İhale kanunu ne diyor?

Muhalefetin hükümete yönelttiği eleştirilerden biri Kamu İhale Kanunu’nun fiilen işlemez hale gelmesi…

Kanunda rekabet ve şeffaflık ilkelerini zayıflatan öyle çok değişiklik yapıldı ki hükümetin istediğine ihale verme imkanı çok arttı.

Geçen gün partisinin ekonomik programını açıklayan Ahmet Davutoğlu şöyle diyordu:

“Bütün ihaleleri kontrol altına alacak düzenlemeler yapacaktık. Çünkü ihalelerde neler döndüğünü gördüm. Fakat sonrasında bir parti içi darbeye maruz kaldım.”

Davutoğlu’nun hükümet programlarında yolsuzlukla mücadele ve şeffaflık konusunda bir bölüm vardı; onun düşmesiyle bu bölüm hükümet programlarından çıktı.

Gelecek Partisi’ni kurmadan önce yayınladığı ‘manifesto’da da Davutoğlu, “ihale kanunundaki istisnaların kanunun kendisini fiilen işlemez hale getirdiğini” söylüyor, “işlerin sürekli aynı şirketlere verilmesi gibi yolsuzluk algısına yol açan olgulara” dikkat çekiyordu. (22 Nisan 2019)

32 DEFA DEĞİŞTİRİLDİ

Sorun, kanundaki “istisnaların” yani ihalesiz usullerle iş yaptırmanın aşırı derecede genişletilerek iktidara istediğine ihale verme imkanının sağlanmış olmasıdır.

22 Ocak 2002’de Ecevit hükümeti zamanında Kemal Derviş’in AB standartlarına göre hazırladığı Kamu İhale Kanunu bütün ihalelerin rekabetçi ve şeffaf olmasını öngörüyor, milli güvenlik ve dış politika gibi konulardaki “istisnalar”ı düzenliyordu.

Fakat bu istisnalar öylesine genişletildi ki, hükümet tercih ettiği firmaya, ihalesiz iş verebiliyor.

Kanunun mimarlarından CHP’li Faik Öztrak’a göre, iktidar 11 yılda İhale Kanunu’nda 32 defa değişiklikle 135 maddede değişiklikler yapmıştı. (24 Ağustos 2014)

AK Parti hükümetlerinde maliye ve ekonomi bakanlıklarını üstlenen saygın iktisatçı Mehmet Şimşek, bakın Meclis komisyonunda ne demişti:

“Açık ve net söylüyorum. Sayıştay denetimi gözümüzü açtı. Sayıştay denetimi benim için olmazsa olmazdır, yol göstericidir. Denetimleri daha da iyileştirmemiz lazım… Elimden gelse Kamu İhale Kanunu’ndaki tüm istisnaları kaldırırım.” (4 Kasım 2014)

Şimşek “kamu alımlarında Avrupa Birliği mevzuatı neyse aynısının Türkiye’de uygulanması gerektiğini” de sözlerine eklemişti.

Fakat AB İlerleme raporlarında Türkiye’nin hâlâ yolsuzlukla mücadele ve şeffaflık kanunlarını çıkarmamış olması eleştirilmektedir.

YOLSUZLUK ALGISI

Bu tablo, Türkiye’nin imajını bozan faktörlerden biridir. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’ne göre, 2012-2017 arasında “yolsuzluk algısı” bakımından 10 puan gerileyerek en sert düşüş gösteren ülkelerden biri Türkiye oldu.

Raporda, düşüş sebeplerinden birinin Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişiklikler ve mevzuata uyulmaması olduğu vurgulanıyordu.

Diğer bir sebep basın hürriyetinin daralmasıydı. Başka bir sebep “liyakat ilkesine aykırı bir biçimde kamu görevlerine atandığına dair algı” idi. (2 Mart 2018)

Türkiye 2019 raporunda iki puan daha gerileyerek 90. sırada yer aldı.

Böyle bir dünyada yaşıyoruz.

Hukuk standardı, ekonomik veriler, şeffaflık, kurumsal güç veya zaaf, basın hürriyeti… Bunların hepsi artık aritmetik verilerle değerlendiriliyor…

Raporlar halinde yayınlanıyor.

Kendimizi kendimize övmek inandırıcı olmuyor.

Hele de kurumlarınızın verileri hakkında şüphe doğarsa o zaman hakkınızdaki güvensizlik derinleşiyor.

Varsın olsun, diyebilir miyiz?

BU RAKAMLAR EKMEĞİMİZ

Evvela bu tür puan kayıpları ekmeğimizden kayıplar anlamına geliyor, bunu görmeliyiz artık.

Ali Babacan şöyle diyor:

“İhale sürecini şeffaf yapmazsanız, geniş katılım ile yapmazsanız, o zaman rekabet oluşmaz ve bu projeler çok yüksek rakamlara mal olur.” (8 Mayıs)

Yüz milyarlarca dolarlarla ve kâr garantisi verilerek yapılan yollar, köprüler, havaalanları, şehir hastaneleri daha ucuza mal edilmeydi, iyi olmaz mıydı?

Şu virüs ortamında kaynağa ne kadar ihtiyacımız var, anlatmaya gerek yok.

Sağlam bir denetim ve denge olsaydı zaten Hazine de Merkez Bankası kaynakları da bu kadar zorlanmamış olurdu.

Varsın olsun, dava için, beka için diyebilir miyiz?

Diyebiliriz ama o zaman “gelişmiş ülke” olamayız. Gelişmiş ülke olmanın refahına da, itibarına da, gücüne de ulaşamayız.

Halbuki asıl vatanseverlik, milliyetçilik, sosyal sorumluluk bu olmalı, değil mi?

Türkiye bir “kurallar ve kurumlar devleti” olmak zorundadır.

YORUMLAR (39)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
39 Yorum