50 yıl önce Filistin kamplarında...
“Kökleri Amerika ve Amerika’nın milyarder Yahudilerine dayanan İsrail Devleti, Ortadoğu’da vurucu kuvvet haline gelmiştir. Son yıllarda çok gelişen Arap milliyetçiliğinin, Anglo-Amerikan çıkarları için tehlike halinde gelişmesi, İsrail-Amerika birliğini perçinlemiştir.”
Paragraf 1967’de Arap devletleri ve İsrail arasındaki Altı Gün Savaşları sırasında Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı (TMGT) Merkez Yürütme Kurulu’nun Filisin’e destek bildirisinden…
O günkü TMGT, isminden anlaşıldığı gibi sağcıların değil, solcuların elindeydi.
Solcu öğrencilerin Filistin’e desteği ise bildiri yayınlanmaktan ibaret kalmadı.
9-10 Haziran 1969’da İstanbul’da öğrencilerle polis arasında meydana gelen olaylarda üniversiteler tatil edilmiş, aralarında Deniz Gezmiş’in de olduğu bazı öğrenciler hakkında arama kararları çıkarılmıştı.
Öğrenciler Filistin hareketinin Sovyetlere yakın Marksist kanadı olan Filistin’in Kurtuluşu İçin Demokratik Cephe örgütünün davetiyle Filistin’e gittiler.
Deniz Gezmiş, Yusuf Küpeli, Cihan Alptekin ilk giden öğrenciler arasındaydı.
FKDC’nin kamplarında kaldılar, gerilla eğitimi aldılar. Deniz Gezmiş ailesine Kuşadası’na gideceğini söyleyerek Filistin’e gitmişti.
1973 Yom Kipur Savaşı’nın hemen öncesinde bu kez Maocu Aydınlık hareketinden bir grup genç Arafat’ın liderliğini yaptığı El Fetih Kampları’nda eğitim görmek üzere Lübnan’a gittiler.
Önce Faik Bulut, ardından Bora Gözen, Ali Ergün, Hüseyin Tüysüz, Cengiz Çandar, Kerim Öztürk, Cafer Topçu, Ahmet Özdemir, Yücel Özbek, Ali Kiraz, Şükrü Öktü, Gürol İlban Lübnan’a gittiler.
Aslında amaçları Filistin’de savaşmak değildi. Orayı Avrupa’ya geçiş için kullanmaktı. Hedef Avrupa’ya geçmek ve Türkiyeli işçiler arasında sosyalist propaganda yapmaktı.
Fakat ertesi gün Avrupa’ya geçmek üzere FKÖ tarafından yerleştirildikleri kampı 21 Şubat 1973 gecesi İsrail ordusu bastı. Kampta Türk gençlerden başka kimse yoktu.
8 kişi hayatını kaybetti. İki kişi yaralı kurtuldu ve kaçtı. İsrail askerlerinin tutukladığı Faik Bulut ise 7 yıl 2 ay İsrail’de hapis kaldı.
Bu çok bilinen ve bugünlerde yeniden hatırlanan olayın ayrıntıları Oral Çalışlar’ın yeni kitabı İsyan Günleri 68’de anlatılıyor.
Gerçekten bu dönemi anlamak isteyenler için Çalışlar’ın sade üslubu ve taze hafızası çok açıklayıcı bir kitaba dönüşmüş.
Peki, 8 Türk gencini İsrail ordusu öldürünce Türkiye’nin tepkisi ne olmuştu?
Önce gençlerin kampta olduğu günler bölge Yom Kippur Savaşı’ba doğru gitmekteydi.
İsrail ordusu 115 sivili taşıyan bir Libya yolcu uçağını Mısır hava sahasında vurmuş, uçaktaki herkes hayatını kaybetmişti.
Türkiye’de ise hala iktidarda askeri cunta destekli hükümet vardı. İsrail elçisi Elrom iki yıl önce öldürülmüş, bir yıl önce Deniz Gezmişler idam edilmişti.
Yani silahlı sol örgütlerin mensuplarının anarşist eşkıya olarak adlandırıldığı zamanlardı.
İsrail kampın saldırı hazırlığı yapan gerilların etkisiz hale getirilmesi için basıldığını açıkladı.
Kampta sadece Türklerin olduğı ortaya çıkınca da bunun Filistinlilerin küresel terörizminin delili olduğunu söylediler.
Yani bildiğimiz İsrail açıklamalarını yaptılar.
Peki Türkiye Cumhuriyeti bir askeri kampta da olsalar, silaha ya da suça bulaşmamış 20’i yaşlardaki kendi vatandaşlarının öldürülmesi için ne yaptı?
Hiçbir şey.
Hatta hiçbir açıklama yapılmadı. Zaten iki yıl önceki suikast yüzünden mahcup olunan İsrail’i kızdıracak en ufak bir söz söylenmedi.
50 yıl önceki Türkiye ve bölge böyleydi .