Vatan tehlikede... mi?
Fakülte mezuniyetlerinde “Yıllık” adıyLa albümler çıkarılması güzel bir adettir. Dönem arkadaşlarının fotoğrafları konulur, hakkında bir şeyler yazılır. İstanbul Hukuk Fakültesi’nden mezun olduğumuzda da arkadaşlar böyle bir yıllık hazırlamıştı. Çok kısa birkaç beyitle şiir de koyuyorlardı
Ben Mehmet Akif’in şu beytini koydurmuştum:
Nasıl tahammül eder hür olan esaretine
Kör olsun ağlamayan ey vatan felaketine
İçimizde gürül gürül akan bir telaş vardı: Vatanımız, milli ve dini değerlerimiz tehlikede…
Ama Akif o şiirleri Balkan Harbi’nde tüm Rumeli’yi kaybettiğimiz zaman yazmıştı… Biz ise hâla vatanın tehlikede olduğu duygusunu yaşıyorduk, büyük Akif İstiklal Marşı’nı yazmamış gibi!
KAVGALI YILLAR
Solcu arkadaşlarımıza göre ise cumhuriyet ve devrimler tehlikedeydi. Marksist hareketler başlayınca biz komünizme karşı, solcu arkadaşlar emperyalizme karşı “vatanı kurtarma” telaşıyla hareket etmeye başladık.
Kendimize biz “vatansever”, onlar “yurtsever” diyordu.
Benim kuşağım mezun olduktan sonra maalesef silahlı hareketler başladı. Gerilla kitapları, bomba yapımını anlatan kitaplar sokaklarda satılıyordu!
“Devrim yolunda” ve “Dava yolunda” gencecik bedenler toprağa düştü. Cenazeleri ideolojik gösterilerle, yeni ölüm yeminleriyle kaldırıldı.
En vahimi yargı da polis de bölünmüştü…
Bu anlattığım 1970’li yıllar… 27 Mayıs’ın “devrim” adına hukuki meşruiyeti tahrip etmesinin zehirli meyveleriyle bir cinnet hali yaşanırken, politikacıların amansız güç kavgası da sürüp gidiyordu.
Sonunda 12 Eylül darbesi geldi, herkesin üstünden silindir gibi geçti…
Bugün bakıyoruz ki, dünyanın hızıyla ölçtüğümüzde bir arpa boyu yol almışız…
1960 yılında Türkiye’de fert başına gelir 191 dolar, Güney Kore’de 64 dolardı! (Prof. Yüksel Ülken, 20. Yüzyılda Dünya Ekonomisi, s.301)
Bugün Güney Kore 35 bin dolar, Türkiye 10.000 dolardır!
SİYASİ ERGENLİK
Geçen 60 yılda nerelerde yanlışlar yaptık diye milletçe bir muhasebe çıkarmamız gerekmiyor mu?
Bu telaşlar ve ateşli nutuklar yüzünden siyaset ve fikir hayatımız bir türlü ergence davranışlardan çıkıp olgunluğa ulaşmıyor. “Rasyonel zemin”e yerleşemiyoruz.
Hâiâ “elden gidiyor” telaşlarıyla davranıyoruz.
Ezanın susturulması, bayrağın indirilmesi mümkünmüş gibi, böyle bir tehlike varmış gibi siyaset meydanlarında hâlâ “ezan susmaz, bayrak inmez” sloganları… Hâlâ “camilerimizi ahır yaptılar” söylemleri…
Hâlâ hilafet tehlikesi telaşı… Birkaç marjinal cemaat dışında ne toplum ne kamu böyle bir hayale kapılabilir. Hilafet’in kudsiyeti de yoktur. Siyasi bir kurumdur, tarihte de ilk 30 seneden sonra saltanata dönüşmüştür.
Atatürk’ün “Bursa Nutku” eğer gerçek ise, sadece tarihsel bir metindir, bir hukuk devletinde esin kaynağı olamaz.
Netice; ne yüzyılda bir Japonya, ne elli yılda bir Güney Kore olabildik! Yunanistan’ın seviyesine bile çıkamadık. Utanmalıyız!
21. YÜZYILDAYIZ!
Asıl telaşlanmamız gereken, sanayi devrimini kaçırdığımız gibi “yapay zeka” devrimini kaçırma tehlikesidir. “Yapay zeka” devrimini ülkemizde gerçekleştirecek kıratta üniversite, laboratuvar, araştırma enstitüleri, yüksek donanımlı şirketler, en mühimi de modern bilim zihniyeti?
O telaşlar bu insan tipini yetiştirmez, yetiştirmiyor.
Merhum Ağabeyim ve hocam Erol Güngör’ün şu sözleri, herkese fevkalade değerli bir uyarıdır:
“Lisedeki milliyetçilik anlayışımla şimdiki arasında büyük bir fark vardır. Bir ilim disiplininden geçmiş olmak, yaş ve tecrübe, bilgi ve özellikle Batı ile temas insanı büyük ölçüde değiştiriyor.” (Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Ötüken, s. 474)
Milliyetçilik bir milletleşme, uluslaşma, milli entegrasyon düşüncesi olduğu halde, kalabalıkların ergen duygularına hitap eden, onu bunu “iç düşman, hain” diye damgalayarak kutuplaşmayı körükleyen davranışlar… Devrimci ergenliklerin telaşlı çağrıları… Sürekli kutuplaşma…
Yetmez mi artık!.. 21 yüzyıldayız ve hala “orta gelir tuzağı”nda debelenip duruyoruz.
Hayır, vatan tehlikede değil… Vatanın yüz yıldır çözemediğimiz sorunları var. Bunların çözüm yolu siyasi olgunluk, anlayış, bilim zihniyeti ve hukukun üstünlüğüdür.
Ezan ve bayrak o zaman daha yükseklere çıkar, muasır medeniyete de o zaman ulaşırız.