İslam’da yenilenme sorunu
Kanuni Sultan Süleyman devrinde şeyhülislam Ebussud Efendi para vakıflarının kurulmasına ve yüzde 12’ye kadar faizle kredi vermesine dair fetva yazmış, iktisadi krizin aşılmasını sağlamıştı.
Bunu son yıllarda dört beş defa yazdım. İstiyorum ki, tarihin şanlı dönemleri gözümüzü kamaştırmasın, tarihe laboratuvar gibi bakarak bugünkü görüşlerimizi tarihin gerçekleriyle test edelim...
Ebussud Efendi’nin tavrına hayret edenler, hatta tepki gösterenler oldu: Kanuni çağında Osmanlı coğrafyasında ekonomi Avrupa’dan zayıf mıydı?!
Şeyhülislam, “muamele-i şer’iye” denilen işlemle yüzde 12 faize nasıl cevaz vermişti?!
Hayret ediyoruz çünkü geçmişe menkıbe ya da destan okur gibi bakıyoruz, TRT’deki “Payitaht” dizisi, adeta Köroğlu menkıbesinin Yıldız sarayına uyarlanması değil midir?
Kemalizmin tarih menkıbesi, aynı kültürün öbür örneği...
Tarihe dönmek
İslam düşüncesi bakımından en önemlisi, Peygamberimizin vefatından 25 yıl sonra 70 bin Müslümanın iktidar kavgasında birbirini öldürdüğü Sıffin savaşlarının tarih analizine tabi tutulmadan gözyaşlarıyla okunup “içtihat farkı” deyip geçilmesidir.
Batı tarihinde böyle facialar daha çok ama Batı’da felsefi düşünce geliştiği için, 18 yüzyılda “iktidarın sınırlanması, kuvvetler ayrılığı” gibi yeni kavramlar geliştirdiler. Bizde kutsadığımız geçmişi böyle yeni kavramlarla irdelemek ancak zamanımızda ortaya çıkıyor. İlahiyatçı Halis Demir’in “Devlet Gücünün Sınırlanması, Raşit Halifeler Dönemi” adlı kitabı bunun bir örneğidir. (İz Yayıncılık)
Bu, İslam tarihçiliğinde yeni bir bakıştır. Halis Demir de Ali Fuat Başgil, Hüseyin Nail Kubalı, Montsqesquieu, Rousseau gibi modern yazarlara atıflar yapmaktadır.
Yeni düşünceler gelişmeden, tarihin parlak dönemlerini idealize ederek ona dönmeyi arzulayan bir siyasi kültürle Müslümanlar ‘iyi yönetim’e ulaşabilir mi?
İslam dünyasının hal-i perişanı ortada...
Yenilenmek ama nasıl?
Hadis profesörü Hayri Kırbaşoğlu’nun yeni yayınlanan “Müslüman Kalarak Yenilenmek” adlı kitabı, 21. Yüzyılda Müslümanların karşı karşıya olduğu bu temel sorunu tahlil ediyor. (Otto Yayınları)
Yenilenme olmazsa Müslüman kalabiliriz ama bugünkü İslam dünyası gibi!
Yenilenme olacaksa nasıl?
Cevabı konusunda mutabakat oluşmamış dev bir soru!
Kırbaşoğlu, geçmişe “tarih” olarak bakmayıp onu kutsamanın bizi “15 asır öncesinin şartlarına” çekeceği uyarısında bulunuyor: Kölelik, kadının statüsü, kuvvetler ayrımı gibi kavramlar yerine halife-hükümdar yönetimi, temizlik kuralları , ultrason çağında fıkıhtaki ‘iddet müddeti’ gibi...
Pof. Kırbaşoğlu İslamın doğuş ve gelişme çağlarında hayatın iyileştirilmesi yönünde sağlanan gelişmeleri, başta Hz. Ömer olmak üzere gerçekleştirilen içtihatları, yeni yorumları örneklerle anlatıyor.
Kırbaşoğlu, bu gelişmeleri sağlayan “makasıd, içtihat, istihsan, maslahat” gibi metotları anlatarak diyor ki:
“İslam’ın her asırda olduğu gibi bu asıda da yeniden yorumlanması kaçınılmazdır.” (sf. 367)
Yenilenmenin boyutları
Bu kolay değildir; bir mehdi, bir müçtehit çıkıp halledecek de değildir. Sorunlar özgürce konuşularak, kaynakların ve çağımızın verileri özümsenerek bir ilim ve kültür faaliyeti halinde zaman içinde gelişecektir.
Sadece ahlaki, sosyal ve iktisadi sorunlar değil... Bu çağın düşünce boyutlarına ulaşmak isteniyorsa “Kelam”ın da (teoloji) eski kalıpları aşarak kendini yenilemesi lazım.
İlahiyatçı Prof. Metin Özdemir, “Kelam Felsefe İlişkisi” konulu ilmi makalesinde şöyle diyor:
“Müslüman kelamcılar insandan çok Allah’ın zat ve sıfatlarıyla ilgilenmeye başlayınca insanın özgürlük, yaratıcılık, özgüven, hür teşebbüs gibi temel ihtiyaçlarını karşılama ve yetilerini güçlendirme noktasında yeni ve güçlü atılımlar sergileyemediler...” (Eskiyeni Dergisi, Sayı 29.)
Özgürlük, yaratıcılık, özgüven, girişimcilik gibi değerler bugün İslam toplumlarında nasıl?!
Prof. Özdemir, “küresel ölçekte kabul gerecek” bir atılım için insanı konu alan yeni bir Kelam gelişmesinin zorunlu olduğunu belirtiyor.
Prof. Ali Bardakoğlu’nun “İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme” adlı eserini özellikle tavsiye ederim.
Siyaset bu işe karışmamalı, zira İslam düşüncesinin yenilenmesi için mutlaka fikir ve ifade hürriyetine, demokrasiye ekmek su gibi ihtiyacı var.