Siyasetin ‘etik’ sorunu
Siyasi etik yani siyasi gücün kullanımında etik kulların tespiti, yasalara bağlanması, bağımsız denetim kurumlarının oluşturulması…
Partilerin bari böyle bir konuda oturup anlaşmaları gerekmez mi?
Her partinin bu konuda inisiyatif alıp kendi itibarını yükseltmek istemesini anlarım ama engellemeyi anlamak mümkün değil.
Belediyelerde artık açıkta ortaya çıkan kayırma ve yolsuzluk sorunları üzerine CHP bir “Siyasi Ahlaksızlıkla Mücadele ve Siyasi Etik” kanun teklifini Meclis’e sundu.
İktidarın tepkisi ne oldu?
İş Bankası’ndaki Atatürk’ün hisselerinin CHP tarafından sembolik olarak temsil etmesini gündeme getirmek oldu! CHP bunu “temizlemeden” siyasi etikten bahsedemezmiş!
AK PARTİ NE DİYORDU?
İktidara yakışan, hele de parti başkanlığı ile devlet başkanlığını birleştirmiş bir sistemde iktidara yakışan, bu konuda partilerle görüşerek ortak komisyon kurulmasını teklif etmek, CHP’nin teklifini de bu bağlamda ele almak olmalıydı.
Ama iktidarda bir süredir bu konulara karşı soğuk bir tavır var.
Türkiye’de rüşvet ve yolsuzlukla mücadele konusunda 1990 yılında bir kanun çıkmıştı. Zamanla iktisadi ve siyasi ilişkiler yoğunlaştı, kanun yetersiz hale geldi. AK Parti 2001’de kurulurken bu durumu görmüş ve Program’ına şunları yazmıştı:
“Siyasetin kirlendiği, siyasi alanın iyice daraltıldığı ülkemizde; siyasetin ve siyasetçinin yeniden saygın ve güven veren bir konuma getirilmesi gerçekleştirmek istediğimiz bir hedeftir. Siyasetin dürüstlük ve liyakati esas alan bir yapıya kavuşturulması, siyasi finansmanın denetlenebilir ve şeffaf olması, ülkemizdeki siyaset kurumunun en temel ihtiyacıdır.” (Bölüm 2.2)
Aynı parti 2007’de ve 2016’da dar kapsamlı da olsa bu yönde Meclis’e kanun teklifleri verdi ama yasalaşmadan kadük kaldı.
Bu düzenlemelere ihtiyaç o zamandı da bugün mü ihtiyaç olmaktan çıktı?
AB İLERLEME RAPORU
Aksine, sorunların büyüdü, Türkiye uluslararası Yolsuzluk Algılama İndekslerinde irtifa kaybetti.
AB İlerleme Raporları da bu konuda Türkiye’yi sürekli eleştiriyor. 2019 İlerleme Raporu’nda şunları okuyoruz:
“Türkiye’de lağvedilen önleyici kurumların yerine Türkiye’nin de taraf olduğu BM Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi uyarınca bağımsız bir kurum oluşturulmadığı için bu alanda gerileme olmuştur…
Daha önceki yolsuzlukla mücadele stratejilerinde öngörülen mevzuat değişiklikleri yapılmamıştır. Kamu alımları mevzuatı halen AB müktesebatı ile uyumlulaştırılmamış ve Kamu ihale Kanunu’ndaki istisnaların kapsamı daha da genişletilmiştir. Güçlü bir yolsuzlukla mücadele stratejisinin ve eylem planının olmayışı yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele edecek siyasi irade eksikliğinin işaretidir…
Genel olarak yolsuzluk yaygın ve endişe verici bir konu olmaya devam etmektedir.”
Bazılarımızın düşman gördüğü AB, bize bu tavsiyelerde bulunuyor!
Çünkü şeffaflık ve etik değerler iktisadi ve ticari ilişkilerin gelişmesi için de şarttır.
YASALAR HAZIR
Ekonomi deyince akla gelen isimlerden biri elbette Ali Babacan’dır. Siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun, ekonomi açısından saygın bir isimdir. AK Parti’nin Ankara Milletvekili olarak NTV’de şöyle diyordu:
“Yolsuzluk meselesi her ülkede az ya da çok var. Türkiye’yi az grubuna yönlendirmek için adım atmak gerekiyor. Etik kurallar dünyada ortak aklın eseri haline geldi. Kurallara uymayanları da cezalandırmak gerekiyor. AK Parti ne demek? AK yani beyaz, lekesiz… Partinin adına AK deyip de şeffaflık ve yoksulluklarla mücadele konusunda belli bir duruş ortaya koymazsanız bu bir beka meselesi haline gelir. Burada neler yapılacağıyla ilgili somut adımları listelemiş durumdayız. Kanun metinlerimiz satırına, virgülüne kadar hazır. Daha önce dört siyasi partinin oluşturduğu etik kurallar listesi var. İnşallah seçimlerden sonra da bütün siyasi partilerin bir araya gelip bir etik kurallar listesinin oluşturulmasını istiyoruz. (10 Temmuz 2015)
Ama yine Meclis’e getirilmeyecekti.
Demek ki yolsuzlukla mücadele ve etik kurallar için gelerek yasa metinleri teknik düzeyde ve uluslararası standartlarda hazırdır, arşivde durmaktadır. İktidar blokuna düşen, bunları Meclis’te ortak bir komisyona getirerek yasalaştırmaktır.
Siyasi etik açısından olduğu gibi yabancı yatırım girişi için de zorunludur bu.