Göz göre göre
Enflasyonda düşme işaretleri var. Bakan Mehmet Şimşek, iktisatçıların “çekirdek enflasyon” dedikleri, konjonktürel etkilerden arındırılmış enflasyonun Eylül’deki 5.28’den, Ekim’de 3.72’ye, Kasım’da 1.96’ya inmesinin “önemli bir momentum kaybı” olduğunu belirtti.
Evet öyle fakat…
Tek haneye inmek için önümüzdeki yol hayli uzun olduğu gibi hem “yapısal reform”lardan iktidarın kaçınması hem ekonomide durgunluk işaretlerinin baş göstermesi bu uzun yolun hayli sıkıntılı geçeceğini gösteriyor.
Yapısal reform sorununu sık sık yazıyorum, aşağıda yine değineceğim. Ekonomim’den Merve Yiğitcan’ın haberine göre, ihracat ve üretim verileri ile siparişlerdeki düşme ekonominin ‘durgunluğa’ girmek üzere olduğu endişesini yaratıyor.
Niye yıllardır böyle sıkıntılar içindeyiz…
ERKEN UYARILAR
Başbakan Erdoğan “faiz sebeptir” diyerek Merkez Bankasına baskı yapmaya daha 2014’te başladı. O zaman Babacan ve Şimşek direndiler, ama ekonomideki çatlamalar da o politikalar yüzünden başladı.
Kötü gidişe uyarılar da o zaman başladı. Mesela merhum Kemal Derviş’in 2015’te Cansu Çamlıbel’e verdiği uzun mülakatta söyledikleri:
“Büyüme hızı düşüyor, bugünkü yönetimin çelişkileri yüzünden… Güven çok azaldı. Yatırım her şeyden önce bir güven meselesidir. Bütün ekonomiyi düzenleyen ve denetleyen kurumların herkese eşit mesafede durması, bu güven için çok önemli. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, BDDK gibi kuruluşların özerkliği çok önemli. Maalesef bence Türkiye’de bugünkü tasarruf ve yatırım eksikliğinin en temel nedeni güven eksikliği…” (5 Nisan 2015)
Yanlış politikaları anlatan, “Türkiye’deki büyüme düşük kaliteli yani verimlilik artmıyor” diyen Daron Acemoğlu da şöyle diyordu:
“Bunun ekonomiye de yansımaları olacak. İki yönden de durum çok acil. Düzeltmek için çok az vaktimiz kaldı…” (24 Kasım 2016)
Çünkü borçla ve para basarak büyüyorduk, bu sürdürülemezdi. 2017 yılında yüzde 7.4 gibi yüksek bir büyümeyi böyle sağlamıştık ve iktisatçı Prof. Selva Demiralp uyarmıştı:
“Bu tür bir büyüme sürdürülebilir olmaz. Ekonomi er ya da geç potansiyel büyüme kapasitesine döner… enflasyon yaratarak gelen büyüme bir kırılganlık unsurudur.” (30 Mayıs 2018)
‘DEMİR YUMRUK’
Hiçbir uyarı dikkate alınmadı. Kriz göz göre göre geldi. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortodoks iktisadı savunan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’i istifaya çağırmıştı:
“İnanmıyorsan kusura bakma arkadaş. Biz bu işe inananlarla yolumuza devam ederiz.” (31 Mart 2018)
Şimşek’in istifasını Başbakan Binali Yıldırım’ın durdurduğu yolunda haberler çıkmıştı. Fakat CB sistemine geçince tüm “pürüzler” çözüldü. Berat Albayrak ekonominin başına geldi. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı atama yetkileriyle ortadan kaldırıldı.
Bakan Albayrak, “demir bir yumrukla doları 5 liraya indirdik” diyordu. (2 Mart 2019)
Evet ama o “demir yumruk”, Merkez Bankası’nın rezervleriydi, yani ünlü “128 Milyar Dolar” olayı.
Bunun anlamı, artık verimsiz büyümeyi sürdürerek seçim kazanmak için Merkez Bankası kaynaklarının sarf edilmesiydi. “İhtiyat akçesi” bile Hazine’ye aktarıldı.
YAPISAL REFORMLAR?
Kaynaklar tükendi, dışarıdan yatırım da gelmiyor. Seçimlerden sonra tam bir U dönüşü ile Mehmet Şimşek getirildi…
Şimşek’in para ve maliye alanlarıyla sınırlı kalan politikaları Dünya Bankası ve IMF ile derecelendirme kuruluşları tarafından olumlu bulunuyor. Fakat…
Eski Merkez Bankacı Prof. Fatih Özatay, YetkinReport’ta yazdı:
“Uluslararası finans kurumlarından gelen açıklamalar ‘bekle-gör’ davranışına işaret ediyorlar. Farklı bir ifadeyle, yakın geçmiş hafızalara kazınmış olduğu için, politikanın ne kadar sürdürülebilir olduğuna ilişkin tereddütler var hala...”
Yani Cumhurbaşkanı daha önce Murat Çetinkaya’yı, Murat Uysal’ı, Naci Ağbal’ı, Kavcıoğlu’nu görevden aldığı gibi… Yahut Şimşek’in yerine Albayrak’ı, Lütfi Elvan’ın yerine Nurettin Nebati’yi getirdiği gibi yine ekip ve politika değiştirirse?..
Bunun işareti yok ama bu soru var. Tam güven sağlamanın yolu, Merkez Bankası’nı tekrar bağımsız hale getirmek için 703 Sayılı KHK ve 3 Sayılı CB Kararnamesini kanunla iptal etmek… Kamu İhale Kanunu’nu Avrupa standartlarına uyarlamak… Yani yapısal reformlar…
Ama kelimesi bile ağıza alınmıyor. Bu yüzden yolumuz çok uzun ve meşakkatli, maalesef.