Devşirmelere dâir
Hiç yazmadıysam herhalde beş kere yazmışımdır; ne soykırımdı ne de 20. yy.’nin ilki!
Voltaire’in Mukaddes Roma Cermen İmparatorluğu’na dâir o nefis römarkı gibi:
“Ne mukaddesdi ne Romalı ne Cermen ne de imparatorluk…”
Bir kere soykırım değildi, çünki ‘soykırım’ ancak 1948 yılında düşünülüp târîf edilmiş bir kavramdır. Yasalar ise mâkable şâmil değildir. İstisnâsı, geçmişdeki bir haksızlığı düzeltmek olabilir. Gerçi soykırım kavramı burada mâkable şâmil olmak üzere tasarlanmışdır ama sebebi Nazilerin 1933-45 arası Yahudi soyunu ortadan kaldırmak üzere uygulamaya koyup sonradan kapsamını adamakıllı genişletdikleri insanlık suçudur. Yâni işlenmiş fevkalâde ağır bir cürüm cezâsız kalmasın diye yaratılmışdır. Burada mevcud bir cürme adı konulmuşdur. Kaldı ki bir toplu imhâ hareketinin ‘soykırım’ olarak nitelenebilmesi için buna dâir bir yüksek mahkeme hükmü bulunması da şartdır ki burada böyle bir hüküm de yokdur.
***
Demek ki soykırım değil.
Fakat bilfarz öyle bile olsaydı 20. yy.’ın ilki değildi, zîrâ daha önce Almanların 1903-1907 arası üç milyona yakın Herrero Zencîsini, bağımsızlık istedikleri için katletmesi gelir. Ondan sonra ise İngilizlerin yine iki milyondan fazla Zulu Zencîsini imhâ etmeleri.
Ne âlâ memleket, değil mi?
Onlar peşînen yok etmek amacıyla bir halkın kökünü kazıdılar mı bu ya bir ‘te’dîb’ operasyonu oluyor ya da polisiye bir tedbir. Ama Türkler gerçekden sırf ‘tehcir’ (zorla hicret/göç ettirme) hareketi olarak bir operasyon başlatıp sonra yüzlerine gözlerine bulaştırınca soykırım!
Osmanlı Hükûmeti’nin Ermenileri bir soykırıma tâbî tutma planlarının kesinlikle olmadığına en kuvvetli delillerden biri de o tehcîr edilen Ermenilerin kendilerine yeni bir hayat kurabilmeleri için bütçeden bayağı yüklü mikdarların öngörülmüş olmasıdır.
***
Geçelim…
Şimdi durup dururken (Bayram değil, seyran değil; eniştem beni neden öpdü?) bu çiğnene çiğnene cılkı çıkmış sakızın tekrar servise sokulması aceb nedendir?
Sakın tam Türkiye-AB ilişkileri yeni ve beklenmedik bir ivme kazanmaya başlamışken bir tekere çomak sokma hamlesi olmasın?
Öyle ya, ortada herhangi bir aktüel gelişme de yokken…
Üstüne üstlük Fransızlar, Ruslar, İngilizler, şunlar bunlar bu 101 senelik meseleyi süsleyip püsleyip sahneye itelemeyi akkıllarının ucundan bile geçirmezken…
Ha, bir de şu Cem Özdemir…
Sevâbına onu da îzâh edeyim:
Cem Özdemir bir “Alaman devşirmesi”dir…
***
Bu tür devşirmelerin bir kısmı (muhakkak ki hepsi değil!) yeni efendilerine sadâkatlerini ısbât için eski gruplarına karşı bâhusus edebsizce davranmayı bir taktik olarak kullanırlar. Maksad “Görüyor musunuz; nasıl kendimi helâk edercesine vuruşuyorum?” mesajı vermekdir.
Fakat bütün devşirmelerin bu tür karakter kusurlarıyla mâlûl oldukları da elbet söylenemez.
Meselâ Büyük Sokollu Mehmed Paşa’nın böyle bir insan olmadığını biliyoruz.
Ama benimki de laf yâni…
Ölümsüz Mehmed Paşa Sokoloviç ile Cem Özdemir’i aynı metin içinde ele almak…
Yazıklaar olsun bana!