Zihnimizi farklı ışıklara açmak
Öteden beri yazı ve kitaplarıma gelen okur tepkilerine değer veririm, onlar üzerinden toplumsal zihniyet haritamızı okumaya çalışırım.
Bazı tepkiler olumludur, bazıları bana gözümden kaçmış bilgileri gösterir, memnun olurum tabii.
Bazı tepkiler şu veya bu yönde partizandır, yani yazılarda “bizim taraf”a mutlak destek, “karşı taraf”a mutlak kötüleme beklerler. İlkeler, veriler, bulgular ve hayatın deneyimleri değil, “bizden yana” olup olmamak önemlidir.
Halbuki gelişmiş toplum olmanın yolu zihnimizde yeni ışıklara, yeni verilere, yeni bilgilere pencereler açmaktır.
Verilere göre düşünmek
Şimdi, bilimsel yayın sayısında İran’ın bizi geçtiğini gösteren yazım üzerine gelen şu yoruma bakalım:
“Şu an Türkiye’yi Demirel ya da Ecevit yönetiyor olsa idi, Akyol bu makaleyi nasıl yazardı? Her halde ülkenin enerjide, ulaşımda, savunma sanayiinde, sağlıkta, eğitimde, ihracaatta, geldiği konumu yere göğe koyamazdı…”
Sanki ortada rakamlar yok da ben o yazıyı AK Parti’ye karşıtlık olsun diye yazdım; Demirel veya Ecevit dönemi olsaymış, onları yere göre koyamazmışım.
Halbuki eleştirinin böyle siyasi önyargıya değil, bilimsel yayın sayılarına ilişkin veriler üzerinden yapılması gerekirdi, değil mi?
Kaldı ki, benim “Bilim ve Yanılgı” adlı kitabımın 1997’deki ilk baskısında üniversitelerimizin 1980’lere kadar aşırı politizasyon, hizipçilik ve dünyaya kapalılık gibi hastalıklar yüzünden çöktüğünü yine rakamlarla yazmıştım.
Amacım Demirel ve Ecevit’i kötülemek değil, “olgu”yu analiz etmekti.
Aynı kitabın 2010’daki genişletilmiş baskısında, Türkiye’nin dünyada da “bilimde yükselen ülkeler” arasında görüldüğünü yazmıştım: 1980’den itibaren üniversitelerimiz toparlanmış, yayın sayısında İran’ın önüne geçmişti.
O zamanki bu gerçeği de AK Parti’yi övmek için değil, yine analiz için yazmıştım.
‘Bizden-sizden’ sorunu
Bir okurum da “seksen yıllık Kemalist tahribatı unutmayın” diyordu; Türkiye bu yüzden 2010’dan itibaren İran’ın gerisinde kalmış imiş…
Ama Türkiye’nin kabaca 1990’lı yıllarda ve 2000’lerin ilk yıllarında “bilimde yükselen ülkeler” arasında yer almasına ne diyeceğiz?!
O zaman İran’ın artan performansına da dikkat çekmiştim. İşte bugün İran indekse giren bilimsel yayınlarda bizim önümüzdedir. Bu, üniversitelerin performansı konusunda göstergelerden biridir.
Şubat 2017’de çıkan genişletilmiş 6. baskısında ise, yine rakamlar vererek, Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’ten alıntılar yaparak Türkiye’nin ekonomide de performans kaybına dikkat çektim. Amacım AK Partiyi kötülemek değil, iktisatçıların bugün haklı çıkmış bulunan uyarılarını paylaşmaktı.
Bazılarımız olaylara “bizden-sizden” gözlüğüyle bakabilir ama bazılarımızın da bunun dışına çıkarak verilerle, bulgularla, analizlerle düşünmesi gerekmiyor mu?
Kamuda, hatta yargıda bile liyakat yerine öteden beri “bizden” kıstasının geçerli olmasının maliyetini hiç araştırdık mı?
Tarihe bile somut olgular üzerinden araştırarak bakmak yerine, “Ulu Önder” ve “Ulu Hakan” kutuplaşmasıyla bakıyoruz!
Türkiye’nin beka davasının en önemli konularından biri olan eğitim ve üniversite sorunlarımızı soğukkanlılıkla tahlil edemiyoruz.
Eğitim beka sorunudur
Sorunlara, olgulara, olumlu ve olumsuz gelişmelere ideolojik ve siyasi tarafgirlikle mi, yoksa somut verileri araştırarak analitik zihniyetle mi bakacağız?
Temel zihniyet sorunumuz budur.
İlahiyatçı Emin Işık’ın yeni çıkan “Çağdaş bir Dervişin Dünyası” adlı kitabında, merhum Nurettin Topçu hocamızın şu sözlerinin altını çizdim:
“İlim zihniyetine sahip olmadan ilim yapılamaz. Aksi takdirde söylenenler ve yazılanlar safsatadan ibaret kalır. İlim zihniyeti olaylara tarafsız ve objektif birer gözle bakmayı gerektirir.” (Dergah Yay. s. 127)
Verilerin araştırılmasına dayalı analitik düşünce açısından bakmadığımız takdirde, ideolojimizin ne olduğu çok da önemli değildir; toplumsal kaliteyi düşürürüz elbirliğiyle.
Demokrasilerde elbette geniş ‘taraftar’ kitleler olacak; bunlar bir ölçüde partilerin ve rejimin istikrarını sağlar. Fakat parti bağımlığı olmadan, verilerle, bulgularla düşünen ve hareket eden geniş bir orta sınıf da olmalıdır ki, demokrasi siyasi kabileler savaşına dönmesin.