Dava ve devrim

Merhum Ali Fuat Başgil’in elli ikinci vefat yıldönümünde İstanbul Hukuk Fakültesi çok anlamlı bir tören düzenledi. “Ali Fuat Başgil’in Anısına Armağan” adıyla ilmi makale ve anılardan oluşan bin sayfalık çok değerli bir kitap da yayınladı.

Törende, Başgil’in öğrencilerinden Rasim Cinisli’nin anlattığı bir olayın kamuoyunca bilinmesini ve kayda geçmesini istiyorum.

Sizden, bizden

1960’ların başında milliyetçi-muhafazakar öğrenci liderlerinden Nevzat Görücü, yazılı sınavda çok başarılı olduğu halde, “devrimci” bir hoca sözlü sınavda “sen gericisin” imasıyla onu sınıfta bırakmıştı, böyle örnekler vardı.

Sinirlenen genç Cinisli, Ali Fuat Hoca’nın evindedir:

- Hocam böyle korkunç haksızlık, nasıl olur? Siz de onları sınıfta bırakın!

Başgil’in cevabı:

“Rasim, benden haksızlık yapmamı, liyakati, hakkaniyeti çiğnememi istiyorsun; böyle bir şey nasıl olur! Yanlışa yanlışla mukabele yanlışı güçlendirir! Biz hakkaniyetten ayrılmayalım.”

Ecevit hükümetlerinin saygın Adalet ve Devlet Bakanlarından Prof. Hikmet Sami Türk, Karar’da Başgil hakkındaki yazım üzerine telefon açtı:

“Ben de merhum Başgil’in öğrencisiydim, bununla onur duyarım. Anayasa hukuku dersinde beni o imtihan etti. Öğrencilerin farklı fikirlerde olmalarını doğal karşılar, siyasi görüşlerinden dolayı ayırım yapmazdı.”

Görüyor musunuz, Başgil’in şahsında somutlaşan akademik ahlakı?

Törenden notlar

Törende konuşan Dekan Prof. Abuzer Kendigelen, bilim insanlarının anılarına saygıda kusurlu bir toplum olduğumuzu, Prof. Başgil gibi büyük bir hukuk âliminin bugüne kadar Hukuk Fakültesince unutulmuş olmasını “anlayamadığını” söyledi. Vefa borcunu yerine getirmek üzere bu bin sayfalık armağan kitabını yayınladıklarını belirtti.

Kitabı hazırlayan diğer isim Doç. Dr. Saadet Yüksel... AİHM yargıçlığına seçilen genç kadın hukukçumuz.

Hükümet bir yıldır AİHM’ye yargıç kabul ettiremiyordu; Saadet Yüksel o yüksek standartlara sahip olduğu için AİHM tarafından kabul edildi.

Kendisini yürekten kutladım.

Bin sayfalık armağan kitabında ilk okuduğum, Yüksel’in makalesi oldu; cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi konusundaydı.

Son derece teknik hukuk diliyle yazılmıştı; yeni sisteme siyaseten taraftar veya aleyhtar olduğunu çıkarmak mümkün değil. Fakat kuvvetler ayrılığı felsefesini tam olarak özümsemiş değerli bir hukukçu olduğu açıkça belli... “Anayasalı devlet” ile “anayasal devlet” arasındaki farkı anlatarak başlıyor yazısına:

“Bir devleti anayasal devlet yapan başlıca unsur, kuvvetler ayrılığının denetim ve denge mekanizmalarıyla birlikte uygulanmasıdır...”

AYM Başkanı Zühtü Arslan törende konuştuğu gibi kitapta Başgil’in anayasa hukukumuzdaki yeri konusunda akademik bir makalesi de yer alıyor. Prof. Arslan’ın uzun yazısından, Başgil’i tam özetleyen iki cümleyi buraya alıyorum:

“Başgil’in düşüncesinde ‘hürriyet’ özel bir önem taşır. Hürriyet ona göre bireyin huzur ve mutluluğunun ön şartıdır...”

Yüksek değerler

Törende bazı konuşmacıların da belirttiği gibi Başgil’i, kavramların o zamanki anlamıyla “milliyetçi, muhafazakar, liberal, memleketçi, maneviyatçı” olarak tanımlamak mümkün, bu kavramları kendisini de kullanır.

Bugün benzer kavramlara hassasiyeti olanların özgürlük, kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge gibi kavramlar hakkında tavrı nedir?

Ben konuşmamda sağda “dava”, solda “devrim” kavramının hukuk ve hakkaniyet duygusunu dumura uğrattığı söyledim.

27 Mayıs döneminde bazı radikal hocaların “gerici öğrenciler”e tavrı, sonra 28 Şubat uygulamaları bunun örnekleriydi...

Soru çalma suçunu işleyerek kendi müridini makamlara yerleştirmek de “dava” adına hak çiğneme örnekleridir.

KPSS sınavını yüksek puanlarla kazananları sözlü sınavlarda “bizden değil” diye harcayıp “bizden olanlar”ı kazandırmak da böyle!..

Haksızlık güce göre sadece yer değiştiriyor.

Bir de Başgil’in tavrını düşünün...

Tabiat kanunu gibidir: Fikir hareketleri yüksek değerleri siyasi güç kavgasının araçları haline getirdiğinde hukuk da objektif ahlak da dumura uğruyor.

Günlük siyasi güç kavgalarının ateşine kapılmış kesimlere yüksek ahlaki ve hukuki değerleri hatırlatmak için özellikle aydınlar büyük düşünürlerin anılarını ve eserleri canlı tutmalıdır; buna çok ihtiyacımız var.

YORUMLAR (66)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
66 Yorum