Hasbihal
Yeni bir gazetede başladığım için bugün okurlarımla hasbihal etmek istiyorum, yani söyleşi… Hasbihal diyorum, zira böyle ‘eski’ kelimelerin unutulmakta olmasından endişeliyim. Asırlar içinde kullanılarak, edebiyatta işlenerek belli bir anlam zenginliği kazanmış olan kelimelerimiz: İstiklal, hürriyet, ezel, ebed, teenni, itidal, masumiyet, muhabbet...
Yerlerine kelime uydurduğumuzda anlam zenginliği fakirleşiyor.
Parti futbol kulübü mü?
Bugünkü hasbihalimde ilk söyleyeceğim, okurlarıma yürekten teşekkürdür. Yazdıkları yorum ve mesajlarla, Twitter’daki yazılarıyla gösterdikleri sıcak alakadan fevkalade mutlu oldum; minnettarım, şükranlarımı sunuyorum.
Bunların büyük çoğunluğunda “hukuk” vurgusu vardı.
28 Şubat sürecinde ve iktidarın reformist döneminde yazılarımı “hukuk” vurgusuyla destekleyen okurlar çoğunlukla AK Parti’liydi. Bir süredir iktidara eleştirel bakanlar yine “hukuk” vurgusuyla yazılarıma destek veriyorlar.
AK Parti’yi partizanlıkla desteklemediğim gibi, eleştirilerimi de düşmanlıktan yapmıyorum.
Bir yazar, bir partinin her şart altında destekçisi veya karşıtı mı olmalıdır?! Futbol takımı tutar gibi...
Daha önemlisi, bir toplum keskin “taraftar”larla ayrılmış “mahalle”lere bölünürse yönetimlerde “denetim ve denge”, sosyal hayatta dayanışma ve ortak akıl gelişir mi?
Yüz yıldır kavga ediyoruz
Henüz modern anlamdaki “millet”in oluşmadığı eski kabile ve feodalite çağlarına kadar gitmeyelim. Batı’daki ideolojik kavgaların nelere yol açtığını biliyoruz. Batı ancak hoşgörü kültürünün ve hukuk kurumlarının gelişmesiyle aşabildi bunu.
Bizde İttihatçılara göre muhalifler haindi; muhaliflere göre İttihatçılar...
Tek Parti rejimine göre Karabekir Paşa gibi vatanseverin kurduğu muhalif Terakkiperver Parti “en hain dimağlar”ın partisiydi!
1950-60 arasında muhalefet iktidarı, iktidar muhalefeti benzer ağır kavramlarla suçladı, iktidar kendini “vatan cephesi” ilan etti!
1970’lerde hain diye birbirimize kurşun sıktık.
Bir kesim AK Parti’yi “Amerika’nın Yeşil Kuşak Projesi, BOP projesi” falan diye suçlamıştı, bugün iktidar bütün muhalefete terör işbirlikçisi diyor, ‘hıyanet’ ile suçluyor.
Sosyolojik bütünleşmesini sağlayamamış, hoşgörüyü ve hukuk kurumlarını geliştirememiş toplumlar manzarasıdır bu maalesef.
Çatışmaya devam mı etmeliyiz, durup bir düşünmeli miyiz?
Erol hoca uyarıyor
Bu noktada merhum ağabeyim ve hocam milliyetçi sosyolog Prof. Erol Güngör’den alıntı yapacağım. “Sosyal Meseleler ve Aydınlar” adlı kitabında, parti disiplininin ve siyasallaşmış kalabalıkların yüksek fikirleri eriteceğini söyleyerek şunları yazmıştı:
“Aramızdan politika hayatına giren ve bir parti mensubu olan meslektaşlarımızla çok defa aramızın açılmasında bu tavır farkının önemli rolü vardır. Yahya Kemal’in hatıralarını okuyanlar, Ziya Gökalp gibi âlim ve faziletli bir insanın bile İttihat ve Terakki fırkasındaki rolü yüzünden bazen nasıl zihin esnekliğini kaybettiğini, hatalı yolda ısrar ettiğini görürler.” (s. 374)
Merhum Güngör, “İslamın Bugünkü Meseleleri” adlı kitabında da İslamcı aydınları “siyaset çekişmelerinden mümkün olduğu kadar uzakta kalmaları” için uyarır.
Hukuk, demokrasi, tarih
Sosyal değişmenin gerilimlerini yaşayan toplumlarda köklü partilere, sadık seçmen kitlelerine ihtiyaç olduğu gibi, eleştirel ve analitik bakan, hukuku siyasetten üstün tutan hür düşünceli aydınlara ve bu nitelikte seçmen kitlesine de ihtiyaç vardır.
Ben ömrümün sonbaharındayım; dünyada beklediğim tek şey muhannete muhtaç olmadan inandığım yüksek değerleri ve bu arada hukuk bilincini gelecek nesillere yazı ve kitaplarımla miras bırakmaktır.
Hemen bütün sağ partilerden milletvekilliği ve hatta bakanlık teklifleri almıştım; fakat siyasete girmedim. Siyasetin ayrı bir mantığı olduğunu tecrübeyle görmüştüm. Erol ağabeyimin bana tavsiyesi de buydu.
Yazar olarak günlük olayları değerlendirirken tabii ki hatalarım oldu, olacaktır da... Fakat hukukun üstünlüğünü, liberal demokrasiyi, tarihimizin Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet aşamalarıyla bir bütün olduğunu, bilimsel eleştirel zihniyeti ve Türkiye’nin büyük geleceğini daima savundum, buna da devam edeceğim.
Karar’da salı, çarşamba, cuma ve pazar günleri yazacağım.