İsveç ve Montrö
Türk dış politikasının test edildiği iki olay, biri İsveç’in NATO’ya üye olmasının Meclis’te onaylanması… Öbürü Montrö Sözleşmesi üzerine çıkan yeni tartışma…
CHP ile DEVA ve Gelecek Partileri muhalefet kompleksine kapılmadan evet oyu verdiler.
CHP’lilerin büyük çoğunluğu oylamaya katılmamış. ‘Emperyalizme karşı’ oldukları için mi?! Şaka bir yana, bu olaylara somut ve kapsamlı bakmak lazım. İsveç’in NATO üyeliğini kalıcı şekilde engellemek Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmazdı, üzerimize farklı tepkiler çekerdi…
Şimdi, terör konusunda İsveç bazı adımlar attı. Terör kavramını Batı hukukunun daha dar tanımladığı da bir gerçektir. Ayrıca, 20 milyar dolar vererek F-16 uçaklarını almamız kolaylaştığı gibi İsveç ve Kanada’nın Türkiye’ye uyguladığı silah ambargosunun kalkması için de süreç başlamış bulunuyor.
Tabii F-16’lar, Kongre’nin engellememesine bağlı… Bu noktada Yahudi lobisi önem kazanıyor.
KULVAR DEĞİŞMESİ
Evvela Türkiye’nin, parasını vererek ortağı olduğu F-35 projesinden S-400’ler yüzünden dışlandığını hatırlamalıyız…
Her devirde ABD ve Avrupa ile sorunlarımız olurda ama daima Türkiye’yi destekleyen hükümetler, senatör ve milletvekilleri, gazeteciler, akademisyenler de olurdu. Soykırım tasarılarının bunlar tarafından engellendiğini, 15 Aralık 2004'te Avrupa Parlamentosu’nda Türk bayraklarıyla birlikte “evet” oylarının yükseldiğini de hatırlamalıyız.
Türkiye Batı’daki bu desteklerini kaybetti. İlişkiler, müttefiklik ve ortak siyasi değerlerin sağladığı sıcaklıktan uzak, sadece al-ver hesabıyla yürüyor.
Bunun bir sebebi Batı’da yükselen aşırı sağdır… Diğeri Ak Parti iktidarının 2011’den itibaren yavaş yavaş kulvar değiştirmesidir.
EY… POLİTİKASI
2011’den itibaren, özellikle CB sisteminde, “Ey…” hitaplarıyla, “Osmanlı tokadı” veya “bunlar Haçlı İttifakı” yahut Araplarla “topunuz bir Türkiye etmezsiniz” söylemiyle, “7 düvel” hamasetiyle seçim meydanlarında alkış ve oy alındı. İç politikadaki “Lozan’ı bize zafer diye yutturdular” türü söylemler de böyle…
Örnek olay, S-400’lerdir. 2.5 milyar dolar verdik. İmzalar Eylül 2017’de atıldı. Erdoğan, “S-400’ler 2021 Nisanından itibaren faal hale gelecek” diye açıklama yaptı. (AA, 5 Mart 2020)
Hâlâ paketleri bile açılmadı!.. Ukrayna savaşında S-400’lerin bir işe yaramadığı da görüldü.
Ama bize çok şey kaybettirdi: F-35’leri kaybettirdi, “eksen kayması” görüntüsünü pekiştirdi, Türkiye’nin Batı’daki geleneksel dostlarını uzaklaştırdı. Bütün tarihimizde Araplarla en kavgalı olduğumuz dönemi yaşadık…
Şimdi para getirmek için de olsa iyileştirmeye çalışıyorlar.
İsveç’in üyeliğini onaylamak, F-16’lar gibi beklenen somut çıkardan başka, bu genel tabloda bir iyileşme adımıdır, “NATO üyeliği” fikrinin teyididir. Meclis’te “evet” diyenler doğru oy verdiler.
MONTRÖ’YÜ ANLAMAK
ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wallander'ın, Türkiye’nin Mortrö uygulamasından bahsederken “Türkiye dahil Karadeniz'e kıyıdaş ülkelerle çatışmadan uzaklaşmak için birlikte çalışabiliriz” sözleri Montrö’de değişiklik girişimi gibi algılandı ve haklı olarak Türkiye’nin tepkisini çekti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç’in açıklamasındaki “Montrö hükümlerini değiştirmeye yönelik her türlü girişim, uluslararası hukuka aykırı ve kabul edilemezdir" cümlesi özelikle önemlidir.
Türkiye Lozan’da, Rusların önerdiği “Boğazları kilitleyip anahtarını Türklere vermek” teklifini neden kabul etmedi de İngilizlerin, belli düzen içinde “açık su yolu teklifini” kabul etti? İşte bu sebepten; uluslararası güvence kazanmak için!
Bunun ne kadar doğru olduğunu iktidar politikacıları, Meclis’teki Lozan görüşmelerinde denizci Rauf (Orbay) Bey’in ve yine denizci şehit Ali Şükrü Bey’in konuşmasını okuyarak öğrenebilirler.
Montrö, hem Boğazlara Türk askerini yerleştirdi hem geçiş kurallarını belirleyerek uluslararası hukuk kuralı haline getirdi. Şüphesiz Kemalist diplomasinin bir başarısıdır
Bugün kim zorlamaya kalkarsa “Montrö kuralları var” diyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Montrö Türkiye’ye ne kazandırdı ne kaybettirdi, düşündünüz mü?” diye sormuştu. (6 Nisan 2021)
Cevabı bu: Doksan yıldır, Stalin dahil, her türlü baskıya karşı Türkiye’nin elinde güçlü bir kalkandır Montrö.
Kanal İstanbul, eğer yapılırsa, bu kalkanı bir kenara iterek Türkiye’yi tehditlere maruz bırakır.