Yine Şehir Üniversitesi
Şehir Üniversitesi’nin dünkü açıklaması, Cumhurbaşkanı’nın “bunlar Halk Bankası’nı dolandırmaya kalkıyorlar” şeklindeki beyanına cevap niteliğindeydi.
Üniversite, belgeler eklediği açıklamasında üç hususu vurgulanıyor:
. Yapılan işlem kanuna uygundur.
Zaten kanuna uygun değilse baştan itibaren gerekli dikkati göstermediği için Halk Bank’ın ve de Davutoğlu’nun parti kurma girişimine kadar susan bütün yetkili makamların sorumlu olması gerekir... . Bankadan alınan kredi tamamen kampüs için harcanmıştır.
Özel çıkar sağlandığına dair bankanın bile bir iddiası yok zaten.
. Üniversite borçlarını ödeme kapasitesine sahiptir, borçların silinmesi veya kamuya yüklenmesi yolunda hiçbir talebi de olmamıştır.
‘Ödeme kapasitesi’nin olup olmadığını, tarafsız bilirkişilerin incelemesi gerekirdi. Halbuki banka kendi bilirkişisiyle buna karar vermiştir.
Üniversite’nin savunması böyle…
KANUN NE DİYOR?
Elbette İşlemlerde usul hataları, hatta daha ileri kusurlar olabilir. Üniversite tamamen haklı da olabilir.
Cumhurbaşkanı her ne kadar “dolandırmaya kalkıyorlar” demişse de savcılığa intikal etmiş herhangi bir suç “dolandırıcılık” şüphesi en azından şimdiye kadar yoktur. Zaten dolandırıcılık suçunun oluşması için “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar” sağlamış olmak lazımdır. (Madde 157)
Hangi hile? Yılların Halk Bankası mı aldatılmış? Eksperleri yok muymuş? Kim yarar sağlamış?..
Kaldı ki arazi devri “eğitim öğretim hizmetlerinde kamu yararı çerçevesinde kullanılma” şartıyla yapılmış ve bu şart tapuya da kaydedilmiş. Bunun dışında bir yerlere para harcandığına dair bir iddia bile yok.
Ortada kanuni tanımla bir “dolandırıcılık” gözükmüyor.
Tabii ki bilmediğimiz hatalar, kusurlar olabilir.
Kamuoyu önünde güçlü sesle ve medya kampanyasıyla tek taraflı olarak suçlamak yerine, tarafsız bir uzman heyete incelettirmek daha doğru olmaz mı?
KİM ARAŞTIRSIN?
Üstelik meselenin siyasi bir tartışma konusu haline gelmiş olması da böyle bir incelemeyi gerektiriyor.
Bunu kim yapabilir?
En doğrusu, Davutoğlu’nun önerdiği gibi Meclis’in kapsamlı bir soruşturma açmasıdır.
Niye yargı değil?
İddia sahipleri yargıya bir suç duyurusunda bulunmadığı gibi, yargı bağımsızlığıyla ilgili sorunlar yüzünden de kamuoyu tatmin olmayacaktır.
Halbuki Meclis eğer bir Soruşturma Komisyonu kurarsa, orada bütün partiler bulunacağı için soruşturmanın daha bir objektif olması beklenir. En azından komisyonda bir grup bir şeylerin üstünü örtmek isterse, komisyondaki diğer partiler kamuoyunu aydınlatabilecektir.
Görülüyor ki, Şehir Üniversitesi tartışması da döndü dolaştı, yine Türkiye’de sistemin şeffaflığı, denetlenebilirliği, yolsuzlukla mücadele ilkeleri gibi konulara geldi, takıldı.
Bu konularda Türkiye’nin notu maalesef iyi değil.
Avrupa Konseyi’nin Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) adlı kurumunun raporlarında Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele yasalarını çıkarmayı ağırdan aldığı belirtiliyor.
ŞEFFAF HUKUK DEVLETİ
GRECO Başkanı Marin Marcelo “hiçbir ülke yolsuzluktan muaf değildir. Yolsuzluk endeksinde notu düşük olan tüm ülkeler bu konuda daha somut adımlar atması için uyarılıyor” diyor. Öteden beri uyarılan ülkelerden biri Türkiye’dir. Son raporda da “yolsuzluğun önlenmesine ilişkin GRECO tavsiyelerini Portekiz ile birlikte en az uygulayan ülkelerden biri olduğuna dikkat çekiliyor.” (25 Haziran 2019)
Türkiye’yi AK Parti 2004 yılında GRECO’ya üye yapmıştı. “3 Y” (Yolsuzluk, Yokluk, Yasaklar) ile mücadele vaadiyle iktidara gelen AK Parti ilk yıllarında başarılı bir performans göstermiş ama sonra duraklamıştı.
Öyle ki, Avrupa Birliği’nin “vize serbestisi” için koyduğu şartlardan biri bu yasaların çıkarılmasıdır!
2015 yılında, Davutoğlu hükümetinin programında bu konuya ver verilmişti. Ali Babacan GRECO ilkelerine uygun kanun metinleri hazırlamıştı.
Mehmet Şimşek de destekliyordu.
Fakat bütün bunlar orada kaldı. Sonraki hükümet programlarında bu bölüm yoktu.
Ama şimdi bu isimler suçlanıyor!
Avrupa Birliği hala hükümeti uyarıyor: “Vize serbestisi için gereken yolsuzluklarla mücadele ve şeffaflık yasalarını çıkarın!”
Evet sistem meselesi. Denetlenebilir, dengelenebilir, hesap veren, şeffaf kurumlarıyla modern hukuk devleti…