlerini Pontus üzerine çalışmalarıyla tanınan tarihçi Özhan Öztürk, şöyle anlatıyor:

“Trabzon ve civarında yaşayan Rumlar hatta Rusya’ya yerleşmiş olanlar bile yılda bir defa Ortodokslar ve Hristiyan âlemi için Meryem Ana’nın göğe yükseliş günü olması hasebiyle kutsal olarak kabul edilen 15 Ağustos günü Sümela manastırına gelerek mucizeler yarattığına inandıkları “Kutsal Bakire” ikonasını öperek, önünde dua etmekteydi. Bunun için “Meydan” da hazır bekleyen katır sürücüleriyle anlaşırlar ve 14 Ağustos günü şafak sökerken manastırda hazır bulunurlar, hastalıklarına derman ararlardı. Meryem Ana’dan şifa bekleyen Müslüman ziyaretçiler de manastırdan eksik olmazdı. Ziyaretçiler kendileri için hazırlanmış derme çatma barınaklarda ağırlanır, keşişler manastırın 15 katırıyla ziyaretçileri doyurmak için 2 hafta öncesinden Maçka ve Akçaabat’tan gıda malzemesi stoğu yaparlardı. Ayin devam ederken eğlenilmez, manastırın çanıyla ayinin bittiği ilan edilince horonlar edilir, tüccarlar bağırarak mallarını satmaya çalışır, ertesi gün 16 Ağustos’ta herkes dönüş hazırlıklarına başlardı.”

Anlaşılan hayatlarında ilk kez duydukları Trabzon Fethi için ortalığı ayağa kaldırmaya çalışanlar, Ankara’daki bazı bürokratları da bir süre etkilemiş, bu seneki ayine izin gecikmiş, ama araya giren siyasiler bürokratik bağnazlığı çözmüş ve birkaç saatlik ayine bu yıl da izin verilmiş.

İstanbul’un fethi gibi, Trabzon’un fethini de hiç kutlamamış olan Osmanlıların fetihten sonra koruyup kolladığı bir manastırda birkaç saat Tanrı’nın adının anılmasından endişeye kapılmak pek büyüklük işareti olmasa gerek.

Devlet Arşivleri sayfasına girip arama yaptığınızda bugünkü vatanseverlerde olmayan o özgüvenin izleri görülüyor.

II. Beyazıt, I. Selim, II. Selim, III. Murat (1574), I. İbrahim (1640), IV. Mehmet (1648), II. Süleyman (1687), II. Mustafa (1695) ve III. Ahmet (1704) Sümela Manastarı’nı korumak için fermanlar çıkarmış, Trabzon’daki şehzadeliği sırasaında Yavuz Sultan Selim manastıra 2 şamdan ile 10 adet el yazma kitap hediye etmiş. 1710’da III. Ahmet ve 1749’da I. Mahmut dönemlerinde duvarları onarılıp, fresklerinin yenilemişti.

1880 ve 1895 yıllarına ait evraklara göre Sümela Manastırı’nda yaşayan rahipler keçi sütünden yaptıkları özel tereyağlarını düzenli olarak padişaha hediye olarak sunmaktalardı.

basliksiz-2.jpg

Yine evraklardan dağın başındaki izbe manastırın devletin bilgisi sahilinde Patrikhane tarafından metropolit ve papazlar için bir sürgün yeri olarak kullanıldığı anlaşılıyor.

basliksiz-3.jpg

1920’lerde Rus işgali sırasında Rum çetelerin mesken tuttuğu manastır, 1923’de son papazlar da Lozan mübadelesiyle Yunanistan’a göç ederken bile iyi durumdaydı.

basliksiz-4.jpg

Ağustos 1923’de manastırdan göç eden son papazlar yolda başına bir şey gelmemesi ya da bir gün geri gelme ümidiyle Sümela’yı asırlar boyu bir hac merkezine çeviren üç kutsal emaneti, manastır yolu üzerindeki Aziz Barbara Şapeli’ne gömmüşlerdi:

basliksiz-5.jpg

“12 Havariden Lukas’ın resmettiğine inanılan Kutsal Meryem ikonası, haydutların saldırısı sonucu 640 yılında yağmalanan ve tahrip edilen Manastırın, 644 yılında yeniden inşasına öncülük ettiğine inanılan Aziz Christopher tarafından parşömen üzerine yazılmış olan İncil nüshası ve Komnenos Kralı III. Manuel tarafından Manastır’a bağışlanmış olan İsa’nın çarmıha gerildiği kutsal haç parçası (rölik)”

Mübadele sonrası başka kiliseler gibi Sümela da yıllarca define avcılarının yağmasının mağduru oldu.

1931 yılında olanı ise devletin resmi Sümela sayfasından okuyalım:

“1931 yılında Trabzon’dan göç etmiş olan Rumların ve Santi Metropoliti Polycarp’ın, dönemin Yunanistan başbakanı Eleftherios Venizelos’u Sümela’da kalmış olan kutsal eşyalar; “Lukas ikonası, haç parçası ve İncil nüshası” hakkında bilgilendirmesi üzerine; Venizelos mezkur kutsal eşyaların Yunanistan’a götürülmesini sağlayacağına söz verir. Sözünü tutan Venizelos, aynı yıl Başbakan İsmet İnönü ile bir buluşmasında bu durumu gündeme getirmiş ve eşyaların Yunanistan’a götürülmesi için izin istemiştir. İsmet İnönü Venizelos’un talebini olumlu karşılamış, Kurtuluş Savaşı dönemindeki faaliyetlerinden dolayı 1921 yılında Amasya İstiklal Mahkemesi tarafından gıyaben idama mahkum edilen 74 kişinin arasında bulunduğu için kendisi Türkiye’ye gelemeyen Trabzon eski Metropoliti Hırisantos, Sümela’nın keşişlerinden Ambrosios’u kutsal eşyaların gömüldükleri yerden alınarak Yunanistan’a götürülmesi ile görevlendirir. Ambrosios, 22 Ekim 1931 tarihinde Türkiye’ye gelmiş, Türk güvenlik güçlerinin denetiminde, kutsal eşyaları Aziz Barbara Şapeli’nde gömülü oldukları yerden çıkartarak Yunanistan’a götürmüştür. Kutsal eşyalar Atina Bennaki Müzesi’ne konularak yirmi yıl burada muhafaza edilmişler, daha sonra Karaferye’de inşa edilen “Yeni Sümela Manastırı”na konulmuşlardır.”

1931 yılında Venizelos’un Türkiye ve İsmet İnönü’nün Yunanistan ziyaretlerinde kararlaştırılan bu kazı izninin belgesi hala Cumhurbaşkanlığı Arşivleri’nde duruyor.

İznin altındaki imza Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e ait.

basliksiz-6.jpg

Eğer doğduğu Selanik Yunanistan’ın eline geçmiş, İstiklal Harbi’nde Yunan ordusuyla savaşmış Mustafa Kemal Paşa, Pontusçuluktan endişelenseydi hatta Yunan düşmanlığı yapsaydı onu suçlamazdık.

Ama Mustafa Kemal’in özgüven gösterdiği bir konuda, aşırı hassasiyet yapmak 2023 yılında başkalarına nasip oldu.

Ama tabii türlerinin tek örneği değiller.

Trabzonlu bir mübadil aileden gelen Drama Metropoliti Pavlos da Yunanistan’daki benzer milliyetçilerden çok çekmişti.

2019 yılında Gümülcine’deki Türkiye elçiliğinin 29 Ekim için düzenlediği resepsiyona katıldığında milliyetçiler ayağa kalkmıştı.

Yunan Çözümü (Elliniki Lisi) Partisi Başkanı ve Larisa milletvekili Kiriakos Velopulo, verdiği soru önergesinde “Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgal ettiğini, orada bulunan kiliseleri otele, depoya ve ahırlara dönüştürdüğünü bir Türk yetkilinin “Batı Trakya’nın gerçek sahibi biziz” dediğini hatırlatıp, Metropolit’in bu davette ne işi olduğunu” sormuştu.

Metropolit Pavlos ise 2010 yılında memleketi Trabzon’daki Sümela Manastırı’nda ibadet izni haberini alınca gözyaşlarına boğulduğu Türkiye ile iyi ilişkiler kurmakta ısrar etti.

2022 yılında 59 yaşında vefat ettiğinde mezarına Trabzonspor forması konacak kadar fanatik bir Trabzonspor taraftarıydı.

basliksiz-7.jpg

Bu yılki törende İmrozlu Patrik Bartholomeos, Trabzonlu Pavlos’tan bahsetti:

“Bugünkü dualarımızda, merhum Drama Metropoliti Pavlos da vardı Kendisinin, memleketi Trabzon'a olan sevgisi o kadar büyüktü ki, bu sevgiyi ve ilgiyi bize ve patrikhanemize de aşıladı. Merhum Metropolit Pavlos'un temelini attığı bu sevgiyi ise, siz kıymetli Trabzonluların bizlere olan alakası daha da büyüttü.”

Bartholomeos, ayin için izin veren yöneticilere de tekrar teşekkür etti.

Sümela tartışması gösterdi ki, 88 yıl sonra Sümela’daki anmaya 2010 yılında ilk kez izin veren AK Parti iktidarı, her ne kadar 2010 yılındaki demokrasi, insan hakları karnesinin hayli gerisine düşmüş olsa da milliyetçilik, yabancı düşmanlığı, azınlık hakları gibi konularda muhalefetten hala ileri bir yerde duruyor.

Muhalefetin de yerine sessizce oturmayla sonuçlanan bu aşırı ve gereksiz yükselmelerden çıkaracağı dersler var.

Ayinin üzerinden geçen 10 saatin ardından Trabzon hala Türkiye sınırları içerisinde, babaannesi hala Rumca konuşanların bile Kıpçak Türkü olduğuna emin olduğu Trabzon’da kimse Pontus hülyası kurmuyor, zaten Patrik ve papazlar da çoktan İstanbul’a döndüler.

Bir tek ayine katılan Trabzonspor’un Yunan futbolcuları şehirde kaldı. Trabzonlular da onlardan ve yılda bir kere bölgedeki turizmi canlandıran ayinden çok memnun görünüyor, bir mani çıkmazsa seneye yine bekliyorlar.

Bu arada Trabzon’un Fethi’ni de bu yıl ilk kez 15 Ağustos’ta kutlandı.

Onlar için daha fazla endişelenmenize gerek yok.

YORUMLAR (56)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
56 Yorum