İptal edilir mi?
Ekrem İmamoğlu mazbatayı aldı, bundan sonra YSK İstanbul seçimlerini iptal eder mi?
Kanuni şartları varsa iptal edebilir ama zaten sorun İstanbul seçimlerinin iptalini gerektiren kanuni şartların olup olmadığı.
İktidar sözcüleri bunu iddia ediyorlar; bu amaçla YSK’ya 45 sayfalık bir dilekçe ile üç bavul dolusu belge sundular.
Evvela hukukun şu temel kuralını hatırlayalım: “Deliller sayılmaz, tartılır!”
AK Parti’nin gerekçeleri
Seçimlerin iptalini haklı çıkaracak hususlardan biri, mesela ölülere, çocuklara, kısıtlılara oy kullandırılmış ve bunların sayısının seçim sonuçlarını etkileyecek miktarda olmasıdır.
AK Parti’nin YSK’ya verdiği dilekçede dört ana başlık halinde şu iddialar ileri sürülüyor:
- Kısıtlı kişilerin oy kullandığı…
- Ölmüş seçmenlerin adına başkalarının oy kullandığı…
- Bazı seçmenlerin hem cezaevi listelerinde hem ikametgahlarıyla ilgili seçmen listelerinde kayıtlı olduğu; dikkat ediniz, oy kullandığı değil, kayıtlı olduğu…
- Bazı seçmenlerin farklı yerlerde hükümlü olarak cezaevinde bulundukları halde, İstanbul’da seçmen olarak gözüktüğü; dikkat ediniz oy kullandığı değil, seçmen olarak gözüktüğü…
Kullanılmayan oyların seçim sonuçlarını etkilemesi söz konusu olmayacağına göre bu son iki sebep iptal gerekçesi değildir.
YSK’nın emsal kararları
Seçimlerin iptali taleplerinde önemli bir ölçü şudur: Daha önce İlçe ve İl Seçim kurullarınca karara bağlanarak kesinleşmiş olan işlemler yüzünden artık seçim iptal edilmez.
Bu konuda Yüksek Seçim Kurulu 2014 yılında Iğdır seçimlerinin iptali talebini reddetti.
YSK’nin 11 Mart 2019’da yani son mahalli seçimlere giderken verdiği karar çok açıktır: Karar, seçim takvimini anlatıyor, zamanında kesinleşmiş işlemlere artık itiraz yapılamayacağını belirtiyor. Seçmen kütüklerinde “oy kullanamaz” kaydı bulunmayan her seçmenin oy kullanabileceğini belirtiyor. (Karar no. 1456)
Sandık kurulları ve başkanları hakkında da o zaman itiraz edilmeliydi, artık bu konular iptal sebebi olmaz.
İmza ve diğer şartları tamam fakat mühürlenmesi unutulmuş birleştirme tutanağı gibi belgelere de zamanında itiraz etmek lazımdı, artık kesinleşmiştir.
YSK zaten referandumda mühürsüz zarflar içindeki mühürlü ve filigranlı pusulaları geçerli saymıştı. Bu defa da geçerli olmalı.
Zaten AK Parti’nin başvurusunda “KHK’lılar, FETÖ’cülerin yakınları” gibi hukuki anlamı olmayan, siyasi ifadeler yer alıyor.
İptal sebepleri
Şunlar oy kullanamaz: Er, onbaşı ve kıta çavuşları, askeri öğrenciler. Bunların karşısına ‘oy kullanamaz’ diye yazılır zaten.
Seçmen olarak kütüklere yazılamayacak olanlar ise şunlardır: Kısıtlılar, yani zihinsel özürlülük gibi sebeplerle hukuki işlem yapmaya ehliyetlerinin olmadığı tıbben tespit edilmiş ve mahkemece karar verilmiş olanlar…
Kesinleşmiş mahkûmiyet sebebiyle kamu hizmetinden yasaklı olanlar…
Herhangi bir şekilde bunlar seçmen kütüğüne yazılmış ve de oy kullanmış (kullandırılmış) iseler ne olacak?
Bu şekilde kullanılmış oyların miktarını teker teker tespit edip belgelendirmek lazım; bir de oy miktarının seçim sonuçlarını etkileyecek büyüklükte olması lazım. Öyle bir durumda, önceki bütün işlemler kesinleşmiş olsa bile seçimlerin yenilenmesine karar verilir tabii.
Ben AK Parti’nin 45 sayfalık dilekçesinde bu çapta belgelenmiş ihlaller görmedim, araştırmalarda çıkar mı? Bakıp göreceğiz.
Hukuk ve dış politika
Türkiye’nin hukuk imajının daha fazla sarsılmaması lazım; YSK’nın kararı dünyadaki saygın hukuk çevrelerini de ikna edecek bir “hukuka uygunluk” kalitesinde olmalıdır. Türk dostu Avrupa Konseyi Başkanı Thorbjørn Jagland’ın YSK Başkanı Sadi Güven’e yazdığı mektup önemlidir. Seçilmiş insanlara KHK’lı diye mazbata vermemenin “Türkiye’nin hukuki standartlarına dair soru işaretlerini arttırdığını” yazıyordu.
Jagland’ın öyle demesi ne yazar?
Çok şey yazacağını görmek için AK Parti’nin reform döneminde, 2004 yılında Anayasa’nın 90. Maddesine eklediği hükmü hatırlamak lazım: Uluslararası hukuk yerli hukuktan üstündür!
İhracatımızın ve yabancı sermaye yatırımlarının, teknoloji transferlerinin, akademik girdilerimizin çok büyük oranda Batı’dan geldiğini de hatırlamak lazım.
Bir de Trabzon mebusu şehit Ali Şükrü Bey’in, Lozan görüşmelerinde Meclis’te söylediği şu sözü hatırlamak lazım: “Türkiye Rusya karşısında yalnız kalmamalı!”