‘Traktör’ tartışması
Ak Partili Leyla Şahin “traktör” konuşmasıyla gündeme geldi. Sayın Şahin’i eleştirecek olsam, insan hakları ihlalleri karsısındaki duyarsızlığı için eleştiririm. Çünkü devlet eliyle mağdur edilmeyi yaşamış bir isim…
Bugün sayın Şahin devlet eliyle icra edilen hak ihlalleri karşısında duyarsız.
Şahin’in Türkiye’de traktör üretiminin Ak Parti zamanında başladığını söylemesi toplumumuzda yaygın “tarih anlayışı” bakımından son derecede önemli bir zihniyeti yansıtıyor. Benim üzerinde durmak istediğim konu, sağda ve solda bütün “biz”lerde görülen bu sorundur: “Biz”i ululaştırmak, “siz”i kötülemek…
Ak Parti iktidarı, eski inkılapçılar gibi, kendilerinden önceki tarihi kötülemek, kendi dönemlerindeki yanlışları örtmek şeklindeki tarihsel zihniyet hastalığımızı devam ettiriyor, hem de keskinleştirerek.
OSMANLI VE CUMHURİYET
Muhafazakarlar, Abdülhamid zamanında Türkiye’de kibrit yapılmadığını, kibritin ithal edildiğini önemserler mi, bilmiyorum. Avrupa sanayi devriminin zirvesinde, tren, otomobil, motorlu gemi, tank yapıyor. Biz kibriti bile ithal ediyoruz!
Türkiye’de modern maliyenin kurucusu merhum Maliye Nazırı Cavit Bey, 6 Temmuz 1914 günü, Meclis’te bütçe sunumu yaparken Osmanlı devletinin ithalatı hakkında rakamlar vermişti. Birkaç kalemi buraya alıyorum:
Kibrit ithalatı: 4 milyon kilo, 200 bin lira.
Şeker İthalatı: 152 bin ton, 2.8 milyon lira.
Sigara kâğıdı ithalatı: 9.8 ton, 118 bin lira.
Türkiye’de bu fabrikaların hepsini Cumhuriyet kurdu… Buna bez fabrikalarını da eklemeliyiz. “Üç beyaz” yani un, şeker ve bez, erken Cumhuriyet’in temel iktisat şiarlarından biriydi. Diğeri de “bir karış demiryolu…”
‘FELSEFİ ENGELLER’
19. yüzyıl, yani Abdülhamit devri dünya ve Osmanlı ekonomisinde gelişme dönemiydi. Türk ekonomisine traktörü Menderes soktu. Enerji altyapısını Demirel, ihracat ekonomisini Özal kurdu.
Bu konularda Prof. Şevket Pamuk’un yeni baskısı yayınlanan “Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi”ni muhakkak okumak lazım. Her devirde gelişmişizdir ama her devirde gelişmemiz vasat oldu.
İşte hâlâ “orta gelir tuzağı”nda debelenip duruyoruz.
Hiçbir dönemde ‘Japon mucizesi’ne, son elli yılda da ‘Güney Kore mucizesi’ne benzer istikrarlı bir atılım yapamadık.
Tarihe “siz-biz” kutuplaşması açısından bakmak bunun çok derinlere giden sosyolojik ve kültürel sebeplerini, özellikle de zihniyet faktörünü düşünmemizi engelliyor. Merhum Şerif Mardin Hocamızın deyişiyle “düşüncelerimizde saklı felsefi engeller…”
Bu mesele bir köşe yazısının hudutlarını çok aşar… Fakat son yirmi yıla bir laboratuvar gibi bakarak “felsefi engeller” kavramının sınamasını yapabiliriz.
AK PARTİ’NİN 20 YILI
Ak Parti iktidarının ilk on yılında Türkiye kişi başı gelirde 3 bin dolardan 12.500 dolara çıktı. Kabaca yılda 900 dolar artış… Öyle ki IMF, Türkiye’yi Güney Kore’ye benzetiyor, “Türkiye kaplan ekonomi olma yolunda” diye açıklama yapıyordu. (Hürriyet 24 Eylül 2004)
Fakat ikinci on yılda 10 bin dolara düştük! İlk on yıldaki trend devam etseydi 2022 yılında en az 20 bin dolar olurduk.
İlk on yıldaki başarının temelinde ortodoks ekonomiye dayalı Kemal Derviş Reformları, AB odaklı politikalar, hukuk reformları vardı.
Sonra iktidar “ideoloji”ye ve “şahsîleşme”ye yöneldi. CB sistemi kendi ideolojisi yönünde 1930’lardaki yönetim tarzını model aldı, kurumlar partilileştirildi… Daha ilk “faiz sebeptir” denildiğinde sonucun kriz olacağını iktisatçılar ta o zaman söylemişlerdi; başta Daron Acemoğlu…
Sayın Leyla Şahin’in İHA’lardan, SİHA’lardan, solunum cihazlarından bahsetmesi doğrudur. Fakat ilerleyen dünyada on yıl kaybettiğimiz gerçeğini değiştirmiyor. İktisatçı Ercan Uygur yazdı, Bilgi ve İletişim Teknolojileri ürünleri ihracatında yirmi yılda Vietnam sıfırdan 137 milyar dolara çıktı, aynı yirmi yılda Türkiye 1.6 milyar dolardan sadece 2 milyar dolara çıktı! (T24, 28 Eylül 2023)
Tarihte her iktidar öncekinden ileri şeyler yapmıştır. Asıl ölçek, benzer ekonomilerle mukayese ederek anlaşılır.
21 yüzyılın “Türkiye Yüzyılı” olacağını söylemek çok kolay ama hamasetin yetmediği “2023 Hedefleri”nin yarısında kalmamızdan bellidir.
Belki daha hazini, muhalefetin de mecalsizliği…