Hocaların hocası
Hocaların hocası Ergun Özbudun vefat etti. Bize bıraktığı eserler son derece değerli bir hukuk mirasıdır. Her devirde eğilmeden, bükülmeden hukukun üstünlüğünü savunan duruşuyla da zamanımızda bilhassa muhtaç olduğumuz yüksek bir ‘hukuk ahlakı’ örneği de oldu..
Ergun Özbudun hocamızın hukuk sahasındaki özelliği sadece anayasa hukuku değil, aynı zamanda siyaset bilimi üzerine akademik kariyere sahip olmasıdır. Eserlerini bu iki bilim dalının ufuk genişliğiyle ve öngörüsüyle yazmıştır. Her devirde de otoriterizme karşı çıkmış, özgürlükçü demokrasi ve parlamenter sistemi savunmuştur.
ANAYASA VE SİYASET BİLİMİ
Merhum Özbudun’un anayasa hukuku sahasındaki kitabı “Türk Anayasa Hukuku”dur. Defalarca baskısı yapılan teknik bir ders kitabı olmakla birlikte, kuvvetler birliği teorisini ve otoriter “genel irade yanılsaması”nı eleştirir. Kuvvetler ayrılığını savunur. Bu yönüyle temel bir kitaptır.
Siyaset bilimi sahasındaki temel eseri ise “Türkiye’de sosyal Değişme ve Siyasal Katılma” adlı kitabıdır. Bu kitabı okumadan Türkiye’deki iki ana akımı, CHP ile DP ve devamı olan seçmen davranışlarını anlamak mümkün değildir.
Anayasa hukuku ve siyaset bilimi formasyonu, Özbudun’a ‘öngörü’ de kazandırdı. İngilizcesi 2000’de, tercümesi 2003’te yayınlanan “Çağdaş Türk Politikası” adlı eseri çok dikkat çekicidir. Özbudun, demokratik kurumların zayıf, liderliğin aşırı derecede kişiselleşmiş, denetim ve sorumluluk kurumlarının etkisiz olması gibi sebeplerle Türkiye’nin “Latin Amerika tipi delegatif demokrasi”ye benzemesi endişesini yazar. Delegatif, yani seçilenlerin, seçmenden “vekalet” aldığı sanısına dayalı otoriter demokrasi… Özbudun aynı kitabında, demokrasiyi güçlendirecek uzlaşma kültürünün zayıf olmasının da “otoriterizme geri dönüşü kolaylaştıran” bir faktör olduğuna dikkat çeker. (s.17, 126)
BAŞKANLIK SİSTEMİ
Özbudun, 2007 yılında kendisi gibi anayasa hukukçularından oluşan bir heyetin başkanı olarak, Başbakan Erdoğan’ın isteğiyle bir parlamenter sistem anayasası hazırlamıştı. AK Partinin reform yıllarıydı. Venedik Komisyonu’nu referans aldığı yıllardı. Özbudun krizlere olabildiğince kapalı, özgürlükçü ve fonksiyonel bir taslak hazırlamıştı.
Muhalefet o zaman bunun değerini anlamadı. Öyle bir anayasa Türkiye’nin müzmin “anayasa sorunu”nu sonlandırabilir, başkanlık sistemi macerasına kapıyı kapatabilirdi.
Özbudun, Türkiye gibi demokratik ve hukuki kurumların zayıf olduğu ülkelerde başkanlık sisteminin nelere yol açabileceğini otuz yıl önce yazmıştı. Böyle ülkelerde başkanlık sistemi “siyasal sistemde son derece gerekli olan diyalog, pazarlık, uzlaşma ve oydaşma mekanizmalarını dışlayıcı” davranışlara sert kutuplaşmaya yol açardı. (Bkz. Milliyet, Entelektüel Bakış, Şahin Alpay, Nilüfer Kuyaş, 15 Şubat 1995)
Böyle değil mi?..
Merhum Özbudun’un 1984 yılında dilimize çevirdiği Juan Linz’in “Totaliter ve Otoriter Rejimler” adlı kitabı liberal demokrasiyi ve parlamentarizmi savunanların adeta el kitabıdır. Başkanlık sisteminin ‘gelişmekte olan ülkeler’de “başkancı” otoriter sistemlere yol açtığını anlatır. Linz, bu alanda önce bir akademisyendir zaten.
SON ESERLERİ
Merhum Özbudun’un kitap ve makalelerinin adlarını yazmak bile bu sütuna sığmaz. Bunlardan “Anayasacılık ve Demokrasi” adlı kitabı “anayasacılığın amacı çoğunluk iktidarını sınırlandırmaktır” diyerek başlar. Türkiye’de otoriterleşme sorununu anlatır. Kitabın son bölümünden iki ara başlık sunuyorum:
“2011: Otoriterizme doğru gidiş” (s.120)
“2017: Anayasa değişiklikleri ve otoriterizmin güçlenmesi” (s. 132)
Özbudun, anayasa değişikliğinin otoriterleşmeyi güçlendirmek için kullanılmasını “suiistimalci anayasacılık” olarak niteler bu kitabında.
Merhum hocamızın “Türkiye’de Demokratikleşme Süreci” adlı eserini özellikle tavsiye ederim. Makalelerinden oluşur. Anayasaların içeriği kadar yapılış sürecinin de “iktidarı sınırlayıcı” olmasını anlatır. İktidarların anayasası, iktidarı sınırlamaz, büsbütün otoriterleştirir çünkü.
Merhum Ergun Özbudun hocamın aziz hatırası karşısında tazimle eğiliyorum, Allah’tan sonsuz rahmet diliyorum. Serap Yazıcı hocamın, tüm Özbudun ailesinin acısını paylaşıyorum.
NOT: Bir hukukçu olarak yazıyorum; Tolga Şardan’ın tamamen haberden ibaret olan ve hiçbir suç unsuru içermeyen yazısının “katalog suç” sayılarak tutuklanması adli bir skandaldır. Artık resmi raporlara intikal etmiş olan adliyenin ne hale geldiğine dair yeni bir örnektir. Şardan dürüst, başarılı, onurlu bir gazetecidir. Avukatlık ruhsatım devam etseydi savunmasını şerefle üstlenirdim.