Müslümanların adalet tasavvuru var mı? (2)
Müslüman toplumlar bağlamında adalet ve hukuk kavramlarını ister istemez ‘şeriat’ kavramıyla birlikte değerlendirme zarureti bulunmaktadır. Terminolojik bir hataya düşmemek için ‘şeriat’ın, tam anlamıyla bir ‘İslam hukuku’ olarak anlaşılmaması gerektiğinin de altını özellikle çizmek gerekiyor.
Şeriat, özü itibariyle ilahi kaynaktan gelen kurallar bütünüdür. “Tarihi yani yazılı metinlerde ve uygulamalarda geliştiği biçimiyle şeriat, fukahanın üretimidir. O halde şeriat, size intikal eden biçimiyle büyük ölçüde insan ürünü olup şerhler, analojiler (kıyas) ve örfi uygulamalardan geniş çaplı ödünç almalara (örf bir hukuk kaynağı kabul edilir); Babil, Yahudi ve Arap gibi Ortadoğu hukuk geleneklerine ve bunların yanısıra Roma hukukundan yapılan muhtemel uyarlamalara dayanmaktadır.” (Sami Zubaida, İslam Dünyasında Hukuk ve İktidar, s.19-20)
Kuşkusuz şeriat, bugün anladığımız modern anlamıyla sadece hukuki metinlerden ibaret değildir. Muhtevasının önemli bir kısmını namaz, oruç, haç gibi dinin ritüelleri oluşturmaktadır aynı zamanda. Günümüzde ise özellikle ahlak ve adalet bağlamında tartışılmaktadır. Mesela Sami Zubaida kitabında, Messick’in ‘şeriat’ı içerisinde dini, hukuki, ahlaki ve iktisadi her türlü kurumun aynı anda dile getirildiği bir söylem bütünü olarak tanımladığının altını çiziyor.
Ama şunu da ifade etmek gerekiyor ki Kur’an bir hukuk kitabı değildir. Elbette pek çok hukuki hüküm içeren ayetler bulunmaktadır. Ancak yüzyıllar içinde yaşanan değişimler sonucunda oluşan dünyanın yeni şartları dikkate alındığında, bu emirlerin insan ilişkilerinin ancak sınırlı bir bölümünü kapsadığını da görmek gerekiyor.
Müslümanların geliştirmeye çalıştığı hukuki sistemde, bir başka deyişle şeriatın formülleştirilmesinde ‘icma’, ‘kıyas’ ve ‘maslahat’ önemli bir kaynak oluşturmaktadır.
İslam Ansiklopedisi’nde ‘İcma’nın tarihî ve fikri temelleri şöyle izah ediliyor: “Hz. Peygamber’in vefatından sonra sahâbenin karşılaştığı yeni meselelerin çözümü için önlerinde tek yol bulunuyordu: Kur’an’ı ve Resûlullah’ın sünnetini anlama ve yorumlamak suretiyle sonuçlara ulaşma çabasını göstermek. ‘İctihad’ adı verilen bu faaliyeti Resûl-i Ekrem kendi sağlığında özendirmiş ve onların bu melekeyi kazanmalarına imkân sağlamıştı.”
Kısacası fıkhın toplumun sorunlarına çözüm üretmede etkin olduğu dönemlerde, ‘ictihad’ faaliyeti hukuki metinlerin oluşmasında etkin rol oynamıştır. Hz. Peygamberin “Ümmetim asla yanlış üzerinde ittifak etmez” şeklindeki sözü, ictihad konusunda önemli bir karine oluşturmuş, her dönemin şartları içinde hukuki konuların çözümü konusunda müçtehitlerin yolunu aydınlatmıştır.
Şeriatın gayesini ‘maslahat’ bağlamında değerlendiren Endülüslü fıkıh alimi Ebu İshak eş-Şatibi ise ‘tümevarım’ yöntemiyle orijinal bir hukuk epistemolojisi geliştirmiştir. Şatibi’nin hukuk teorisi vahiy kaynaklarından elde edilenler kadar aynı zamanda akli gerçeklikler ve zorunlu, mümkün ve imkansız olan şeyler hakkındaki geleneksel bilgiden elde edilen öncüllerin gerekliliğinin ön kabulüne dayanmaktadır. (a.g.e, s.27)
Ayrıca Şatibi ve diğer maslahat taraftarları, maslahatla ilgili yargıların, fayda ilkesine keyfi bir şekilde başvurmak suretiyle değil de hukuki öncüllere ve dikkatli bir akıl yürütme sürecine göre yapılması gerektiğini ısrarla vurgulamışlardır.
İslâm hukuku araştırmalarıyla tanınan Josephe Schacht, Norman Calder ve İslam hukuku araştırmalarıyla tanınan Hallag gibi isimler, İslam’ın ilk üç yüz yılında şeriatın, ekollere ve geleneklere ayrılmış bir sistematik metinler ve uygulamalar bütünü olarak geliştiğinin altını çizerler. Bu oluşumun gerçekleştiği bölgeler Arabistan, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve İspanya’nın şehir merkezleri olup buralarda Müslümanlar ve Araplar mevcut gelenek, norm ve uygulamaların kültürel bir sentezi içerisinde kaynaşmışlardır. Bu unsurlar İslam öncesi kökenlere sahip olsa da gerçekleşen sentez İslam’ın üslubu içerisinde veya onunla bağlantılı olarak gelişti. Hristiyanlar, Yahudiler ve Zerdüştler, ortak Ortadoğu geleneklerinden gelen bu şehir hayatını paylaşmaktaydı. (a.g.e, s.32)
Bu çerçevede zikretmek gerekir ki ilk dönem hukukçularının esas hedefi, Kur’an ve Hz. Peygamberin sünnetinden gelen örneklikler ile yerel örfi yaşam tarzının karışımından oluşmuş ortak bir uygulamanın oluşumunu sağlamaktır.
Maalesef Müslüman dünyada, özellikle 20. Yüzyılın son döneminde adeta bir şehir efsanesi gibi yaygın şekilde dillendirilen ama sahih bilgilere dayanmayan “Kur’an bir şeriat anayasasıdır” şeklindeki ideolojik yaklaşım, Müslümanların kurumsal anlamda hukuk mekanizmaları oluşturmalarını engellemiştir. 1970’li yıllarda Türkiye dahil, pek çok Müslüman ülkedeki İslamcı kesimleri derinden etkileyen Seyyit Kutup, bu anlayışın en radikal temsilcisidir. Seyyit Kutup insan yapımı kanunların hepsinin putperestlik olduğunu, bunların geçerli olduğu devletlerin Müslüman olamayacağını, bu gayrimüslimlerle savaşılması gerektiğini savunmuştur.















Gittiğim caminin dört adet çeşmesi güneş enerjili.Sıcak su gelsin diye dakikalarca sonuna kadar açık bırakılıyor! Bunu ne abdest alanlara,ne de imama anlatmak imkansız! Türkiye genelinde düşünün! Bir camide dört kişi için yarım ton suyu boşa akıt sonra yaptığının ibadet olduğunu zannet.Müslümanın durumu bu.
Yanıtla (3) (2)Her camide durum böyle ne yazık ki.Sonra Cuma'dan sonra masanın üzerine leğen koyup,boş geçmeyin deyip insanları cumaya gidip gideceğine pişman ediyorlar.
Yanıtla (0) (0)Dinin özü İman, ibadet ve ahlaktır ve değişmez. Ama şeriat yere, zamana göre değişir. Mecelle 39.'da zamanın değişmesi ile hükümlerin (şeriatın) diğer deyişle hukuk, siyaset iktisat gibi hükümlerin değişeceği ifade edilmiştir. Örneğin bir hadiste “Bir kadın yanında eşi yada nikah düşmeyen erkek olmadan üç günlük yola gidemez” denmiş. Üç günlük yol o zaman için 90 Km, bugün bir saat. Bugün şeriatçılar üç günlük yolu 90 km. hesap ediyor. İşte Müslümanların adalet tasavvurları da böyle sakat.
Yanıtla (4) (1)Sayın Hacı Bekir bey, yanılıyorsunuz. değişen hükümler Kuran'da olmayanlar. bir konu hakkında nas varsa kıyamete kadar değişmez. değişen hükümler nasla sabit olmayan hükümler.
Yanıtla (0) (0)Muammer;Böyle bir inanç insanda zerre iman bırakmaz.Vahim bir durum.
Yanıtla (4) (4)İnanç değil, tespit.
Yanıtla (7) (4)Bu nettir.Elimizdeki mushaf ve hadisler bunun şahididir.
Muammer;Elindeki belgelerden paylaşırmısın?Bu Din ne bir bölgeye, ne bir ırka gönderilmedi.Bütün insanlığa göderildi.
Yanıtla (2) (2)Ahmet kardeşim, lütfen En'am 92 ve Şura 7. Ayetleri okur musunuz!?
Yanıtla (2) (3)İslam'a hakaretler gırla.islamdan ülkesinden halkından vb. Vb nefret eden islamafobik bir kitle bu.kemalizm tek parti devrimler Atatürk vb söz konusu olunca tartistirmayip hakaretler eden engizisyon zihinli cahiller bunlar.sayin yazar demokrasi hukuk devleti özgürlükler anayasa vb geleneğe dayanır.boyle bir gelenek mirası bırakmamış Kemalizm tarihi devrimler tek parti devri vb üzerine de seri yazılar yazar mısınız. günah değil değil mi bu konuları yazıp tartismak .
Yanıtla (0) (4)Peygamberimiz şöyle buyurdu"Kim'ki Kur'an hakkında ilmi olmadığı halde kendi kafasına göre açıklarsa cehennemdeki yerini hazırladım"
Yanıtla (3) (2)kişi elini tuttuğuyla muhattap olur hele hele sizden büyükse büyükle toka yapıp başkasıyla muhabbet ediyor iken elini öptürüyorsan bu pozizyonda resen gelişen bir şey yok aksine verilen bir algı var peyganber ahlakı nedir diyene O'nun ahlakı kur'an ahlakı cevabı verilmiş
Yanıtla (1) (0)Seyyit Kutup'un İslam dünyasına yaptığı negatif katkı çok büyüktür. Bilimum radikal ve şiddet yöntemini benimseyen örgütler onun düşüncelerini ilham almışlardır. Zaten sert ve katı olan Selefiliği daha katı ve acımasız hale dönüştürdü. Etkileri ülkemizin zihin dünyasından zamanla silindi ama Arapları etkilemeye devam ediyor.
Yanıtla (1) (1)Bilindiği gibi, miras hukuku Kur’an’da ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. İslam miras hukukunda babası dedesinden önce ölen çocuk (torun) dedesinin mirasından pay alamaz. Buna “dede yetimi” denir. Çocukluğumda zengin bir sülalede çok fakir bir aile vardı. Ebeme “Bunlar niye fakir ?” diye sordum. “Yavrum bunların büyükbabaları dede yetimidir, dedelerinden mal kalmadı.” Dedi. Halen yürürlükte olan, 1926 tarihli Medeni Kanuna göre, bu durumdaki torun dedesinin mirasından pay alabilir. Hangisi adil?
Yanıtla (5) (2)bahsettiğiniz konu hangi ayette geçmektedir?
Yanıtla (2) (1)13:55 okur rumuzlu, sayın Okur, "bahsettiğiniz konu hangi ayette geçmektedir?" diyorsunuz. Kur'an'da miras hükümleri çok ayrıntılı düzenlendiği ve bu düzenlemenin içinde "dede yetimine babasına düşen miras verilir. " denmediği için, dede yetimine miras verilmiyor. Diyanet'in sayfasına bakın, burada Kur'an ayetlerine göre dede yetimine miras düşmediği ancak, alimlerin vasiyetle yada hakkaniyet gereği yetime pay verilmelidir diyor.
Yanıtla (1) (1)belki de "lafın tamamı aptala söylenir" ilkesince söylenmemiştir. kur'anda geçmemiştir. ölen ölünce evlatlıktan çıktı mı? ölenin çocukları dedelerinin torunu olmaktan çıktı mı.? çıkmadığına göre ölen babanın hakkı evlatlarına miras geçer....müslümanların fasıklıkları kur'ana iftira edilmesin. Rabbin katından gelen hükümde zulüm olmaz. adaletsizlik olmaz.
Yanıtla (1) (2)Şeriat, Mezopotamya coğrafyasında, Sami ırklarından Arapların yaşam pratiğine dayalı ve tamamen o coğrafyaya has adetler bütünü...
Yanıtla (23) (7)Yerden bitmiştir yani. gökten gelmemiştir. zaten yerde olmayan gökten gelmez.
Yanıtla (2) (5)Yahudiler de sami ırkındandır.
Yanıtla (5) (2)Ayrıca, bu tanımda sürpriz bir durum yok.
Olması gereken de buydu zaten.
Cennet nimetleri anlatılırken de, arapların tercihleri ön planda tutulmuş doğal olarak..
Bence, Müslümanların kavramsal ve kurumsal anlamda bir adalet anlayışları yok. İslami öğretide adalet herkesi kapsamaz. çünkü müminle, mümin olmayan eşit değildir. adil olunması emredilir ama bu da belirsizdir., bedene ceza uygulamak, insanların yaşama haklarını ellerinden almaktır. diğer taraftan kurumsa, kalıcı ve herkesi kapsayan adalet anlayışı ile kişiye göre değişen adil olmayı karıştırmamak lazım.
Yanıtla (6) (2)bunlarla içinden çıkamazsın. eşitlik adalet de çok tartışmalı, kağıt üzerinde ile örnek abd de durum çok farkediyor. bunlarla varılmaz. en yukarıdan, empati ile bakmaya bak derim.
Yanıtla (0) (0)Dedelerim "edeb-iddin kabl-eddin" derdi. Yani dinin iyi ahlağı dinden de önce gelir. Bu dindar olanlar için. Şimdi de o kadar da dindar olmayanlar için iki kelam edeyim :D
Yanıtla (2) (0)Bir topluluk kendisi dışında kalanlar için kendisinden daha düşük normlar talep ediyorsa, (mümin- kafir gibi) köleci zihniyetlidir. Asla ve kat'a belirli organizasyon kabiliyetine erişemez.
her ülkede yabancılar hukuku var. kendini böyle kitleyip sabit kalma. sonuçlar yine senin üzerinde olacak.
Yanıtla (1) (1)Sayın Ocaktan Müslümanlar kıyasla yönetilmeye devam etsin ABD ve İsrail yaz aylarında İran’ı bombardıman yapma planları yapıyorlar. ABD Suriye üzerinde kararını vermiş ve bir Yugoslavya gibi 7-8 küçük devletçilere bölerek yeni bir harita hazırlıyorlar. Biz Emevi camisinde namaz kılmaya gideceğiz umuduyla uyumaya devam edelim.
Yanıtla (3) (1)kıyıcılığı ve sömürgeciliği desteklememen senin için doğru olandır.
Yanıtla (0) (0)Su yorumlar beni çok uzuyor, depresyona giriyorum
Yanıtla (3) (4)Müslümanların adalet tasavvuru var mı?
Yanıtla (5) (4)1500 yıllık tarih bize gösteriyor ki... Yok.
sabitlemişsin kendini, zarar edersin. kendinle ilgili bir konu
Yanıtla (1) (3)Daha ezan okurken bile başkalarına rahatsızlık veriyor muyum? Sesim detone mi? Ses sitemi cızırtı yapıyor mu? Ses sistemi çok yüksek volümlü ayarlanmış mı? Çevrede hasta ,uyuyan bebe, okul, hastane var mı? Bu kadar basit şeyleri bile düşünemeyen müslümanlardan çok şey bekliyorsunuz. Kilise çanı ile yarışı din zanneden cahil bir kitleyiz biz. Bizden adalet bekleme hocam.
Yanıtla (11) (2)bravo. bunu bir tek ben düşünmüyor muşum demek ki. akilleri susmuş ve susturulmuş ve küstürülmüş, bilgisizleri ise avazı çıktığı kadar bağıran, çok bağırmayı marifet sanan bir mahalledir müslüman mahallesi.
Yanıtla (7) (0)Polat teşekkürler
Yanıtla (2) (0)kur'an bize şeriatı öğretir. kim derse ki "kur'anda şeriat yoktur" ya yalan söylemiştir ya yanlış söylemiştir. "Allah'ın hükmüyle hükmetmeyenler kafirlerin taa kendileridir" ayeti unutmayın. Allah'tan hüküm gelmemiş bir konuda elbet müminler de hüküm verebilirler. bu tağut olmaz. "peygamberin sünneti" diye bir kavram sahih dinde yoktur. peygamberin örnekliği vardır (üsve-i hasene). "peygamberin sünneti" söylemi sonraki nesillerin ortaya attığı bir söylemdir.
Yanıtla (1) (0)Adalet müktesebatının, toplumla, dinle, kültürle (hars) ilgisi olduğu kadar Coğrafya ile de yakın ilgisi var. Ortadağu bölgesindeki tüm halklarda adalet duygusu Sümerlerden kalmadır, gelişmemiştir.12 levha kanunlarından beri Roma nın hakim olduğu topraklarda modern hukuk yerleşmiş, kara avrupasında bile ortaçağa kadar, adalet, mahkemelerde değil, silahları eşit Düellolarla görülmüştür. Anadolunun 1000 yıldan fazla Roma hakimiyetide kalmasının, doğal hukukun benimsenmesine katkısı büyüktür.
Yanıtla (3) (0)Başlığa göre cevabım: Biz daima haklıyız, siz de daima haksız.
Yanıtla (1) (0)Örtünmek kadınlara farz kılındı,örtüye tarihsel diyen,(eskiye aittir)diyen ayeti inkar etmiştir.
Yanıtla (3) (20)örtünme senin anladığın anlamında başörtüsü değil sadece avret yerlerini örtsünler anlamındadır. Eskiden müslüman kadınlar açık yahudiler kapalıydı. Müslüman kadınlar tacize uğrayınca bu ayet indi
Yanıtla (7) (0)Hadi senin dediğin gibi olsun(haşa)Bu kadar sahebe-i kiram, Tabiin,Tebei tabiin, müctehid imamlar,fukaha'lar... anlamadı da siz mi anladınız?Bilmiyorsa bari susta imanınndan olma.Hayırlı cumalar
Yanıtla (2) (6)10:34 cemşid haklı. Öte yandan örtünme kadınlara değil, hür kadınlara emredilmiştir. İslami kaynaklarda , Hz. Ömer'in başını örten bir cariyeyi " Hür kadınlara mı benzemek mi istiyorsun" diyerek kırbaçladığı rivayet edilir. Ayrıca, köle pazarında tüm köle ve cariyelerin çıplak olması, köle ticaretinin gereğidir. Kişi aldığı malın eksiğini görmelidir.
Yanıtla (2) (2)Kore'de, Japonya'da, Vietnam'da esasen ibrahimi dinler yok, bunlar şintoist toplumlar. Ama örtünme, çarşaf, peçe bile vardı. Fotoğrafları var bu tarihsel değil de nedir ? Sen bir şey inanıyorsun diye kutsal kitapta yazıyor diye her şey doğru olmuyor.
Yanıtla (8) (3)Müslüman olarak tabi ki kutsal kitapta yazılı olması bizim için doğru olması için karinedir sizin doğruluk referansınız nedir
Yanıtla (1) (1)Müslüman toplumlarında adalet tasavvuru olamaz. Sadece, Orman Kanunu ve Hep bana, Rabbena! olur. Adaletin temeli, ahlaktır. Ahlak akıl ve vicdandan oluşur. Doğuştan tüm insanlara verilen bu lütuf, insanı diğer canlılardan ayıran temel özelliktir. Toplum ve gelenek insanı akıl ve ahlaktan uzaklaştırabilir. Ahlaksızlık, kötüniyet, dürüst olmamak insanın alçaklığıdır ve kasıtlı bir tercihtir. Hiiç bahaneler üretip kendimizi de başkalarını da kandırmayalım!
Yanıtla (6) (2)Bende Kuranı kerimin Şeriat kitabı oldugunukabul ediyorum.Dogrusu da bu olmalı neden mi: Hadis.icma,Kıyas ,İçtihat gibilerle şeriatı uygulamak,tamamlamak, çok yanlış kararlar olabilir.BUnlar dolayısıyla bulunan çözümlerin Altı boş,yani gerekecesiz beyanlara dayanıyor. kaldıki sunulan gerekçelerde çözümlere uygun olamayabiliyor.her toplumun devletin ayrı şeriatı olabilir mi
Yanıtla (0) (0)Okura: Bir şeyi eleştirirken veya reddederken bir delil göstermek gerekmez mi? Delilin yoksa susmak evladır
Yanıtla (0) (0)Hollanda dışişleri bakanlığı 24 şubat 2025'te tamamladığı raporunu yayınladı. Raporda Türkiye'de adalet konusuna yönelik tesbitler var. Bu konuda bir yazı kaleme alsanız. AİHM Yalçınkaya kararında kanunsuz suç olmaz dedi. Kanunsuz suç olmaz denilen gerekçelerle binlerce kişiye ceza verildi ihraç edildi. Bu konuda da bir yazı kaleme alsanız.
Yanıtla (1) (0)Harika bir yazı. Bunların konuşuluyor olması, İslam'ın yeni bir döneme girdiğinin, önümüzün aydınlanmaya başladığının bir kanıtıdır.
Yanıtla (1) (0)''bu emirlerin insan ilişkilerinin ancak sınırlı bir bölümünü kapsadığını da görmek gerekiyor''. hayır bu doğru değil:• KUR'AN şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi,
Yanıtla (1) (2)ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyası,
ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi,
ve insaniyeti saadete sevk eden hakikî mürşidi ve hâdîsi,
ve insana hem bir kitab-ı şeriat,hem bir kitab-ı dua,hem bir kitab-ı hikmet,hem bir kitab-ı ubudiyet,hem bir kitab-ı emir ve davet,hem bir kitab-ı zikir...
Aklı öteleyen bir toplumun tekamül etmesi düşünülemez
Yanıtla (3) (1)Ben eskiden Müslümanlığını vurgulayanların adil olacaklarına, adaletle hükmedeceklerine inanırdım. Ancak son geldiğimizde noktada Müslümanlardan adil bir sistem çıkmayacağı kanısına vardım. İslam adına konuşanların temel hareket noktaları adalet değil, güç elde etmek ve o güçle adil olmayı düşünmek. Ancak zihninde dünyayı darul harp ve darul sulh olarak ikiye ayırıp bu ikisini daima savaş halinde tasavvur eden insanlardan adil bir dünya sistemi çıkmaz.
Yanıtla (34) (4)Peki hristiyan,Yahudi veya diğer dinlerden adil 1 yönetim çıktı mı? Batı ve ABD'nin, Rusya ve Çin'in son asırlardaki Afrika, Asya,Avrupa ve Amerikalardaki sömürge yönetimlerinin, İsrail'in Filistin'deki soykırımını gördükten sonra Allah'a şükür İslamda böyle barbarlık olmadı diye insan haline şükrediyor. Bizde ve birçok halkı Müslüman ülkede ise son 100 yıldır şeriat değil laik hukuk sisteminin yürürlükte olduğu unutulmamalı!
Yanıtla (2) (17)Şayet kişinin inandım, iman ettim dediği dini, inancı her neyse o kişiyi " insan gibi bir insan " etmiyorsa , o kişi yapan söylüyordur ... inandım deyip inanmıyordur... özde değil sözde müslüman olmak gibi ..veya sözde İsevi
Yanıtla (1) (0)veya Musevi olmak gibi ... İslâm dininde bugillerin tümüne kâfir veya münafık deniyor ... Firavun Kârun Hamân ve Belâmlar gibi ..Dört sınıfta cehennemin dibine.. Ankebût sûresi bknz ... Mesela MÜSİAD !? açılımı " müslüman siyonist işadamları derneği " olmasın?
Okura: Komik zat hristiyan dediğin ülkelere bak önce vatandaşlarına nasıl davraniliyorlar nasıl değer veriyorlar eşitlik,adalet,hukuk,eğitim ekonomi ne durumda gözünüz görmezler kulaklarınız duymaz olmuş yazık sizlere
Yanıtla (4) (2)Okura: Daha kendi ülkende ki barbarlıktan haberin yok. Sanki burada kölecilik ve beyaz kadın ticareti yoktu ve bunu hiristiyanlar yapıyordu. Başkasının evladını alıp yeniçeri yapmak, savaşlarda kırdırmak, içoğlancılık, para için türkmen katliamı v.s Afrikaya köle tüccarlarına zavallı zencileri satan müslüman tüccarlardı haberin var mı ?
Yanıtla (5) (3)Kendini kaldırımda bir arabaya carptir once; sigortadan aldigin tazminatla görürsün abd adaletini. Tamam. Zengin olursun . .
Yanıtla (1) (1)Sen "Allah'a şükür" yok diyorsun, sen batının Abd'nin, Rusya'nın ve Çin'in yaptıklarına "sömürge işgal" diyorsun içerik olarak eylem olarak fark olmayan işgallerine "fetih" diyorsun. Her ikisi de bir elmanın yarısı gibidir, sömürgeciler"biz geldik biz geldik biz sizi sömürmeye geldik"diyecek halleri yok ya, kimi "demokrasi, kimi de dini hakim kılmaya geldik" gibi kamuflelerle geliyorlar, her iki taraftarın fanatikleri de inanıyor, tıpkı senin gibiler.
Yanıtla (0) (1)Araştırmadan oturdukları yerden hiç araştırıp okumadan algı görevlilerin(ağa, kanaat öderler, din adamları, politikacılar istihbaratçılar, medya organları) söylediklerini dinleyerek"islamda kölelik yoktur, sömürü işgal yoktur, adalet ve ahlak vardır"diyenler hiç uzağa gitmeyelim saydıklarının yanısıra "Türkiye çerezleri Caner yelbaşı" okusunlar bir zahmet.
Yanıtla (0) (0)Trol bir yapıya anlatamazsın. Bir şekilde islamı kötülemeye kilitlenmişler. Manevi bir yükün omuzlarında olduğuna aldırmıyorlar. Zaman geçmekte.
Yanıtla (0) (0)Ömer Bey' binlerce insanın hislerine tercüme olmuş, gerçekten durum bu
Yanıtla (0) (0)Yeni dünya medeniyetinin eriştiği nokta, dinler üzerinde konuşlanmış vaziyettedir. Rönesans ve Endülüsten bu yana adım adım dinden bağımsız bir medeniyet anlayışı gelişmiş, din kural koyucu olmaktan çıkmış, akıl ve bilim kıstas olmuştur. Din nostaljik bir ögeye dönüşmüştür. Bunun böyle olduğunu gelişmiş batı ve doğu şehirlerinde ve ülkelerinde görebilirsiniz.Türk toplumu da zaman içinde böyle olacaktır. Göreceksiniz. Hocamızın bu yazısı, açıklayıcı ama güncel değil.
Yanıtla (3) (0)Gunumuz Turkiyesinde Dindarlari ikiye ayirmak gerekir; (1) Gunluk gecim dedinde olan buyuk kitle, samimi dindarlar. (2) Menfaat dindarlari, bunlarin arasinda her turlusu mevcut, bir tek amaclari var: CUZDAN.
Yanıtla (2) (1)Soru: "Müslümanların adalet tasavvuru var mı?"
Cevap: Ikinci grubun tasavvuru var: Kibleyi CUZDANa ayarlamak...
Dün kendileri defalarca AİHM ne başvuranlar, bugün AİHM kararlarını tanımıyor uygulamıyor, güç eline geçince 180 derece dönüp, dün hararetle eleştirdiği şeyin bugün tam kendisi oluyor, Sözde Müslüman gerçekte Süslümanların Adalet e Hukuk a inançları filan yok.
Yanıtla (2) (0)bir iktidar, islamın (veya başka bir dinin) adını kullanmadan, onu kendi yanlışlarına payanda yapmadan ve halkın dini duygularını suistimal etmeden icraatlarını gerçekleştirmeye, halkını sürdürebilir zenginlik, huzur, adalet ve refah içinde yaşatmaya çalışmalıdır. müslümanlık, kulun Allahla arasındaki bir bağdır, inançtır, ülke yönetme sistemi değildir. nass zorlaması buna en güzel örnektir, asla unutulmamalıdır.
Yanıtla (2) (0)Din ahlaktır. Ne kadar ahlaklı isek o kadar dindarız. İslami değer endeksinde ilk 40 ülke içinde tek bir İslami ülkesi yok. Gerisini siz düşünün.
Yanıtla (3) (0)Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu inançlar üzerinden yapıldı bu ülkede dinciler mütedeyyin gercek dindarların paralarını İHLAS FİNANSTA kılıf bulma kılıfına uydurma sistemiyle binlerce insanın alın terini çaldı. İnançlar üzerinden iktidara gelen AKP çalınan paralarla kurulan medya yağdanlığı karşılığında İHLAS hırsızını iktidarı boyunca korudu.
Yanıtla (2) (0)Doğanın kanunu her zaman her yerde geçerlidir, yapmamız gereken, denge ve denetim dir.
Yanıtla (2) (0)Sayın yazınızda anlattığınız mevzuyu yazılan okur yorumlarına baktığımda malesef yeterli anlaşılmayı yapmadığını söylemeliyim. Şankıtı'nin güncel bizlere açtığı özgürlükçü ufuklara çok uzağız. Siz Eflatunun mağarasında mukim insanlara güneşten kuşlardan akarsulardan bahsediyorsunuz gibi geldi. Bu bizim kaderimiz düşünce ufkumuz olmamalı olamaz.
Yanıtla (3) (0)Sayın Ocaktan,yıllardır okurum.
Yanıtla (13) (1)Ya bende bı anlamama gibi zavalliligim var.,ya da siz anlatamiyorsunuz.Kul Hk yememe gayretinde bir Müslüman olma gayretindeyim.Son yıllarda ,hak hukuk ,adalet müslüman siyasetçilerde ,din görevlilerinde arada bulasin.Hatta iftira etmekte en ondepek çoğu.Kisaca "AHLAKSIZ MUSLUMANLİK revaçta.Muktedire yaranma yarısında din iman hak getire dersem bata mı yapmış olurum.
Müslüman emin olunan temiz olan insandır örneği ortada Hz Muhammed sas düşmanı bile el emin demiş o güzel insanı hakim yaparlarmış. Şimdi japon norveç sokaklarında mI tükrükten köpek bokuna izmarite kadar her türlü pislik var yoksa türkiye mısır bangladeşte mi en basitinden bir örnek gerisin yazmaya bile gerek yok.
Yanıtla (9) (1)Müslüman olduğunu idda eden ülkelerde adalet aramak meyhanede zemzem suyu aramak gibi bir şey.
Yanıtla (19) (4)Çıkarını adalet sanan bir toplumla islamı bağdaştırmak islama saygısızlık olur.
Yanıtla (12) (0)İslam'la sıkıntısı olanların Allah sıkıntılarını gidermesin.Uslamın hangi uygulamaları örf veya kültür imiş? Allah'ın emirleri çok açık ve bağlayıcı değilmi?Sünneti uygulamaların tamamı dinin bir parçasıdır.Örfi olan şeyler zamanla bozulur ve yerine başka bir şey konulur.Oysa İslamın uygulaması bozulmaz ve değiştirilemez.Müslümanlar için bu bağlayıcıdır.Var sen çağa ayak uydur ona göre yaşa,bırak müslümanları inancına göre yaşasın.
Yanıtla (5) (17)Önce müslüman bulmak gerekiyor, sanırım... Sonrasında başta adalet olmak üzere her şeylerinin olduğunu görürüz... Mesela , Ebu Zer gibi , İmam ı Azâm gibi , Matûrîdi , Yunus Emre, Hacı Bayram ı Veli , Mehmet Akif, Sabri Ülgener, Nurettin Topçu, Akif Emre, Necib Hablemitoğlu, Uğur Mumcu, Gaffar Okkan , Fırat Çakıroğlu gibi gerçek müslümanları bulursak ... İnsanî hasletlerinin varlığını görürüz!..
Yanıtla (4) (2)İçinde İslam şeriat geçen yazilarinizin yorumlarda yaptığı tek etki var..islamafobik şekilde İslam'a seriata Kur'an'a İslam ülkelerine Müslüman halka hakaret edilmesi..kemalizmi kurtuluş savaşını Atatürk'ü devrimleri eleştirdiğinizde ortaçağ engizisyon kafasıyla tartistirmayan tartisana hakaretler eden güruh konu İslam olunca aşağılamaya başlıyor.ne İslami medeniyetini vb ne de kemalizmi tek parti devri vb okumayan bilmeyen bu taife ilkokul ezberleriyle mugalata yapıyor.
Yanıtla (6) (17)Ne yapalım gerçekler gün gibi ortadayken İslam güzellemesimi yapalım. İslam'ı iktidar mücadelesinin aracı haline getirip, Kemalizmin karşısına siyasal alternatif olarak koyarken düşünecektin bunları.
Yanıtla (14) (5)Müslümanlar takvayı ve imanı öncelikleri için vicdanı ve ahlak'ı ıskalıyorlar, dolayısıyla her kollektif inanç gibi adaletsizlik tasavvurları oluşmuyor.
Yanıtla (3) (3)“Müslümanların adalet tasavvuru var mı? (2)”
Yanıtla (2) (6)-Sayın Ocaktan herkesin düşündüklerini geliştirme hakkı ve görevi var…Yoksa kendini tekrarlamak ve neoşarkiyatçılığa düşme tehlikesi var çoğu okuryazar milliyetçiler gibi!
- İslam’ nın adalet ve hukuk menbaı Kur’ an sünnet/ hadis icma/ seçim ve kıyas’ ta/ anarşizm ve dikta arasında dindardemokratlık/ var! 1446 senelik tarihicoğrafi pratiği de var. Mesele; Önce Mekke’ yi sonra Medine’ yi yaşamaktır anladınız mı?
Çok toptancı. Taraftarlar alkışlıyor. Ancak günlük kısa yazının harcı mı. Yazınızın başlığını okudum. Yüz yıldır Cumhuriyet rejimindeyiz. Sağ-sol birçok iktidar geldi. Yasaların kaynağı belli. Askeri rejimler yaşadık. Hangisinde adalet içinde yaşadık söyler misiniz. Birçok ülkede de dizboyu yolsuzluk var. Giriş; "Müslüman toplumlar bağlamında". Farklı boyutlarda birçok yer var. Eleştiri tamam da, böyle tek boyut, tek faktörlü ele alış biçimi olmaz.
Yanıtla (4) (10)